X

Hayat bulaşıcıdır; siz güzel olanları bulaştırabilenlerden misiniz?

Genel olarak dikkat etmediğimiz bir kavramdır, sabah yatağımızdan doğrulmamızla birlikte bir enerji yaymaya başlarız aslında. Dünyaya yansıttığımız kelimelerimiz, düşüncelerimiz ve gün boyunca ilişkide olduğumuz kişilere gerek sesli gerekse sessiz olarak gönderiyor olduğumuz mesajlarımız.

Örneğin, çok yakın bir iş arkadaşımızın moralini bozuk olduğunu yüzünden anlayabiliriz, onu dinleriz derdini paylaşırız, işte o anda onun kederinden biraz bize de bulaşmıştır aslında. Veya eşimiz, akşam işten dönüşünde çok heyecanlıdır, bir terfi almıştır, birlikte dışarı çıkmak bunu kutlamak ister. Ve bu yüksek enerji tabi ki bize de yansır, aslında mutluluğunu çoktan bize de bulaştırmıştır.

Farkında olmasak da, duygular da aynı hastalıklar gibi bulaşıcıdır. Bunu daha yakından anlayabilmek için bulaşıcılık ve bulaştırmak kelimelerinin kökü olan “bulaşma”yı anlamamız gerekir. Bulaşmak kelime anlamı dolayısı ile “bir insandan diğer bir insana geçebilen, yayılabilen veya transfer edilebilen” anlamındadır (İngilizce contagious – contagi latin kökü ile bulaşıcı). İşte günlük hayatımızda aslında tüm eylemlerimizden kendimize karşı sorumlu olduğumuz kadar, bilinçli veya bilinçsiz olarak bulaştırdığımız duygu hallerinden de sorumluyuzdur. Bu noktada sadece bizim bulaştırdığımız (diğer bir deyiş ile yaydığımız, diğer kişilere geçirdiğimiz) duygu hallerimizin yanında, girdiğimiz ortamlardan hiç farkında olmasak da telefon ile konuştuğumuz bir arkadaşımızdan bize transfer edilen duygu hallerine kadar gün içerisinde birçok “bulaşma” ve “bulaştırılma” akışına maruz kalırız.

Bu durumda bulaşıcılık kavramı bizim için neden önemlidir? Bu soruya tek bir cevap vermek oldukça zordur, fakat unutmayalım ki her gün üst üste birim dozlarda da olsa biriktirdiğimiz “duygu halleri” yani bize “bulaşanlar” gerçekliğimiz olur. Örneğin sürekli huzursuzluk yaşadığınız bir evliliğiniz var ise, bu “huzursuzluk hali” günlük iş yaşantınıza da yansır, iş arkadaşlarınızla iletişiminizde de huzursuz havanızı bulaştırıyorsunuzdur. Bulunduğunuz yakın arkadaş ortamınızda “oldukça mutsuz” yakın bir arkadaşınız var ise, derdine ortak olmaya çalışabilirsiniz fakat genel olarak yüklendiğiniz “yüksek dozda” mutlu olamama durumu ve bu durumun devamlılığı hayatınızdaki mutluluk anlayışınıza da yansıyacaktır.

Gün içerisinde birçok “bulaşma” ve “bulaştırılma” akışına maruz kalırız.

Çok yakın zamanda okuduğum bir makalede, bu konuyu yakından inceleyen yazarın yorumları beni oldukça derinden etkiledi. Genel olarak farkında olmadığımız bu “elle tutulmayan” veya nezle gibi “ilaçlar ile tedavi edilemeyen” bulaşanlar, aslında seçimlerimizden konulara bakış açımıza kadar birçok kavramı da derinden etkilemektedir. Kendi hayatımdan örnek vermem gerekirse, sonlanan evliliğimde o derece huzursuz dönemler yaşamıştım ki, her ne kadar güçlü durmaya ve yansıtmamaya çalışsam da iş arkadaşlarımla olan ilişkilerimde gerilim ve huzursuzluk bulaştıran biri haline gelmiştim. Bu durum ancak, ben bakış açımı tamamen değiştirdiğimde, kendi iç huzurumu dengeye getirdiğimde ve hayatı olduğu gibi kabul ettiğimde değişti. Kendimce bulaştırdığım yegane duygu durumu “her şeyin her an olması gerektiği gibi olduğu” zaman ise, ilişkilerimde etkisi çok daha farklı oldu…

Peki biz hayatımızda “bulaşan” ve “bulaştırdıklarımızla” nasıl dengede kalabiliriz? Bu farkındalık bizi nasıl geliştirebilir? Bunun için, gün içerisinde her an karşılaştığımız mesajlara, bilgi veya duygu alışverişlerimize son derece dikkatli yaklaşmamız gerekiyor. İşte hayata karşı bakış açınızı değiştirebilecek “bulaşıcı” öneriler:

Her gün size ilham veren ve “yüksek enerji” bulaştıran bir kişi ile konuşun, bir yazı okuyun, bir şarkı dinleyin veya bir durum yaratın (spor, sinema, tiyatro, vs.).

Duygu durumumuz ne olursa olsun, her gün ilham alma duyumuzu tatmin etmemiz çok önemlidir. Enerjimizi yükseltecek, bize yeni düşüncelerin kapılarını açacak, olduğumuz duygu durumunu daha yukarıya taşıyacak ve daha fazla yaşam enerjisi ile dolmamızı sağlayacak tüm bulaşıcı yolları gönül rahatlığı ile kabul edebiliriz.

Her gün ilham vereceğiniz ve “yüksek enerji” bulaştırabileceğiniz bir kişi ile konuşun, bir yazı/mesaj yazın veya bir durum yaratın (biri için yemek yapmak, hediye almak, bir sürpriz hazırlamak, doğum günü kutlamak, vs.).

Çevrenize bulaştıracağınız yüksek enerji, sizin de enerjinizi daha çok yükseltecektir. Ve en önemlisi başkalarının hizmetinde güzel olan her şeyi bulaştırmak evrenin güzel mesajlarla size dönüşüne açılan bir yoldur. Bu bir dostunuzun derdine ortak olmak, sevdiğiniz biri için yemek yapmak veya bir arkadaşınızın çok istediği konser biletini hediye etmek kadar basit olabilir, güzel duyguları bulaştırmak da güzeldir…

Çevrenize bulaştıracağınız yüksek enerji, sizin de enerjinizi yükseltecektir.
Her gün bulunduğunuz ortamlarda size “bulaşan” enerjilerin daha fazla farkında olun.

Bazı toplantılar vardır, çıktığınızda sanki tüm gün spor yapmış kadar yorgun hissedersiniz veya bazı arkadaş gruplarında içinize sinmeyen enerjinizi aşağıya çeken adeta sizi “sömüren” durumlarla karşılaşabilirsiniz. İşte bu ortamlar “düşük enerji” bulaşıcı ortamlarıdır. Bir ortamın genelinde veya ortamda bulunan kişilerin size transfer etmekte olduğu enerjinin farkında olduğunuzda, durumu değiştirmeyi, toplantıdan daha erken ayrılmayı veya ertesinde denge enerjinize ulaşmak için yalnız zaman geçirmeyi deneyebilirsiniz. Böylece gün boyu bu “düşük enerji bulaşımını” bulaştırmaya devam etmektense (gerek sizi gerekse çevrenizi etkileyecektir), güne daha dengeli bir şekilde devam etmiş olursunuz.

Her gün yataktan kalktığınızda güne “bugün neyi dünyaya bulaştırmak istiyorum” sorusuyla başlayın.

Bu farkındalık size çok özel bir “verme” enerjisinin ve böylece yardımı olma sürecinin de kapılarını açacaktır. Cevabınız daha fazla sevgi, daha fazla aşk, daha fazla cesaret, daha fazla dostluk veya daha fazla lezzet olabilir. İşte tüm bu farklı cevaplar gün boyunca farkındalığınızın artmasına yol açar. Daha fazla tezahür için çalıştığınız her şey “bulaşıcılık” ilkesi ile size daha büyük dalgalarla geri dönecektir.

Bu yazıyı okuyorsanız, yazı boyunca hissettiğim tüm güzel duyguların size bulaşıyor olmasını diliyorum. Arkanıza yaslanın, şu an evrenden size transfer edilen tüm mesajların farkında olun ve bu andan itibaren neyi dünyaya bulaştırmak istiyorsanız her gününüzde bunun için çalışın…

Bol şanslar…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale