Kimsin sen? Bu hayatta ne yapmak istiyorsun? Şu anda olduğun yerden memnun musun?
Anne karnında minicik bir bebekken tüm ihtiyaçlarının karşılandığı zamanları düşün. Bu durum hiç aksamadan tam dokuz ay boyunca sürmüştü değil mi? Dünyaya geldikten sonra bile tüm ihtiyaçların karşılıksız olarak sağlanmaya devam etti. Acıktığında seni besleyen, ağladığında sakinleştiren ve sevgisini sunan kişiler vardı. Neye ihtiyacın varsa daha sen istemeden karşıladılar, gece gündüz demeden seninle ilgilendiler, tüm isteklerine cevap verdiler. Ta ki sen ergenlikle birlikte bilinçli bir birey olana dek.
Bilinçli bir birey olduğunda artık özgür iradenle kararlar almaya başladın. Belki o zamana kadar farkında bile olmadığın şeyleri sorgular oldun. Sonra özgür iradenin bir bedeli olduğu gerçeğini fark ettin: Sorumluluk almak. Öfkelendin. Bu durumdan ebeveynlerini, eğitim sistemini, yöneticileri kısaca “dışarıyı” sorumlu tuttun. Ve böylece tüm gücünü kaptırmaya başladın.
“İşlerin nasıl yürümesi gerektiğine” müdahale ettikçe, gücünü daha da çok kaptırdın. Sen kendi kararlarını aldığını sanırken “sen” olmaktan çıktın. Hayatın nasıl olması ve yaşanması gerektiği konusundaki sınırlayıcı inançların senin hapishanen oldu. İsteklerinin olup olmayacağı meselesine karışarak hayatını tam bir kaosa çevirdin.
Bu zamana kadar tüm ihtiyaçlarına cevap veren hayatın, bundan sonra da cevap vereceği gerçeğini göz ardı ettin. Her işini endişe ve korkularınla sabote ettin. İsteklerinin sadece “sen istedin diye” gerçekleşeceğine olan inancın yok oldu. Öz benliğinle olan bağlantının arasına dış dünyanın olguları girdi. Her şeyi kontrol etmeye çalıştın, isteklerinin oluşmasına ve sana gelmesine izin bile vermedin. Eğer isteklerin için savaşmazsan, onları asla elde edemeyeceğine inandırıldın. En büyük yanılgı da burada başladı.
Şimdi sana hatırlatmak istediğim bir şey var: Sen bu dünyaya deneyimlemek, sevmek, paylaşmak yani yaşamak için geldin. Beş yaşındaki sen, hayal gücünde istediği her şeyi oluyordu eminim. Ve bunların gerçekleşmemesi ihtimalinden korkmuyordun bile. İşte sen bunu unuttun.
Tüm endişeleri serbest bırak ve akışa güven
İsteklerinle ilgili “nasıllar” üzerinde düşünmek, hayatın akışına güvenmemektir. Hayatın tümünde neler olup bittiğini bilmiyorsun. Sana düşen, tam bir teslimiyettir. Teslim olmak boyun eğmek değildir, olanı kabul edip yola devam etmektir. Sen düşünce ve duyguların vasıtasıyla isteklerine odaklanmaya devam et. Tüm isteklerin -sen “nasıl?”ına karışmadığın sürece- zaten gerçekleşecek.
Hayata geliş amacımızın tecrübe etmek olduğunu unutma. “Öğrenmek” için tecrübe etmek çok önemli. Ancak öğrenmenin ilk koşulu da “hazır olmak”. Sen hazır olduğunda, eskiden seni endişelendiren tüm “nasıllar” da bir bir çözülecek.
Destek almak için bana www.ayselkeskin.net üzerinden ulaşabilirsiniz. Barış ve sevgi ile kalın.
İlginizi çekebilir: Hayatının istediğin gibi olmamasının sorumlusunu öğrenmek ister misin?