Hayat bizden ibaret: Yarını sözcüklerimizle çiziyoruz
“Sizler, inandıklarınızın mükemmel bir yansıması olan hayalinizi yaşıyorsunuz. Hayat öykünüzün yaratıcısı olarak bir kez farkındalık kazanıp sorumluluk aldığınızda bir mucize gerçekleşir ve gözlerinizin önünde olasılıklarla dolu bir dünya açılır…”
Ray Dood
Hayatımızı nasıl değerlendiririz? Sözlerimiz yapamadıklarımızla, şanssızlıklarımızla, bize kısmet olmayanlarla, hedefleyip de ulaşamadıklarımızla doludur değil mi? Her daim üzülecek, her daim ağlayacak, her daim “yok” diye kendimizi eksik hissettiğimiz şeyler vardır… Mesela “yeterince” zengin değilizdir, hayatımızda bir sevgilimiz yoktur, istediğimiz işi elde edememişizdir, herkes hayatına muhteşem bir şekilde devam edebilirken bizim hayatımız “hiç de” onlarınkine benzememektedir…
Bir kez daha sizlerle birlikte yakından bakalım istiyorum hayatımız neyi çağırıyor? Neden hayal kuramıyoruz? Bugün o çok istediğimiz zenginliğe sahip olmasak bile o zenginliğin dünya üzerinde olmasını kutsayarak, o sahip olmak istediğimizin hayalinden, onu yaşamaktan, onu içselleştirmekten neden kendimizi mahrum bırakıyoruz? Hak etmediğimizi düşündüğümüz bir şey sizce bize gelebilir mi? Örneğin elimizde bir tek elmamız olsun, bunu vermek istiyorsak, onu en çok isteyene, elmayı aldığında en çok sevinecek olana vermek istemez miydiniz? “Elmasının olmadığından” yakınan bir kişi yerine, elmanın güzelliklerini görebilen, belki onu başkalarıyla da paylaşmak niyetinde olan bir kişiyi tercih etmez miydiniz?
İşte hayatın akışı da böyledir. Akış negatif ve pozitifi kendiliğinden ayıramaz. Bu ayrımı yaratan bizleriz. İsteriz ve negatif cümlelerle yükleriz. Olmayanı büyütürüz… Bize gelmeyeni tekrar tekrar yineleriz. Bir çiçeğe su vermek gibi her daim “yok” sözü ile besleriz… Ne olur sonucunda? Evet, tahmin edeceğimiz gibi “yok” olanlar büyür, hayatımızı adeta bir sarmaşık gibi kaplar. Her nereye bakarsak verilmeyeni, olmayanı, eksik olanı görürüz ve ne yazık ki bu dünyanın muhteşem bolluğu ve bereketi artık gözlerimize görünmez olur!
Peki ya tam tersi olsaydı? Her an şükür halinde olsaydık? Tarafımızdaki güzellikleri küçük veya büyük ayırmadan kutsamaya devam etseydik? Her daim aldığımız her nefesle, bu dünyanın bolluğunu ve bereketini kabul ettiğimizi düşünseydik? Şu an sahip olmadıklarımızı bir kenara bırakıp onlar geldiğinde neler yapacağımızı düşleyebilseydik? Belki biraz olsun paylaşmayı, belki kocaman bir şirket kurmayı, belki bir aş evi açmayı, belki yeni bir yatırım yapmayı düşünseydik? Ama durum şu an her ne olursa olsun biz bolluk ve bereketi hayatın akışından ayırmasaydık? Her anımızda, gözümüze daha fazla varlık, bolluk ve bereket takılıyor olsaydı… Sizce akış bize neyi getirirdi?
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız hayallerinize, hayallerinizin yarını oluşturduğuna, bugün gözünüze takılanın, beyninizde dolaşanın, yarınınızı yarattığına ve tüm bu gerçekliğe yeniden bakmanızı dilerim. Sizin bugününüz ne söylüyor? Cevap yarınınızı etkiliyor. Sizin yarınınız ne söylüyor? Cevap bugünden kaynaklanıyor. Hala “olmayan” “gelmeyen” “verilmeyen” “ulaşılmayan” ile mi sınırlısınız? Veya çoktan olmasını istediklerinizi kabul edebildiniz mi, onları kocaman bir kucaklayışla beklemeye başladınız mı?
Çünkü hayat bizden ibaret, çünkü yarın bugünden kaynaklı, çünkü bugün yarının habercisi!
İlginizi çekebilir: “Sadece bana mı gelir tüm dertler?”: Hayat akışında kişiye özel olan bir şey var mıdır?