Hayatın akışı içinde hepimizin değerli hissetmek adına bağlandığı şeyler vardır. Bir duyguya, olaya, işe ve kişiye bağlı olmak sağlıklı ve insani bir durumdur. Bağlanmak hayatın akışını devam ettirmemize yardımcı olur. Hayatı anlamlı kılar. Daha anne karnındayken başlar bağlı olma durumu, ilk başta anneye bağlıyızdır, sonra ailemize, yakınlarımıza , arkadaşlarımıza, okulumuza, işimize, eşimize, çocuklarımıza vb. gibi giderek bağlı olduğumuz durum ve insanlar sayısı artarak devam eder.
Bazen akışın içeresinde öyle bağlanırız ki güvende hissetmek, sevilmek veya tutunmuş olduğumuz duygu her neyse o hep devam etsin isteriz ve git gide öyle içine çekilir, öyle güçlü bağlanırız ki artık o duygu bize ait olmaktan uzaklaşır. Başka biri veya olay üzerinde anlam bulur. Bu duygunun ise o kişi veya durum olmadan var olamayacağı duygusuna bilinçli ve bilinçsiz şekilde inanırız ve artık bağlı olma durumu bağımlılık haline dönüşmüştür.
Bağımlılığı prize takılı birbirine dolanmış, karışmış kablolar gibi düşünebiliriz. Bu priz; eksikliğini hissettiğimiz duyguları yakalamak adına aklınıza gelen her şey olabilir. Öfke, üzüntü, güven, değer, bir eş, bir çocuk, bir sevgili, arkadaş, uyuşturucu, alkol, cinsellik, sigara, spor aklınıza ne gelirse o olabilir. Hayatta neyin eksikliğini duyuyorsak, neyin arayışındaysak, neyin açlığı ile büyümeye çalıştıysak, kendimize bakmaktan korktuysak ya da kendimize daha önce hiç bakmadıysak sürekli olarak kendimize bir veya daha fazla priz ararız, çünkü hissetmeye ihtiyaç duyduğumuz duygular vardır.
Bu duygu ihtiyaçlarımızı en temel düzeyde anlatanlardan biri belki daha önce duymuş olduğunuz Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi’dir. Bilmeyenlerimiz için de öncelikli sıradan başlayarak fizyolojik ihtiyaçlar (üreme, beslenme, nefes alma vb.), güvenlik ihtiyaçları (güvende hissetme, barınma vb.), ait olma ve sevilme ihtiyacı ( aile, arkadaşlık, bir yere ait olma vb.), saygı ihtiyacı ( özgüven, yeterli hissetme vb.) kendini gerçekleştirme ihtiyacı ( kişinin kendi potansiyelini ortaya çıkarması, tatmin olmak vb. ) şeklindedir.
Bu ihtiyaçlarımızın hayat başlangıç sürecimizden itibaren karşılandığını hissetmemiz ve üzerine eklenerek devam etmesi gerekir. Tamamlandığını hissettikçe prizlere sürekli olarak bağlı kalma ihtiyacımız azalır. Hepimizin hayattan beslenmek, ihtiyaçlarını karşılamak ve kendini gerçekleştirme yoluna ilerlemesi için prizlere bağlanmaya ihtiyacı vardır ama kendi isteklerimiz doğrultusunda ve kendi istediğimiz kadarıyla olmalıdır. Başkalarının istekleri veya kendi öz benliğimize ait olmayan prizlere bağımlı halde hayatlarımızı yaşar şekilde değil. Yine bir yazının sonuna gelirken ufak bir egzersiz yapalım:
Alt taraftaki üç soruyu cevaplayın. Mümkünse yazarak cevaplamanız çok daha iyi olacaktır. Lütfen sorunların altında yazan bölümü öncesinde değil, soruları cevaplayıp bitirdikten sonra okuyunuz. Çalışma o şekilde anlamlı hale gelecektir.
- Sevmediğiniz, öfkelendiğiniz, hayal kırıklığı yaşadığınız kişiyi düşünün…
Cevap: X kişiyi sevmiyorum, çünkü…
X kişiye öfkeliyim, çünkü…
X kişiye karşı hayal kırıklığı içerisindeyim, çünkü…
- Bu kişinin size nasıl davranmasını ve nasıl değişmesini isterdiniz?
- Bu kişi hakkında olan üç duygunuzu yazın.
Sonrasında cevaplarınızdaki kişinin yerine kendi adınızı veya kendimi kelimesini yazarak, yazdıklarınızı gözden geçirin. Aslında kendimize yaşattığımız, başkaları üzerinde anlamlandırmaya çalıştığımız bağımlılıklarımıza, aynı zamanda başkalarını suçlamaktan ve kurban rolünden çıkmamıza bir ışık tutması dileğiyle…
İlginizi çekebilir: Bu ne stres bu ne celal?