X
    Kategoriler: EXPLORE UP

Hindistan Günlükleri: Havada Ganj kokusu var

Köylülerim, hediye keçim ve ben

Açlık, sefalet, fakirlik, çaresizlik, yokluk, hastalık, pislik, olmayan ve bayağı uzun bir süre daha umutla bakılamayacak kadar uzakta olan gelecek ve bütün bunlara karşı kapı gibi duran inanç, umut, sevgi, saygı ve en önemlisi sabır! Hindistan’da bu tabloyu en açık şekilde görebileceğiniz, bugüne kadar girmiş olduğunuz bunalımlar için kendinize küfür edip, ibret alacağınız, hayatı sorgulamayı bırakıp, insanların bütün negatifliklere karşı nasıl bir erdemle ayakta durduğunu görünce saygıyla önlerinde eğilmek isteyeceğiniz şehir; Varanasi. İşte gatların (Ganj Nehri’ne inen merdivenler) arka sokaklarından nehre yürürken kafamda savaşan duygular bunlar. Ganj Nehri’yle tanışmam, bir akşamüstü, günün diğer saatlerine göre nispeten daha sakin olan bir saat dilimi. Gördüğüm manzara karşısında büyüleniyorum. Uçsuz bucaksız bir nehir, nehre inen uzun merdivenler, etrafta oturan yarı çıplak adamlar, Hindular, nehre girenler, dua edenler, yıkananlar ve arkadan duyulan ince bir müzik. İlk anda Ömer’e dönüp, “Ben bu nehre dizlerime kadar girerim, kollarımı, bacaklarımı da nehrin sularıyla sıvazlarım” diyorum. Bana böyle düşündürtecek kadar kutsal, farklı bir yer. Hindistan’ın kuzey topraklarından başlayıp, Bangladeş’ten geçerek, Bengal Körfezi’ne açılan ve Pakistan’a kadar değinerek devam eden bu kutsal nehir için böyle iddialı cümleleri biraz erken kurmuşum. Çünkü bu nehre tahminen her gün 1 milyar litre lağım dökülüyor ve Hindular buranın her ne olursa olsun pislenmeyeceğine inanıyorlar. Ama görünen köy de kılavuz istemiyor bir yerde!… Devletin aklı bir kuple başına gelmiş de 33milyon dolarlık bir harcama yapmış bu kutsal nehri temizlemek için ama nafile. Bir o kadar daha harcarlarsa pisliğin binde biri belki temizlenir diyeyim size…

Nereye bakıyor bu adamlar

Merdivenler çamur içinde, hele gatlara gelene kadar geçtiğimiz yollar; pislik içinde, etrafta ağır bir koku, kalabalık ama hayal edemeyeceğiniz kadar kalabalık, trafik, korna sesleri, inekler, motorsikletler, tuktuklar (motorlu taksiler)… Karmaşanın ve pisliğin kucağında kutsal bir şehir burası. Sokaklardaki kalabalığın hiç bitmediği, 7 gün 24 saat dua edilen, ayin yapılan, ölü yakılan, uyu(ya)mayan bir şehir. Tüm bu pislik ve çaresizlik içinde insanların bu denli inançlı olduğunu görmek belki de beni bu kadar etkiliyor. Çünkü Varanasi’de; sokaklarda ciddi anlamda bir yerleşim var. İnsanların evi yok. Ve öyle bir, iki, on iki, yüz iki kişi falan değil. Binlerce kişinin evi yok! İnsanın evi olmaması ne demek? Bunu ilk kez düşünmüyorum tabii; ama burada, bu soruyu ciğerlerime kadar hissediyorum.

Bakanın getireceği yemeği bekliyorlar

Gelecek; gelecek mi?

Herkes gibi ben de gelecek üzerine çok düşündüm. Özellikle bu yıl, tam arada bir yaşta olduğumdan mıdır nedir (25), epey bir kafa yordum bu gelecek düşüncelerine. Hayatı çok sorguladım. Ama bu topraklara ayak bastığım andan itibaren, kafamda çarpışan tüm bu seslerle “işte” dedim “Irmak; koca bir yıl boyunca her şeyi çok fazla düşündün, sorguladın. Bugünden itibaren biraz daha sorgusuz, basit, açık yaşa. Belki de bunu görmek için buradasın! Tutturdun bir gelecek de gelecek. Ne geleceği, insanların bu akşamı yok!” Peki hayata olan bu bağ, bu yaşama sevinci ve inancı, umut, sabır… nereden geliyor? Yaşamak için nasıl oluyor da bu denli motivasyonları olabiliyor? İşte burada da devreye din giriyor. Milyarlarca insan, dine olan inançları ve bağlılıklarıyla dünyanın birçok yerindeki insandan daha sorgusuz, sualsiz yaşıyor hayatını. Şükretmeyi biliyor, bilmeyene de öğretiyor!

Gatlarda dua eden teyze

Tapınaklar, barınaklar, parklar, kutsal topraklar ve daha bir sürü şey…

Delhi’den Varanasi’ye, yerel havayolu Spice Jet’le bir buçuk saat süren uçak yolculuğumuzun ardından varıyoruz. İner inmez, taksi kuyruğunda beklerken bir rehber peşimize takılıyor. Takılmakla da kalmıyor, sınır tanımayarak bizimle birlikte taksiye biniyor. Allahım yarım saat boyunca durmadan konuşuyor. Bizi ertesi sabah şafak sökerken Ganj Nehri’ne bot turuna çıkaracağını, raconun böyle olduğunu, Ganj Nehri’ni en güzel sabah güneş doğarken görebileceğimizi, ardından Monkey Temple (Maymun Tapınağı) ve Sarnath’ı gezdireceğini, kendisine ne kadar para vereceğimize sonradan hizmetine olan beğenimiz doğrultusunda karar verebileceğimizi söylüyor. İstemediğimizi söyleyince de bir yüzümüze tükürmediği kalıyor. Biz Delhi’den randımanlı olduğumuz için önümüze çıkan ilk rehbere kapılmak istemiyoruz haliyle! Yani buradan çıkaracağınız ders, rehberlere boş yere para vermeyin. Alın bir Lonely Planet efendime söyleyeyim bir Berlitz kitabı, tatlı tatlı gezin kardeşim. Bu arada Sarnath; Gautama Buddha’nın Dharma felsefesini ilk düşündüğü yer olarak geçiyor ve ilk öğreti sohbetini yaptığı yer aynı zamanda. Bu sohbeti Sarnath’ın içindeki Ceylan Parkı’nda yaptığı için de bu önemli vaaz, Ceylan Vaazı olarak geçiyor tarihte! Bir de Sarnath, Varanasi’deki milyon tane kutsal yerden sadece bir tanesi. The Kashi Vishwanath Temple, Annapurna Temple, Sankatha Temple… Ziyaret edebileceğiniz yüzlerce tapınaktan bir kaçı.

Sabah seremonisi

Söz konusu Varanasi olunca önünüzde ucu bucağı olmayan bir dinler, diller, kültürler mozaiği beliriveriyor. Her dinin, kültürün kitaplarını da alsanız, aylarca da okusanız pek içinden çıkılacak gibi değil. Çünkü adamlar tapmaya doyamamış, “tapa tapa buraları dolaşıyorum” demişler adeta. Adını bildiğim bilmediğim, dur şurada yol üstünde iki adım tapayım dedirten minicik tapınaklar var. Bir noktadan sonra gerçekten ambale ediyor insanı. Varanasi’yle ilgili birkaç önemli bilgi daha: 7 bölgeli, 9 oturaklı bu ülkenin, Uttar Pradesh bölgesinde bulunan Varanasi; diğer adıyla Benares, Hindularca kutsal sayılan bir şehir. Burası; Tanrı Şiva Vishwanat (Varanasi’nin koruyucu Tanrısı)’nın şehri olarak da biliniyor. 2500 yıldan bu yana, tüm inananlar ve özellikle Hindular hac için geliyorlar, Ganj Nehri’nde yıkanarak günahlarından arınacaklarını, bu topraklarda ölerek ve yakılarak yeniden dünyaya gelmeyi engelleyeceklerine inanıyorlar. Sokakta tanıştığım ve iki günümde bana dostluk ve rehberlik eden Hindu, Baba ve gerçek adını bilmediğim Pablo lakaplı arkadaşlarım; Ganj Nehri’ne bebeklerin, hamile kadınların, kutsal adamların, hayvanların ölülerinin, yılan sokması ve cüzzam hastalığından ölenlerin bedenlerinin yakılmadan, direk olarak atıldığını anlattılar. Bu bilgileri benle paylaşırken de Ganj Nehri’nin üzerinde bir saatlik bot turumuzu yapıyorduk ve “Aa bak orada ne var” dedi. Demez olaydı. “Çocuğum manyak mısın, ne gösteriyorsun ölü bebeği” diyecektim ama kelimeler boğazıma düğümlendi. Günlerce rüyalarımdan çıkmadı o ölü bebek!

Akşam seremonisi

Bir de akşam seremonisini izleyip, ardından ölü yakma törenine katıldıktan sonra tamamlanıyor her şey. Günlerdir burnumun ucundan gitmeyen ağır kokular, bünyemi terk edemeyen mide bulantısı, ölü bebek bedeni ve yanı başımda yanan kafatasları gözümün önünden gitmiyor. Gece boyunca rüyalarımda ayinler, zikirler, garip müzikler, maymunlar, fil tanrılar peşimi bırakmıyor…

Kadınlar, bizim kadınlarımız
Kanım çabuk kaynar

Gat’tan Gat’a

Ganj Nehri’nin etrafını saran neredeyse 100 gattan sadece iki tanesinde ölü yakılıyor. Bunlar da Manikarnika ve Harishchandra gatları. Yolda tanıştığımız Avustralyalı arkadaşımız Mason, ben ve Ömer gecenin karanlığında ölü yakılan gatlardan birine yürüyoruz. Yerler tezek, balçık içinde, nehrin kenarından bir gattan diğer gata atlıyoruz. Bir adam oradan gitmeyin diye uyarıyor bizi, ne var da öyle dehşetle uyarıyor acaba? Yani neyin kafasını yaşıyoruz bilmiyorum gerçekten de. “Ne işin var kızım gecenin köründe buralarda?” diyorum kendi kendime. Evde millet kuş tüyü yastığında mışıl mışıl uyuyor, biz boğazımıza sarılmış maymunlarla gattan gata koşuyoruz! Nehre düşsem, ömür boyu toparlayamaz kimse beni. Bir de küçüklüğümden beri hep yüksekten veya böyle alengirli yerlerden düştüğümü görürüm rüyalarımda. Al sana, burada rüyaya gerek olmadan kendimi gatlardan gatlara atarak ne yapmaya çalıştığımı inanın bilmiyorum! Neyse, yolun sonunda Manikarnika Gatı’na ulaşıyoruz. Yanı başımızda 5 adet ölü beden yakılıyor. Tarif edemeyeceğim kadar garip bir his, ağır bir is ve koku eşliğinde ölü kaynatıcı amca verdiği bilgilerle aydınlatıyor bizi. “Burada 365 gün 6 saat ölü yakılıyor” diyor. Bayram yılbaşı, hiçbir tatil olmadığını, 24 saat boyunca ölü yaktıklarını ve sadece bağışla çalıştıklarını söylerken ağzından bal damlamıyor elbette! Bağışımızı yapıp, dehşet içinde terk ediyoruz bu garip yeri…

Gatlardan insan manzaraları
Gatlardan insan manzaraları 2

Mason

Hayatımda gittiğim en enteresan yerdeki, yaşadığım en garip anda yanımızda olan, tanıştığım en garip adam, Avustralya’lı Mason; Hindistan’a gelmeden önce vosvosunu bir kıza satmış ama üzerinden iki ay geçmesine rağmen hala parasını alamamış. Ve Ocağa kadar Hindistan’da vakit geçirmek için üzerinde sadece 800 rupisi var (800 rupi 24 dolar ediyor yanlış olmasın!). Biz çocuğu dinlerken gözlerimiz fal taşı gibi açılıyor, çünkü her ne kadar ucuz bir yer de olsa yeri geliyor bir yemeğe bu para veriliyor! Mason’ın üzerinde bir pantolon, uzun kollu bir bluz, bulunduğumuz sıcağa göre aşırı kaçacak bir bot var. Yanındaki tek kıyafeti de bu! Küçücük bir sırt çantası ve parklarda yatmak üzere bulunan bir mattan başka hiçbir şeyi yok yanında. Yani “Bir çanta ve anılar koyulmuş yola, cebinde de ucu ucuna yetecek bir para”. Tek farkı” Akdeniz merhaba” demiyor! Bu enteresan çocuğa bir bira ısmarlamak istiyoruz ve bir gece düzgün uyuyabilmek için kaldığı misafirhane; Shanti Guest House’a gidiyoruz. Bira içerken derin bir sohbete koyuluyoruz. Mason; Avustralya’da hapishanede çalışıyormuş. Çok affedersiniz birisi orta yere s*çtığında veya bir tarafını kestiğinde ya da intihar ettiğinde etrafı temizliyormuş. Ve bunun için iş başına 200 dolar alıyormuş. Hayatımda duyduğum en saçma iş. “Ama pis bir iş olduğu için kimse yapmak istemiyor, o nedenle parası iyi, benim için de önemli olan bu” diyor. Cebinde üç kuruş parasıyla, hesap gelince parayı bölüşmek isteyecek kadar gururlu olan Mason; bir ibret tablosu olarak tatilimize adını altın harflerle yazdırıyor! Azmine, bakış açısına, hayat felsefesine, karakterine sağlık diyorum, ne diyeyim. Hayatımda tanıştığım en orijinal adamlardan biri. Yolu açık olur inşallah…

Mason ve ben

Şükretmek; her ne olursa olsun şükretmek, umut etmek, hayal etmek, vazgeçmemek, sabretmek bir erdem bence. İlk zorlukta vazgeçmediğimde, daha iyisi için çabaladığımda, sabrettiğimde, şükrettiğimde ve ne olursa olsun umut ettiğimde “İşte yaşamayı öğrendin!” diyebileceğim kendime. Mevlana bile öyle dememiş mi zaten?..

“Üzülme” der Mevlana ve;

“bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun;

tek kanatla uçulmaz zaten.

sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil kilimin tozunu almaktır.

Allah sana sıkıntı vermekle kirini, tozunu alır,

niye kederlenirsin?

taş taşlıktan geçmedikçe, parmaklara yüzük olamaz.

yüzük olmayı dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır”

VE SON OLARAK

“Üzülme” Der Mevlana.. Ve Devam Eder; “Kaybettiğin Her şey Bir Gün Başka Surette Geri Döner”..

Domdom kurşunu

Önemli Detaylar:

  • Hindistan’da uçak yolculuğu yapmadan önce mutlaka biletinizin çıktısını yanınıza alın, çünkü hava alanına girmeden önce kapıda polis bileti soruyor. Eğer üzerinizde yoksa bilin bakalım ne yapacaksınız? Bir şey yapamazsınız kardeşim fellik fellik fotokopici ara ki bulasın…
  • Spice Jet; bir Hindistan hava yolu şirketi olup hizmetinden oldukça memnun kaldığımız bir şirketti. Aklınızda ola… Biletler için: www.spicejet.com
  • Varanasi’de mutlaka ama mutlaka iyi bir otelde kalın derim, zira gatlarda üzerinize yapışacak olan çamurlardan Mason’unki gibi geceliği 5 lira olan bir yerde kalarak kurtulamazsınız. Çünkü o misafirhanelerde sabun yok, duvarlarında kertenkeleler, şiltelerinde böcekler cirit atıyor. Demedi demeyin… (Ramada veya Radisson’da kalın, muson zamanı gecesi 20 euro)
  • Varanasi’de her yere tuktuklarla gidebilirsiniz. Çok ucuz ama saatte 62,5 kere trafik kazası geçirme tehlikesi atlatacaksınız. Metin olun.
  • Anam yemeğe gitmek için bir yer aramayın. Ya paşa paşa otelinizde yiyin ya da Ramada’nın hemen yakınındaki Brownie Restaurant’ta yiyin. Orası bayağı iyi, belli ki Avrupa, Amerika görmüş bir genç açmış. Pek nezih ve turistik. Yemekler de harika…
  • Nehrin kenarında dua eden teyzeler fakirlikten kırılırken, burunlarındaki 10 tonluk, sizden benden çok para eden hızmaları nereden bulmuşlar, hangi anadan yadigar kalmış ben çözemedim. Hinduca öğrenirseniz siz sorun, bana da anlatın…
  • Eğer Hindistan’ı trenle gezmek istiyorsanız bilet alamamak için www.yatra.com u ziyaret edebilirsiniz. Ne yaparsanız yapın olmuyor.
  • Kafasında turuncu saçları olan bir tuktuk şoförünün bu dünyada görebileceğiniz en gururlu, kibar ve ölçülü bir insan olabileceğini unutmayın. Ön yargılarınızı evde bırakıp “bu akşam tuktukları evde bıraktım, körkütük sarhoş oldum umrumda değil” şarkısını söyleyerek kendinizi ön yargılı olduğunuz için cezalandırın…
  • Benim yaptığım gibi BABA adındaki sözde falcıya 2000 rupi- 40 euro bayılın ki üzerinizdeki yüklerden kurtulun, hafifleyin. Bir daha da kendini nasıl pazarlarsa pazarlasın, bir falcının Alaaddin’in cini olamayacağını öğrenin!
  • Mutlaka kalabalık grupla nehir turuna çıkın. Baş başa çıkanlar romantizm yapacağım derken kelleden olabiliyorlarmış. Şehir dedikoduları bu yönde…
  • Gatlarda kafanıza yağ sürdürüp, masaj yaptırın ki bitlenesiniz. Bir de insanlar dua ederken benim gibi burunlarının dibine kadar girip fotoğraf çekin ve insanların ne kadar sabırlı ve özgün bir duruşu olduğunu görün. Aynısını bana yapsalar ana avrat küfrederdim. Dua ediyoruz lan!…
Hint kocam ve çocuğumla

 

Yazarın tüm yazıları için tıklayın.

Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale