X

Hayatı zehir edebilen takıntı bozukluğu ve altında yatan nedenler

Bazen kendimizi bir takım davranışları tekrarlarken buluruz. Ellerimizin yeterince temiz olmadığını düşünür, sık sık ellerimizi yıkarız. Çocuklarımızı merak eder, başlarına bir şey gelmesin diye arka arkaya ararız. Simetriyi sever, her şeyimizin düzenli olmasını isteriz. Bir yere girdiğimizde eğri duran bir tablo varsa içimizden düzeltme isteği gelir. Kimseye belli etmeden düzeltiriz. Bütün bunlar belirli bir seviyeyi aşmadığı sürece gayet normal davranışlardır. Hatta olmamasını garip karşılarız.

Takıntı bozukluğunun iki yönü vardır bir tanesi düşünce düzeyinde yaşanan takıntılar, ikincisi ise bu takıntıların sonucunda yaşananlardır.
Takıntılı kişilerin özellikleri nelerdir?

Takıntılar kimi zaman kişilik özelliği olabildiği gibi kimi zamanda bir hastalığın, saplantı – zorlantı bozukluğu denen hastalığın belirtisi olabilir. Takıntılı kişilik yapısında olan kişiler bir takım takıntıları olan ama bunların yaşamlarını çok zorlaştırmadığı kişilerdir. Temiz ve tertipli kişiler olup mükemmeliyetçidirler. Kontrol etmeyi severler. Kafalarına takılan konuları sık sık teyit edebilirler. Sık sık başkalarına giydiklerinin yakışıp yakışmadığını sorabilirler.

Çalışkandırlar. Verilen görevleri eksiksiz yapma gayreti içindedirler. Eksik yapmaktan korkarlar. Ancak erteleme huyları fenadır. Sürekli erteleme davranışlarını gösterebilirler. Yapabildikleri son güne kadar ertelediklerini görebiliriz. Son güne bıraktıkları için sıkıntı yaşarlar. Karar vermeleri zordur. Bir türlü karar veremezler. Sürekli olarak kararsızlık çekerler. Bunların dışında ketum insanlardır. Dedikodu yapmazlar. Çok konuşmazlar. Bilerek kimseleri incitmezler. Bir insanı üzdülerse, içlerine dert ederler. Kavga etmekten kaçınırlar. Yüzlerinden duygularını okumak zordur. O yüzden duygusuz olmakla suçlanabilirler. Başkalarının kendileri ile paylaştıkları sırlarını tutarlar. Kimseye anlatmazlar. Güvenilir insanlardır. Yalan söylemekten kaçınırlar. Toplumda sevilen, çalışkan, başarılı insanlardır. Ancak bu kişilik özelliğindeki insanların zaman zaman takıntıları artabilir. Bir konuya üzüldüklerinde ya da stres altında bazende hiçbir şey olmadan takıntılar başlayabilmekte ve kişinin yaşamını zorlaştırabilmektedir.

Takıntı bozukluğunun iki yönü vardır bir tanesi düşünce düzeyinde yaşanan takıntılar, ikincisi ise bu takıntıların sonucunda yaşananlardır. Düşünce olarak takıntılar çok fazla çeşitte olabilir. Başkalarından mikrop kapma takıntısı, istemeden başkalarına zarar verme takıntısı, erkeklerde özellikle ergenlik yaşlarında yaşanan acaba homoseksüel miyim takıntıları, banyo yaparken temizlenmedim takıntıları, yeni doğum yapan annenin ya istemeden çocuklarıma zarar verirsem takıntıları sık gördüğümüz takıntılardır. Bunların dışında en sık rastladıklarımızdan bir tanesi de aklımı oynatıp deli olur muyum takıntısıdır. Bana başvuran danışanlarımın arasında temizlik takıntısından sonra nerede ise en çok görüleni bu aklımı oynatır mıyım takıntısıdır.

 Unutmayın takıntıları takmayın.

Türkçeye saplantı – zorlantı bozukluğu olarak çevrilen obsessive compulsive bozuklukta takıntılar bir takım nötralize edici davranışlara dönüşebilir. Kirlilik takıntıları varsa sürekli olarak ellerini yıkayabilir, çocuklarına zarar vermekten korkuyorsa çocuklarından uzak durabilir, ‘homoseksüel’ denecek diye korkuyorsa aşırı maskülen tavırlar besleyip kendisini aşırı erkeksi gösterebilir. Başkalarına zarar vermekten korkuyorsa kendisini sürekli denetim altında tutmaya çalışır.

Bütün bunlar kişinin yaşamını zorlaştıran davranışlardır. Hele hele kimi zaman ufak bir şakanın bile insan hayatını zora soktuğunu düşünürsek gerçekten çok acı verir. Alkol aldığı bir gece arkadaşlarının “sana kötülük ettik” dedikleri bir genç erkek o günden sonra artık tüm ömrünü, “bana kötülük ettiler de ben fark etmedim mi, artık homoseksüel mi oldum?” korkuları ile geçirmeye başlamakta, yaptığı her hareketi saniyesi saniyesine hatırlamaya çalışmaktadır.

Mikrop kapar mıyım?” takıntısı olan bir kişi çöp bidonlarının yanından geçerken tedirgin olmakta, hatta “çöp bidonunun yanından geçtim oradan mikrop bulaşmıştır” diyerek saatlerce evde yıkanabilmektedir. El yıkama ve yıkanma temizlik takıntısı olan kişilerde çok ileri boyutlara varabilmektedir. Saatlerce ellerini yıkamakta, yıkanmakta, tam artık yeter deyip çıkarken üstüne bir damla su sıçrasa tekrar girip yıkanabilmektedirler. Çocuklarda görürüz çizgilere basmaktan kaçınabilirler, bu aslında çocukluk çağlarında da görülebilen takıntılı bir yapının habercisi olabilir. “Çizgilere basarsam annem ölecek” korkusu yaşayıp, yolda giderken çizgilere basmamaya çalışan çocuklar haline gelebilirler.

Bütün bunlar kişinin yaşamını zorlaştıran davranışlardır.

Takıntılar bu şekilde nötralize edici davranışlar ile ortadan kaldırılmaya çalışıldığında daha da çok eziyet verici hale gelebilirler. Takıntılarda başlıca 4 özellik vardır: Kontrol etme, şüphecilik, temizlik, yavaşlık temel özellikleridir. Sürekli kontrol edebilirler. Yapı olarak kontrolcü insanlar oldukları gibi hastalık nedeniyle de sürekli kontrol ederler. Evden çıkmadan hava gazını, elektrikleri, muslukları kontrol edebilir. Kapıyı kapadıktan sonra, itip çekip kontrol edebilir. Hatta açıp kapayıp tekrar açıp kapayarak, kapatıp kapamadıklarını kontrol edebilirler.

Şüphecilik de fazladır. Bu şüphecilik bazen paranoya derecelerine varabilir. Yakınlarından şüphelenebilirler. Doğru söylemediklerini düşünebilirler. Özellikle bu durum aşırı kıskançlığa varabilecek şekilde sevdikleri insanın tüm yaşamını kontrol etme durumuna dönebilir. “Kiminle konuştu, nereye gitti, kaçta gitti, ben yokken kiminle yazıştı?” Sevgililerinin, eşlerinin, telefonlarını karıştırır, en ufak bir şüphe duyduklarında artık defalarca sorarlar. Bu durum ayrılıklara kadar gidebilir.

Temizlik takıntısı olan kişiler de, her şeylerinin temiz olması, bedenleri, eşyaları, odaları, evleri her şeyin temiz olmasını ister. Bazen çok aşırıya gidip diş temizliğinde dişleri yara oluncaya kadar dişlerini fırçalayabilirler. Takıntılı kişilerin yavaşlıkları da çok dikkat çekicidir acele etmeden davranırlar. Karar almaları , uygulamaları, hareket etmeleri yavaştır. Çevrelerinde ki insanlar onları ağır kanlı bulabilirler.

Saplantı – zorlantı bozukluğu zor bir hastalıktır. İnsanın yaşamını kabusa çevirebilir. Dışarıdan bakan bir insan için son derece anlamsız gelecek davranışlar onun gününün tamamını işgal edebilir. Bu davranışlarını terk etmiyor diye tepkiler alabilir. Aslında kendi de çok saçma olduğunu biliyordur ama bir türlü yapmaktan vazgeçemiyordur. Örneğin elleri yara olduğu halde belki ellinci kere elini sabunluyordur. Ellerinin kıpkırmızı oluşundan onların ellerini çok yıkadıklarını anlayabilirsiniz. Yapmadıklarında sıkıntı yaşadıklarını söylerler, sırf bu sıkıntıdan dolayı tekrar tekrar yıkarlar. Yepyeni aldıkları kıyafetleri kirlendi diye çöpe atabilirler. dışarı çok çıkmak istemezler. Yaşantılarını kısıtlayarak bu davranışlarını azaltabileceklerini düşünürler . başlangıçta işe yarar ama uzun vadede sıkıntılarını arttırır. Onları yalnızlığa sürükler.

Takıntılar nasıl tedavi edilir?

Takıntılı insanlar aslında zeka düzeyi yüksek insanlardır. Bu hastalık onların yaşantısını zorlaştırmasına rağmen tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ancak tedavinin sadece ilaçla olduğu durumlarda takıntılar geçebilir ama bir süre sonra tekrar başka takıntılar ile gene ortaya çıkabilir. Bu yüzden tedavide psikoterapilerin büyük önemi vardır. Özellikle bilişsel terapiler takıntıların tedavisinde yüksek başarı sağlayan terapilerdir. Tedavide ilaçlar %60 etkiliyken , terapiler %40 etkilidir. Bu yüzden ilaç ve terapiler ile en yüksek başarı elde edilmektedir. Unutmayın takıntıları takmayın.

 

İlginizi çekebilir: Yapmak istemedikçe yapılan ve kötü hissettiren hareketler: Tikler

Psikiyatrist/Psikoterapist Sabri Yurdakul: Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, 1992 yılında ise Ankara Numune Hastanesi'nden "Psikiyatri Uzmanlığı" diplomasını aldı. Uzmanlık eğitimi sırasında Hacettepe Üniversitesi Psikolojik Danışma Rehberlik Bölümü'nde özel öğrenci olarak eğitim aldı. 1992 yılında Adana Ruh Sağlığı hastanesinde çalışmaya başlayan Yurdakul aynı tarihlerde “Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışma Merkezi”ni kurdu. Adana'daki çalışmaları sırasında psikodrama eğitimleri yanı sıra kognitif terapiler ve gestalt terapisi eğitimlerine devam etti. 2008 yılında İstanbul Nişantaşı'nda Yaprak Psikiyatri'nin ikinci şubesini açan Yurdakul, katıldığı pek çok Tv programının yanı sıra iki sezon boyunca Cine 5 TV'de "Yaşamdan Bir Yaprak" adlı programı gerçekleştirdi. Halen düzenli olarak hürriyetaile.com ve mynetkadın sitelerinde köşe yazıları yayınlanan Yurdakul’un şimdiye kadar yayınlanmış 10 kitabı bulunmaktadır.
İlgili Makale