Yol ayrımları… Eğer bir tarafı seçersek diğer tarafa gidemeyiz… Eğer diğerini seçersek, seçmediğimiz tarafta olamayız… Ve bizler hayatımız boyunca her gün bu seçimleri yaparız, her anımız birer yor ayrımıdır. Bazen öyle olur ki geri dönmek isteriz değil mi? Sizler de mutlaka “ah” demişsinizdir, “keşke bugün burada olmasaydım da şurada olabilseydim”… Veya arada benim şu an olduğum gibi sağlık durumumuz el vermeyebilir, içinizden coşmak gelir ama “seçiminiz” yani o anda elinizden gelen sadece yatıp iyi olmayı beklemektir. İçiniz ve dışınız farklı şeyler ister fakat işte yine bir yol ayrımı olmuştur, seçim yapmışsınızdır…
Peki bizler bu yol ayrımlarının ne kadar farkındayız? Hayatımızda o kadar çok küçük an vardır ki bir karar veririz ve o bilemediğimiz binlerce potansiyel yaşantı akışı ile bağlanır. Bizler dışarıdan sadece “bir kişi ile çay içmeyi” seçmişizdir de aslında aynı gün farklı bir noktada olmayacak olmamız, belki tanışacağımız yeni bir insan ile karşılaşmamızı 2 ay sonraya erteleyiverir. Veya almaktan çekindiğimiz kararlar “kim gönüllü olmak ister?” gibi sorular çokça karşımıza çıkar değil mi? Hani o “ben” diye parmak kaldırmak geçer içimizden, fakat o parmak işte her zaman kalkmaz ve bizler o anı yeniden geriye döndüremediğimiz için “o gönüllü şanslı kişi” olamayız…
Bir de yol ayrımlarımızda karşımıza çıkan pişmanlıklar vardır, geriye bakmak isteriz nedense. Hep o “gidemediğimiz” yolda kalır aklımız, içimiz, bedenimiz… Fakat gittiğimiz yolda, yaptığımız seçimde pişmanlık duyarsak, sizce ne kadar “gerçekten” kendimiz olabiliriz? Ben de birçoğumuz gibi bugüne kadar verdiğim kararlarda genel olarak “kararsız” kalanlar grubuna dahilim. Bir şeyi çokça düşünür çokça açıklaya çalışırım. Bazen de tam tersi olur sadece yaparım ve hiç düşünmem. Hangi daha iyi derseniz genel olarak hiç düşünmemek ve yapmak diyebilirim.
İşte yol ayrımlarımız da böyledir. Bir ayrıma geldiğimizde çok dikkatli bakmamız gerekir, “gerçekten nereye gitmek istiyoruz?” bu önemli bir sorudur ve cevabı çok daha önemlidir? Ne istediğimizi yani hangi yöne gideceğimizi diğer kişiler mi belirliyor? Başkasının hoşuna gitmek, başkaları tarafından takdir görmek, başkaları tarafından çekici bulunmak veya sadece kendimiz olmak mı? İçimizden gelen bir merakın peşinden mi koşmaktayız? Örneğin kontrol edemediğimiz şekilde bir kişi hayatında bize muhtaç durumda olabilir, onunla ilgilenmemiz ve seçimlerimizi de buna uydurarak şekillendirmemiz gerekebilir. Bu noktalar aslında yol ayrımını kabul etmemiz için, yani o ayrımı geçtikten sonra dönüp geriye bakmamak ve sadece yolda olabilmek için de gereklidir.
Kendimize “neden?” diye sorduğumuzda içimizden gelerek ve her şeye rağmen yani seçmediğimiz tarafta yaşayabileceklerimize, görebileceklerimize, umut ettiklerimize ve vazgeçtiklerimize rağmen evet ise işte yolunuz önünüzde belirir. Bunu görebilmek önemlidir çünkü bu yol ayrımı potansiyel birçok ayrımı daha önümüze çıkartacaktır. Ve yıllar geçtikçe biz ayrımlarımıza daha uzaktan baktığımızda o gün anlayamadığımız önemi, düşünce yapımızı ve akışı daha net görebilir hale geliriz.
Ben de son dönemde özellikle birçok yol ayrımı yaşıyorum. Bunlar öyle noktalar oluyor ki, planlarım en az üç belki dört ay öncesinden netleşmiş, seçimlerim yapılmış fakat gerçekleştirdiklerim veya gerçekleştirebildiklerim çok daha farklı. Ve her an değişimi de kabul etmek gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu ayrımları o gün içime sinerek yaptığımı biliyorum fakat yaşayamadığımda ya da değiştirmek gerektiğinde bir de bu ayrımlarda “bırakabilmek” konusuna geliyoruz. Çoğumuz için çok zor olan diğer bir şey. Yani bırakabilmek de bir yol ayrımı, yolunuz orada yürüdüğünüz yol ile ayırılmış oluyor…
İşte hayatımızın her anı önümüze ayrımları getirir. Bizler ısrarla tercih yapmamak hakkında dirensek de, seçip geriye dönmek istesek de, ya da aynı anda her iki durumu da aynı oranda yaşamak istesek de bu mümkün olmamaktadır. Çoğu zaman bazı tekliflere evet deriz, benim bu hafta karşılaştığım çok değişik bir kaynaktan bana ulaşan çok güzel sözler gibi fakat herşeye rağmen kendime karşı gelemeyeceğimden hayır dediğim gibi (bu noktada yol ayırımı çok daha ciddi oluyor, birçoğumuzun mutlaka başında geçtiği gibi dönülmez çizgileri geçmiş oluyoruz) yol ayırımlarımız dünümüzden bugünlere bizleri taşıyan en önemli akışlardır.
Hayatımız boyunca her ne yaşta olursak olalım, her neye sahip olursak olalım ve her nasıl olursak olalım, ayrımlarımız bizim hikayemizi belirleyecek olanlardır. Bu yüzden bir karar alırken, bir yola çıkarken ve ayrımlarımızı yaşarken, her daim kendimizle yüzleşmemiz ve içimize sinecek diye tabir ettiğimiz şekilde tercihler yapmamız gerekmektedir. Başkasını mutlu edecek yollar, diğer kişinin hoşuna gitmek için yapılan ayrımlar veya kendimizi gözetmeksizin farklı öncelikleri referans alarak verdiğimiz olurlar, daha sonra dönülmez ayrımlar ve telafi edemeyeceğimiz sonuçlar ile hayat yolculuğumuzu belirleyecek olanlar oluverir. Bununla yüzleşmeye hazır isek, sonuçlar bizi mutlu etmese de “ben tercih ettim ben yaşadım” diyebiliriz, bu durumla yüzleşemiyorsak “kurban” oluruz ve çok pişmanım deriz, bu noktalarda geri dönüş her ne kadar mümkün olmasa da dersimizi alır sonraki yol ayrımlarımıza doğru yolumuza koyuluruz.
Bugün bu yazımda hala bu kelimeler yazılırken gerçekleşmekte olan birçok yol ayrımını ben seçmiş durumdayım (dışarıda olmak, farklı bir yerde olmak, koşuyor olmak, bir arkadaşımla buluşmuş zaman geçiriyor olmak gibi) ve sizler bu yazıyı okumayı seçerek birçok ayrımda bulundunuz bile. Bu yüzden her nefes anımız aslında bir ayrıma eşittir. Hayatınızdaki yol ayrımlarınızı en doğru şekilde değerlendirmenizi, sevmenizi ve yürüdüğünüz yolları çok daha dikkatli görebilmeniz dileklerimle…
Çünkü her ayrım sizin hikayenizdir…