Paylaşmayı seviyorum; düşüncelerimi, sevinçlerimi, beni büyüten acılarımı, gördüğüm güzellikleri, bildiğim birilerini… Tanıdığım öyle kişiler var ki; her an, her yerde onları anlatasım, daha çok kişinin hayatına katkı sağlamaları için durmadan çabalayasım var. Fatih Karataş da onlardan biri! Sadece gülerek ne çok şey öğretti bana bir bilseniz. Ben sustum, söz onda:
Seni kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben Fatih Karataş, 1990 Bartın doğumluyum ve 20 yıldır İstanbul’da yaşıyorum. 2009 yılında geçirdiğim bir trafik kazası sonrasında omurilik felçlisi oldum. 4 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğuyum. Ailemle beraber yaşıyor, annemi, babamı ve tüm ailemi çok seviyorum. Onlar en büyük destekçilerim, her zaman yanımdalar. Hayatı, yaşamayı, eğlenmeyi bilen biriyim. Futbol hastasıyım, koyu Beşiktaşlıyım. Araba sürerek gezmekten keyif alıyorum. Devamı diğer sorularda 🙂
Kazadan sonra hayatın nasıl değişti?
Kazadan önce marangoz ustası olarak çalışıyordum. Hiç durmayan, çok hareketli ve çalışkan biriydim. Kazadan sonra vücudumda hareket kısıtlılığı meydana gelmişti, hiçbir yerimi istediğim gibi oynatamıyordum. Bu, benim için çok kötü bir şeydi; çünkü o kadar hareketliyken birden kıpırdayamaz olmuştum. Doktorlar gelip de “Sen artık böylesin, eğer kendini geliştirirsen bazı hareketlerini geri kazanabilirsin.” dediklerinde beynimden vurulmuşa döndüm. Ne yapacağımı bilmez bir hale bürünmüştüm. Hastanede geçirdiğim bir ayın ardından, yürüyerek çıktığım eve çarşaf ile taşınarak geri döndüm. Artık evdeydim ama oturamıyor, yürüyemiyor, kısacası istediğim hiçbir şeyi yapamıyordum. Bir an önce fizik tedavi görmem gerekiyordu; ancak hastaneler aylar sonrasına randevu veriyordu. Evde zaman geçmiyordu, ama yine de hep uğraşacak ve hastalığımı unutturacak şeyler düşünmeye çalışıyordum. O zamanlar sevdiğim bir dizi vardı ve onun bütün bölümlerini izlemeye başladım. Bir nebze de olsa kendimi mutlu hissediyordum. Bir haftam böyle geçti ve hareket edememekten kaynaklanan birçok sıkıntı yavaş yavaş vücuduma yerleşmeye başladı. Sonra bir gün babam geldi ve “Gidiyoruz.” dedi. Fizik tedavi için hastaneden çağırdıklarını öğrendim ve çok mutlu oldum. Evde herkes yürüyordu ama ben yataktaydım, oysa hastanedeki herkes benim gibiydi neredeyse. Tek olmadığımı anlayınca, az da olsa moralim düzeldi. Orada tanıştığım, benden 10 yaş büyük Harun Ağabey hayatıma dokunan kişilerdendir. Hastalık seviyesi benimle aynıydı ama hasarı ağır olduğu için ellerini kısmen kullanamıyordu. Buna rağmen yüzü hep gülüyordu. Onu biraz daha yakından tanıyınca anladım ki, hayat her şekilde devam ediyor. Hayatla tekrar barışmaya fizik tedavi ile başladım. Çok iyi yol alıyordum, kendi yemeğimi yemeye bile başlamıştım. Fizik tedavim 2.5 ay sürdü. Hayatım tamamen değişmişti; neyse ki artık oturabiliyordum ama tekerlekli sandalyede. Geri döndüğümde evin tamamen bana uygun hale getirilmiş olduğunu gördüm. Fizik tedaviye kendi odamda devam ettim. Bir yandan da Engelliler Merkezi İsem’deki kurslara katılıyordum. Yani haftanın 3-4 günü dışarıdaydım. Hayat son hızda akıyordu ve ben onu yakalamakta kararlıydım. Ailem hep yanımdaydı ve artık her şey normal seyrine girmeye başlamıştı.
Çevremde somurtan insan sayısı fazlayken ben seni hep gülerken görüyorum ve hayranım bu haline. Nasıl başarıyorsun böyle olmayı?
Benim de üzüntülü olduğum zamanlar var elbette. Ama ben üzüntüyü içimde tutmak yerine, dışarı atıp, kendimden uzaklaştırmayı tercih ediyorum. Tabii ki bunu yapmak kolay değil, ama yine de çabalıyorum. Biraz da tercihlere bağlı her şey. Mutlu olduğum kişilerle bir arada yaşadığım, mutlu olduğum şeyleri yapabildiğim için şanslıyım. Bu arada, “Hayranım” demen de beni çok mutlu etti 🙂
Hangi sporları yapıyorsun Fatih? Hep bu kadar aktif, sporsever miydin?
Şu anda yoğunlukla tenis oynuyor ve fitness yapıyorum. Ayrıca tabii ki koşuyorum. Evet, yanlış okumadınız, koşuyorum ben, hem de ‘İyilik Peşinde Koşuyorum’. Kazadan önce de sporu çok severdim. Düzenli olarak koşar, futbol oynardım. Asansör kullanmayı hiç sevmezdim, hep yürürdüm, her zaman fit bir vücuda sahiptim ve bu nedenle fizik tedaviden beklenenden hızlı ve kaliteli sonuç aldım.
TOFD (Türkiye Omurilik Felçlileri) ile ilişkinden bahseder misin biraz da? Sanırım oradaki pek çok kişinin ‘Harun Ağabey’i de sensin.
TOFD’yi kaza geçirdiğim yıllardan beri biliyordum. 7 ay boyunca haftada 2 gün kursa gittim orada ve sonrasında da kafasındaki engelleri aşmış bir gönüllü olarak, hala engelleriyle uğraşan arkadaşlarım için bir şeyler yapmaya başladım. 3 yıldır haftanın 6-7 günü, sabah 9 -akşam 6 oradayım. Zaman içerisinde çeşitli projelerde görev aldım ve hedefim her zaman yol gösterici olmaktı. Yeni kaza geçirmiş birine, hayatın devam ettiğini göstermek istiyordum. Bir zamanlar bana da yapıldığı gibi. Şans önüme Harun Ağabey’i çıkartmıştı ve o günden beri ben de başkalarının şansı olabilmek için geliştiriyorum kendimi.
Bir ara sohbet ederken “Kendinizi fark edin ve iyi davranın kendinize.” demiştin. Tam olarak ne konuşuyorduk o sırada hatırlamıyorum ama bu laflar sürekli her yerde söyleniyor olmasına rağmen aklımdan çıkmıyor. Nedense senin söylemen daha anlamlı geldi sanırım bana.
Aslında şöyle: Kişi her zaman kendiyle barışık olmalı ve mutlu olduğu şeylerle ödüllendirmeli kendini. Hep bizi başkaları şımartsın diye bekliyoruz. Neden? Kendi kendimizi şımartmak ayıp mıdır? Ben şu aralar kendimi tenis topunu karşı sahaya göndererek şımartıyorum mesela.
Runatolia Maratonu’na katılacaksın, değil mi? Yanılmıyorsam bağış da toplayacaksın. Neler yaşıyorsun maratonlarda? Unutamadığın bir anını paylaşır mısın bizlerle?
Evet, Runatolia’ya katılacağım. Elbette bağış toplayacağım. Başkalarının hayatını güzelleştirmek için yapılan her türlü iyilikte varım ben. İlk olarak 2014 İstanbul Maratonu’nda koştum. O yıl, aynı zamanda maraton sırasında Adım Adım ile tanışmıştım. Farkındalık yaratmak çok heyecan verici bir şey, özgürlük bekleyen arkadaşlarımı temsil etmek ise ayrı bir gururdu benim için. Sonra 2015 Runatolia ve İstanbul Maratonu’nda da koştum. İyi ki Adım Adım ailesine katılmış ve bambaşka heyecanlar yaşamışım. Katıldığım maratonlar pek çok ‘güzel’ insanla tanışmama vesile oldu ve sen de onlardan birisin.
İlgili yazı: Adım Adım oluşumu ve koşunun iyileştirici gücü
Teşekkürler! Eklemek istediklerin var mıdır?
Hayat çok lezzetli 🙂 Sevin onu, acısıyla, tatlısıyla sevin; çünkü hayat, sevince güzel 🙂
Kıvanç’tan not: Sevgili Fatih, Runatolia’da TOFD Projesi’ne destek sağlamak için koşacak. Ona destek olmak için linke tıklayıp, kolayca bağış yapabilirsiniz. Bir tekerlekli sandalyenin fiyatı 3.250 TL, gönlünüzden ne koparsa havuza atın, iyilik çoğalsın. Neden İyilik Peşinde Koştuğumuzu merak ediyorsanız, işte cevabı.
Her türlü sorunuz için şuradayım: kivergu@gmail.com