İnsanoğlu zaman içinde belli bir beyinsel gelişime ulaşarak entelektüel birikime sahip olduğundan beri, tüm öğretilerde en önemli konulardan birisi denge olmuştur. En eski öğretilerden tutun da günümüz popüler kültürünün getirmiş olduğu akımlarda denge her zaman önemli bir yer tutmuştur. Ezoterik öğretilerin en başında denge vurgulanmıştır. Var olduğu varsayılan Mu uygarlığından tutun da büyük tufandan sonra gelmiş olan medeniyetlerin öğreti ve dinlerinde her zaman kişinin kendisi ve tabiat ile dengesi vurgulanmıştır. Kainatın yedi sütun üzerinde dengede durmasından tutun da, uzak doğu kaynaklı Konfüçyüsçülük, Buda, Şintoizm gibi öğretilerde de insanın farkındalığı ve içinde bulunduğu tabiat ile dengesi vurgulanmıştır.
İnsan tabiat içinde yaşayan bir varlık olduğundan bu öğretilerin hepsinde, ilk önce kendi içsel dengesini sağladıktan sonra diğer varlıklar ve tabiat ile uyumlu, dengeli olması veya olmaya çalışması bir yol olarak gösterilmiştir.
Günümüzde hızlı metropol yaşamının getirdiği fiziksel ve ruhsal baskılar sonucu insan kaybettiği dengesini ve huzurunu tekrar kazanmak için farklı arayışlara yönelmiştir. Bu bağlamda özellikle yoga, pilates ve Uzakdoğu kaynaklı düşünme ve kendini geliştirme sistemleri kişiyi belli bir yola sokarak bu yol içinde kendini bulmasını, kendini, farkındalığını geliştirirken de denge içinde olmasının gerekliliğini vurgulamaktadırlar.
İnsanoğlu artık yeni bir çağın eşiğindeyken yukarıda bahsetmiş olduğumuz öğretiler ve onların günümüze uyarlanmış olan egzersiz aktiviteleri herkesin ilgisini çeker hale geldi.
Bu yolculukların hepsinde insanın ya fiziksel farkındalığını kazanarak vücudunun limitlerini keşfederek ilk önce fiziki denge daha sonra içsel dengeye ulaşması ya da içsel dengesini bulduktan sonra fiziki farkındalık ve dengeye ulaşması hedeflenmiştir.
Bir hareket profesyoneli olarak ben, bu yazımda denge konusuna fiziksel dengeyi bulmak adına bir kaç yöntem ile yaklaşacağım.
Fiziksel bedende kazanılan denge, ruhsal ve duygusal bedende de dengelenmemize yardımcı olacaktır. Kişilerle yaptığım denge çalışmalarında her zaman dengenin, dengeyi kaybederek bulunacağına dikkat çekmişimdir. Bu yüzden dengemizi kaybetmekten korkmayalım derim. Yeter ki dengemizin kaybolduğu anların, buna sebep olan durumlar üzerindeki anlayışımızın ve tepkilerimizin farkında olalım.
Egzersizleri uygularken de durum aynen böyle… Hareketleri uygularken dengeniz bozulduğunda buna sebep olanın ne olduğunu fark edin. Sağ bacağınızın üzerinde tek ayak dururken diğer tarafa düşmenize sebep olan şeyin, ağırlığınızın tümünü sağ bacağınıza bırakıp kalça, karın ve merkez kaslarınızı dengeli şekilde kullanmadığınız, dolayısıyla kuvvetinizi ve enerjinizi ayakta, dengede durmak için değilde düşmek için kullandığınızı fark edin.
İlk olarak ayakta dik bir duruşa gelin. Doğru duruşla ilgili yazımda bahsettiğim gibi başınızın tepesinden bir ip ile çekiliyormuş gibi düşünerek omurganızı dik bir duruşa getirin. Omuzlarınız rahat olsun ve karnınızı içeri çekerek merkez kaslarınızı aktif konuma getirin.
Doğru bir duruş hayatımızda çok şeyi değiştirebilir başlıklı yazımı okumanızı öneririm.
Ayaklarınız yere sağlam bassın. Üzerinde durduğunuz zemini ayağınızın altında hissedin. Baş parmağın kökü, serçe parmağın kökü ve topuğunuzun iki kenarı yere sağlam bassın. Yere kök saldığınızı hayal edin.
Hareketleri ilk uyguladığınız zamanlarda elleriniz belinizde olsun, daha rahat dengede durmanıza yardımcı olacaktır. İlerleyen zamanlarda ellerinizi vücudunuzun yanlarında tutabilir daha sonraki süreçte kaslarınız güçlendikçe kollarınızı başınızın iki yanından yukarıya kaldırarak hareketlerin zorluk derecesini arttırabilirsiniz. Aynı şekilde hareketlerde bekleme sürelerini arttırarak denge kaslarınızı günden güne daha çok güçlendirebilirsiniz.
- İlk hareket, ayakta dik bir duruşa gelin ve bakışlarınızı uzakta bir noktaya sabitleyin. Ayaklarınızı yaklaşık kalça genişliği aralayın. Yavaşça sağ bacağınızı yukarı kaldırın. Yukarıya kaldırdığınız bacağınızı kalça hizasına getirerek dizinizi bükün. Bu şekilde 5’e kadar sayın. Yukarıda belirttiğim gibi sayıyı arttırabilir ve kolların pozisyonunu değiştirebilirsiniz. Aynı hareketi diğer tarafta da tekrarlayın.
- İkinci hareket, ayakta dik bir duruşa gelin ve bakışlarınızı uzakta bir noktaya sabitleyin. Sağ ayağınızı sol ayağınızın önünde, sağ topuk sol ayak parmak ucuna değecek şekilde hizalayın. Ellerinizi avuç içleri karnınıza değecek ve eller göbek deliğinin biraz altında olacak şekilde konumlandırın. Dengenizi kaybederken ellerinizi tıpkı bir direksiyon gibi kullanın. Gözleriniz açık ya da kapalı yapabilirsiniz.
- Üçüncü hareket, ayakta dik bir duruşa gelin ve bakışlarınızı uzakta bir noktaya sabitleyin. Ayaklarınız yaklaşık kalça genişliği aralık olsun. Yavaşça ayak parmak uçlarına doğru yükselin. Burada 5’e kadar sayarak bekleyin.Yukarıda bahsettiğim gibi kollarınızı farklı konumlandırarak hareketi zorlaştırabilirsiniz. Gözleriniz açık ya da kapalı yapabilirsiniz.
- Dördüncü hareket, ayakta dik bir duruşa gelin ve bakışlarınızı önce uzakta bir noktaya sabitleyin, hareketin devamında bakışlarınız ileri ardından yere doğru olmalı. Önce ilk hareketteki gibi bir bacağınızı yukarı kalça hizasında öne doğru kaldırın. Yukarıdaki bacağın dizini düzelterek öne doğru uzatın ve yavaşça aynı bacağı geriye doğru uzatın. Gövdenizi ve geriye uzattığınız bacağı aynı hizada yere paralel tutmaya çalışın. Bacağınızı önde kalça hizasında düz uzatmaya çalışmanız denge kaslarınızı güçlendirirken, bacağınızı yüksek tuttuğunuz oranda da bacak kaslarınızı esnetmeye yardımcı olur.
Yazımda denge konusuna tarihsel ve içsel denge yaklaşımıyla destek veren Edip Emre Uslu’ya teşekkürlerimle…