Hikayeler, okuyana bir öğreti, çıkaracağı bir ders sunması itibariyle oldukça güzeldir. Bir cümle bile bazen taşları yerine koyar ve hayatımızı değiştirebilir. Zen öyküleri, belki de bu yüzden okuyanın yüreğine dokunmayı başarıyor. Kısa, fakat bir o kadar da öğretici olan Zen öykülerinden bazılarını sizin için derledik.
1. Her şey değişir
Suzuki Roshi’ye soru soran öğrencilerinden biri yakınır “Birkaç yıldır derslerinizi dinliyorum, ancak bir türlü anlayamıyorum. Lütfen Budizm’i özetleyip, bir cümleye kısaltabilir misiniz?”
Suzuki Roshi de dahil olmak üzere sınıftaki herkes güler.
“Her şey değişir.” der Suzuki Roshi. Hemen ardından da başka bir öğrencinin sorusuna geçer.
Budizm‘in en önemli öğretilerinden biri, hayatın değişkenliği ve her şeyin geçici oluşudur. Hikayede Suzuki Roshi, bu geçiciliği öğrencisine “Her şey değişir.” şeklinde özetlemektedir. Basit ve gösterişsiz bir öğreti gibi görünse de, aslında bu cümlede hayatımızın neredeyse her alanına yardımcı olacak derin anlamlar yattığını söylemek mümkün.
2. Bardağını boşalt
Meiji döneminde (1868-1912) yaşamış üstat Nan-in, Zen öğretilerini yakından tanımak isteyen bir profesörü ağırlar.
Misafirine ilk olarak çay ikram eder. Yalnız Nan-in, profesörün bardağı dolduktan sonra bile çay koymaya devam eder ve bardak taşar. Bir süre sonra bu duruma anlam veremeyen misafir, tepki gösterir. “Ağzına kadar doldu, daha fazla alamaz.”
Nan-in sakince yanıtlar. “Aynı bu bardak gibi, sen de kendi düşüncelerin ve görüşlerinle dolusun. Eğer bardağını boşaltmazsan, sana Zen öğretilerini nasıl aktarabilirim?”
3. Hüküm verme
Bir zamanlar, vaktinin çoğunu tarlasıyla ilgilenerek geçiren yaşlı bir çiftçi varmış. Bir gün, bu çiftçinin atı kaçmış. Durumuna üzülen komşuları, çiftçiyi teselli etmeye gelmişler. “Ne kötü şans” demiş bir komşusu.
“Belki” diye cevap vermiş yaşlı çiftçi.
Ertesi sabah çiftçinin atı, peşine taktığı üç vahşi at ile geri dönmüş. Bu durumu hayretle karşılayan komşular “Ne kadar da harika!” demiş.
“Belki” diye yanıtlamış yaşlı adam.
Bir sonraki gün, çiftçinin oğlu yabani atlardan birine binmeye çalışırken düşmüş ve ayağını kırmış. Komşular, bu talihsizliğe ne kadar üzüldüklerini dile getirmek için yaşlı adamın evine gelmişler.
“Belki” demiş çiftçi.
Ertesi gün, köyün erkeklerini orduya almak üzere askerler gelmiş. Çiftçinin oğlunu ise ayağı kırık olduğu gerekçesiyle es geçmişler. Komşular her şeyin nasıl da güzel bir sonuca bağlandığını söylerken,
“Belki” demiş yaşlı çiftçi.
4. Doğru ve yanlış
Bankei, meditasyon için haftalarca inzivaya çekildiğinde, Japonya’nın dört bir yanından öğrenciler katılmaya gelirmiş. Bu toplanmalardan birinde, bir öğrenci hırsızlık yaparken yakalanır. Durum Bankei’ye bildirilerek öğrencinin kamptan atılması talep edilir. Ancak Bankei, bu durumu göz ardı eder.
Bir süre sonra, aynı öğrenci tekrar hırsızlık yaparken yakalanır. Bankei bu sefer de durumu dikkate almayınca, öğrenciler sinirlenmeye başlar. Hırsızın kamptan atılmasını talep eden bir dilekçe hazırlayarak, aksi halde kamptan ayrılacaklarını ifade ederler.
Dilekçeyi okuyan Bankei, tüm öğrencileri toplar. “Siz bilge çocuklarsınız.” der Bankei. “İyi ile kötüyü birbirinden ayırt edebiliyorsunuz. Dilediğiniz yerde eğitim alabilirsiniz. Ancak bu biçare arkadaşınız henüz iyi ile kötüyü bile birbirinden ayırt edemiyor. Eğer onu ben eğitmezsem, kim eğitir? Hepiniz buradan ayrılsanız bile, onu yanımda tutmaya devam edeceğim.”
Hırsızlık yapan öğrencinin gözlerinden yaşlar boşalmış. Artık içinde bir damla bile çalma isteği kalmamış.
5. Patron sensin
Bir at dörtnala koşarak yokuştan aşağı inmiş. Üzerindeki adam, önemli bir yere yetişiyor gibi görünüyormuş.
Yolun kenarından biri bağırmış, “Nereye gidiyorsun?“.
“Bilmem, ata sor.” demiş diğer adam.
Bu hikayede at, alışkanlıklarımızı temsil eder. Bazen farkına bile varmadığımız, sürekli bizi bir yerlere sürükleyen alışkanlıklar, zamanla güçsüz kalmamıza sebep olabilir.
6. Kendine göz kulak ol
Bir zamanlar iki akrobat varmış. Bir tanesi yaşlı bir dul, diğeri ise Meda isimli genç bir kızmış. Bu akrobatlar, her gün sokaklarda gösterilerini sergiler ve yemek yiyebilecek kadar para toplamaya çalışırmış.
Yaşlı adam, uzun bambu bir sopayı başının üzerine dikey olarak yerleştirir, dengede tutarmış. Genç kız ise yavaşça bu sopanın ucuna tırmanırmış. Kız sopanın ucuna geldiğinde, yaşlı adam kızı dengede tutarak etrafta dolaşırmış.
Bu gösteride kazayı ve yaralanmayı önlemek için, iki akrobatın da üstün bir dikkat ve konsantrasyon göstermesi gerekiyormuş. Bir gün yaşlı adam genç kıza “Sen bana, ben de sana göz kulak olursam, hiç yaralanmadan bu gösteriyi bitirebilir ve yemek almamıza yetecek kadar para kazanabiliriz.” demiş.
Bilge genç kız yanıtlamış. “Eğer ikimiz de kendimize göz kulak olursak, aslında birbirimize göz kulak olmuş oluruz. Bu sayede gösterilerimizi sorunsuzca tamamlayabilir ve yemek alabilecek kadar da para kazanabiliriz.” demiş.
Kaynak:
Higher Perspective