Hayatı dengede yaşamak: Ne insanlardan kaçın, ne de kalabalıklarda kendinizi unutun
Sevgili okuyucu,
Eğer sen de benim gibi hayatın anlamının peşinde koşturuyorsan, her şeyin ve her anın derinlerine dalmaktan hoşlanıyorsan, her nefesinin çekirdeğindeki sebeplerin ardına düştüysen; benden sana acil tavsiye: Dur!
Ben eskiden çok dışa dönük bir kızdım. Bir günde ardı ardına, farklı insanlarla programlar yapar hızımı alamazdım. Hep başkalarının hüznünü, sevincini yaşar, kendimin de hisleri olan bir birey olduğunu unuturdum. Birkaç senenin ardından süreç, bu dışa dönüklüğün tam aksi bir süreç oldu. Kendimle tanıştıktan sonra kendime ne kadar susuz kalmışsam; bu defa başladım kendi derinlerimde yüzmeye. Dışarıyla ilgilenmez, içeriden çıkmaz oldum. Günde ayrı ayrı sekiz program yapan ben, artık ne zaman telefonum çalsa “Beni kim arar ki?” diye şaşırır oldum. Kalabalıktan yalnızlığa kondum. Ardından da derinlerde boğuldum.
Şimdilerde ise durdum.
Beynimin içinde yaşamakta bitap düşmüştüm. Neden aramaktan sıkılmış, her şeye görünmeyen anlamlar yüklemekten yorulmuştum. “Yalnızlık Allah’a mahsus” diye boşa söylememişler meğer. İşin aslı ben, hayatın peşinde koşarken hayatı kaçırmıştım.
Bu aydınlık fark edişin ardından şimdi ise ne varsa bıraktım.
İki uçta yaşamanın verdiği tecrübeyle şimdi, hayatın dengede var olduğunu anlıyorum. İçeri konuştuğum kadar, dışarıdaki en yakınlarımla da paylaşmaya ihtiyacım olduğunu görüyorum. İnsanlardan kaçmak değilmiş mesela marifet. İnsanların içinde dimdik kendin olabilmekmiş, gözlemliyorum. Hayatı komplike hale getirmek değil, hayatı en ama en basit haliyle yaşamakmış sihirli olan. Çalışmak, üretmek çok güzelmiş ama neden çalıştığının ardındaki gerçeği unutmadan. Hem egoymuş insanı ayakta, hayatta tutan; hem kendini hayatın kollarına teslim etmekmiş yaşatan.
Aslında işin özü ben diyorum ki:
Bu hayatı dengede yaşayın. Ne sevgiyi kendi önünüze geçirin, ne ondan geri kalın. Ne egonuzdan kurtulmaya çalışın, ne onun kölesi olun. Ne insanlardan kaçın, ne de kalabalıklarda kendinizi unutun. Ne çok konuşun, ne susun. Ne kahkaha maskesinin ardına saklanın, ne kendinizi hayattan sakının.
İşin özü ben diyorum ki:
Bu hayatı basit yaşayın. Çıkın arkadaşlarınızla kahve için, ailenizle gündelik sohbetler edin, dostlarınızla saçma sapan durumlar yaşayın, dertleşin, gülüşün, sokaktaki hayvanlarla konuşun, ağaçlarla selamlaşın, evinizi temizleyin, kitap okuyun, saatlerce dizi izleyin.
Ben anladım ki yana yakıla aradığım hayatın anlamı bu görmezden geldiğim her bir anın içindeymiş. Hatta her bir anın ta kendisiymiş!
Nice güzel günlere, anlara, yaşamaya!
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Hayat ne kolay, ne zor: İyi bir yaşamın formülü esneklik