X

Hayat yuvarlak sahnede tiyatro gibidir: Rolünüzü oynayıp alkışları toplayın

Tiyatro oynuyoruz aslında hepimiz her gün. Amaç alkış toplamak…

Ben kimim?

Öğretmen, Hindistan’daki seminerin ilk gününde “Siz kimsiniz?” diye sormuştu. Oditoryumda 68 ülkeden 350 kadar kişiydik. Herkesin aklından onlarca cevap geçmiş olmalıydı. Ben de kendimce bir şeyler düşünmüştüm. Babayım, oğulum, işçiyim, işverenim, arkadaşım, mühendisim, falan filan… Öğretmenin yanıtı ise şok ediciydi: “HİÇBİRİ”.  Nasıl yani, kimsenin cevabını duymadan bu reaksyonu nasıl verebiliyordu? “Hiçbiri” dedi, “Siz bir ruhsunuz.

10 gün süren eğitimlerden sonra artık beni etiketleyen sıfatlar olmadığımı, bu sıfatların her an değişebileceğini, kendimin ise hiç değişmeyen ve ölümsüz bir ruh olduğumu artık öğrenmiştim. İnsanlar çocuk olmaktan çıkıp ebeveyn oluyorlar, öğrenci olmaktan çıkıp iş adamı, hatta ondan da çıkıp emekli olabiliyorlar. Demek ki gerçek benliğimiz bu sıfatlar, etiketler değiller. Gerçek benliğimiz kimsenin bize öğretmediği, tanıtmadığı, vücudumuzu barınak, ambalaj, olarak kullanan bir ruh, ölümsüz bir enerji parçası.

Yuvarlak bir sahne düşünün. Pasta grafiği (pie chart) gibi birçok dilime bölünmüş olsun. Biz de tam ortasında bir küçük yuvarlak soyunma odasında olalım. Sabah uyandığımızda “eş” sahnesinde uyanalım. Vee hemen eş sahnesinde rolümüzü oynamaya başlayalım. Eşimize bir öpücük verip, sarılmaca filan… Sonra derhal soyunma odasına dönüp, değişip, eş rolünden çıkıp baba rolüne girmece. Çocuklar sahnesinde çocukları uyandırmaca. Onlara bir iki nasihat vermece. Sonra yine eş sahnesine dönüş ve günlük planları konuşmaca, ciddi olmaca. Evden çıkınca da iş dünyasında başka bir sahnede ona uygun rolümüzü oynamaca. Her bir sahneden diğerine geçerken soyunma odasına girip değişmece ama bunu farkında olmadan yapmaca… 

Hatta daha iyisi, bir telefondan diğerine geçtiğinizi düşünün, Annenizle, çocuğunuzla, arkadaşınızla, bakkalla, patronla, müşterinizle, komşunuzla, kuzeninizle, konuştuğunuzu düşünün. Her bir konuşmada değişik bir sahnede rol oynuyorsunuz. Ses tonunuz, kendinize güveniniz, kullandığınız kelimeler, lisan hep değişik. Kimsiniz siz yahu?  Tanıyamıyorum sizi? Kimim ben?

Hiçbiri değiliz aslında. Biz tiyatro sahnesinde rolünü çok iyi oynayan veya oynamaya çalışan, alkış peşinde görevini, rolünü en iyi şekilde oynamak için yaşayan sanatçılarız.  Hedefimiz hep alkış toplamak. Eşimize iyi eş rolü yapıp onun onayını almak, çocuklarımıza iyi baba rolü oynayıp iyi evlat olmaları sayesinde alkış toplamak, müşterilere iyi rol yapıp malımızı satabilmek, arkadaşlarımıza iyi arkadaş rolü yapıp sevgilerinin devamını sağlamak. Aslında hep rol… Asıl sanatçı vücudumuzda barındırdığımız ruh. Asıl benliğimiz… Rolü oynayan ruh, alkışları toplayan ise ego.

Ego üzerine:

Ego deyince hemen ters almayın, ego şart. Ego ruhumuzu bu vücutta tutan, onu koruyan, rolümüzü iyi oynamamız için destek veren menajerimizdir. Ego olmazsa rol yok, sahne yok, yani oyuncu yok, yani bu vücutta barınamayız.  Ölür gideriz… Ruh’a bir şey olmaz, o serüvenine başka bir vücutta devam eder, ancak vücudumuz bu seferki dünyevi maceramızın hakkını verememiş olur.

Egoizm üzerine:

Ego’nun azı karar, çoğu zarar. Bencillik ‘okey’dir.

İnsanın kendini koruması, ön plana almaya çalışması, kendini düşünüp onu kuvvetli tutmak için çaba sarf etmesi, egoyu desteklemesi ‘okey’. Okey olmayan bunu yaparken başkalarının haklarına tecavüz etmektir. Başkalarına saygısızlık etmek ‘okey değil’. En basitinden bir örnek: Biri konuşurken sözünü kesmek, “sahneyi çalmak” diyoruz buna. Karşımızdakini  dinlerken aklımıza, kendimizden bir hikaye gelir ya, konudan kopar, dinlemeyi keser kendi hikayemizi anlatmak için sabırsızlanırız ya, konuşanın sözünü artık dayanamayıp kesip kendi hikayemizi anlatmaya başlarız ya, hatta sesimizi yükseltir onu bastırırız ya… İşte saygısızlığın, egoizmin en basit versiyonu. Kısacası, başkalarını içeren her durumda saygıyı unutmayıp dikkatli olmak zorunda egomuz.   

Saygısızlık yok. Sarı kart…

Hayat, dilimlenmiş yuvarlak bir tiyatro sahnesi. Rolümüzü oynayacağız, alkışları toplamaya çalışacağız. Sarı kart almamak için kurallara uyacağız. Ama unutmayalım ki asıl benliğimiz oynadığımız roller değildir. Aktör ruhumuz, oyuna kanmamalı. İş sahnesindeki rol eve taşınmamalı. Müşteriye sinirlenen oyuncu çocuğundan çıkartmamalı acısını. Her bir sahneye ayrı ayrı hakkını vermeli. 

Bunun için tavsiyem, gerçek benliğinizi ruhunuzu tanıyın, onu anlayın ve her rol değişikliğinde soyunma odasına gidip değiştiğinizde bir dakika fazla kalıp rolleri birbirinden tamamıyla kopartın. 

Sessiz bir – iki dakika bizi derinliklerimize, çıplaklığımıza, ruhumuza götürür. Orada bir rolü bitirip, diğerine geçmek için zaman bulabiliriz. Bir çeşit meditasyon… Zaman şart. 

Zamanım yok demeyin, çünkü bu küçük zaman pencereleri sayesinde hayatın kalitesi çok artıyor. 

Kolay değil, pratiğimiz yok, öğretmediler, halen de öğretmiyorlar. 

Ben de yaptıkça öğreniyorum, öğrendikçe de öğretirim, söz… 

 

İlginizi çekebilir: Affetmek üzerine: Her şey insanları olduğu gibi kabullenmekle başlar

Metin Levi: Metin Levi, University of Michigan'da Endüstri Mühendisliğini bitirdikten sonra aile şirketinde çalışmaya başladı. Yenilik ve yaratıcılık prensibini göz önünde bulundurarak birçok yeni işe girişti. Hindistan, Mevlana derken farkında yaşamın açtığı pencereden gördüklerini paylaşmaktan aldığı zevk her şeyi geçti. Outdoor sporları ve özellikle su sporlarına meraklı.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale