X

Eugene Hayatımı Nasıl Değiştirdi?

Bundan altı ay önce telefonumda takvimi açıp bir alarm kurdum. Bu alarmı her gün 17.00’da tekrarlanacak şekilde planladım. Konu başlığı da MEDİTASYON!!!! oldu.

Evet ben de gün boyunca beyni şişen “zavallı” şehir insanlarından biriyim. Her gün uçak uğultusu, araba hırıltısı, telefon vızıltısı derken saat 17.00’a vardığında genellikle beyin fonksiyonlarım çalışamaz moda geçiyor. Hani suratıma bakıp da konuşmaya çalışsanız direkt 404 hata mesajı çıkıyor. Ben de bu nedenle tekrar insan olabilmek ve iş çıkışı magmaya inmiş serotonin seviyemi yükseltmek için spor ya da yoga salonunda yer çekimine aykırı çeşitli hareketler yapıyorum.

Yoğun iş günlerinden sonra insanlar yoga, meditasyon gibi aktivitelerle enerjilerini geri kazanabilirler

Hatırlatıcılar alışkanlık oluşturmak için yeterli mi?

Bir gün baktım ki bu da yetmiyor. Eşim bir şey soruyor; kafam başka yerde olduğu için cevap verme hızım yaklaşık 12 saniye oluyor. Belli ki bu spordaki serotonin meselesine bir takviye lazım. Meditasyon ilacımız olsun diye bastım düğmeye; haydi bakalım, bundan böyle her gün saat 5 olduğunda saatteki alarm çıkacak, ben de güzel güzel meditasyon yapacaktım.

Tabii, aradan 6 ay geçti. Ben bir gün bile meditasyon yapmadım. O saat de her gün çaldı ve ofiste alay konusu oldu.

Ben ki her işi zamanında yapan, hiçbir şekilde dikkat bozukluğu ya da isteksizlik geçmişi olmayan bir kadınım. Nasıl oluyor da o alarm çaldığında hop diye kalkıp meditasyon yapmıyordum? Çok kızgındım; bu alışkanlığı neden kazanamadığımı; bu davranışı neden düzenli olarak geliştiremediğimi anlamak için okumaya başladım. Okudukça bundan yakınan tek kişinin ben olmadığımı gördüm.

Yapılan araştırmalar alışkanlık kazanmak için hafızaya ihtiyaç duyulmayacağı yönünde yoğunlaşıyor

Alışkanlık kazanmak için hafızaya ihtiyaç olmayabilir

Saatlerce süren bol okumalı bir süreçten bahsediyoruz. Sizi sıkmadan olayın özüne geliyorum. Tüm bu alışkanlık hikayesi gelip Eugene adında, San Diego’da yaşayan meşhur birinde kitleniyor. Kim bu Eugene?

Eugene, çok nadir vakalarda görülecek şekilde beynine sızan bir virüs sebebiyle 1993 yılında hafızasını kaybediyor. Bu olay üstüne hafıza ile ilgili araştırmalar yapan Larry Squire adında bir nörobilimciye danışıyor. Günler, aylar geçiyor. Bu arada Squire, Eugene’in eşi Beverly’e, Eugene’i her gün yürüyüşe çıkartması gerektiğini; egzersiz yapmanın ona iyi geleceğini söylüyor. Beverly de her gün Eugene’i yürüyüşe çıkarıyor. Her gün aynı rotadan gidecek şekilde ve aynı saatte.

Bir sabah uyandığında Beverly, Eugene’in evde olmadığını fark ediyor. Beverly sonun geldiğini düşünüyor. Çünkü doktorlar Eugene’in hafızası olmadığı için asla dışarıya tek başına çıkmaması gerektiğini ve eğer çıkarsa bir daha da asla dönüş yolunu bulamayacağını söylüyorlardı. Acaba kayıp ilanında hangi resmini kullansam diye düşünerek sokağa ağlayarak çıkan Beverly’i Eugene karşılıyor. Nasıl olduğunu hatırlamasa da Eugene yürüyüşü sonrasında kendisini evinin kapının önünde buluyor.

Beverly şükredip kendisini suçlu bulduğu bu olaydan kimseye bahsetmiyor. Ancak dehşet verici bir şey oluyor. Bugünden sonra Eugene her sabah evden kaybolup, aynı saatte kapının önünde bitiveriyor. Beverly, tüm duygularına rağmen bunu Squire’ın ekibine itiraf ediyor. Squire’ın ekibi buna pek ihtimal vermiyorlar ama zavallı kadını üzmemek için de sabah evden çıkan Eugene’i bir kereliğine takip ediyorlar.

Eugene gerçekten olmayan hafızası ile her sabah aynı saatte evden çıkıp aynı rotadan yürüyor ve sonunda da evine dönüyor.

Bu bir mucize mi? Hayır. Öyle zihni sinir bir bulmaca da değil; yani adamı köpeği filan da yürütmüyor bu süreçte. Peki, Eugene hafızası olmadığı halde her sabah yürüyüş yapıp sonrasında da evin yolunu nasıl bulabiliyor?

Beynin “basal ganglia” bölümü, alışkanlık kazandırmak için çalışan kısmını oluşturuyor

Otomatik davranışlar “basal ganglia”nın çalışmasıyla oluşuyor

Squire’ın araştırma sonuçlarının ve sonrasında Duke, Harvard, Yale, Princeton gibi yıldız okullarda kurulan Alışkanlık Oluşumu (Habit Formation) Departmanları’nın gösterdiği şu: Beyinde hafıza ve otomatik davranışlar farklı bölgelerde işleniyor. Otomatik davranışlar, beynin omurga ile birleştiği yerde, çok daha ilkel bir yapı aracılığı ile işleme konuluyorlar. Bu davranışlara nefes almak, yutkunmak ve biri bizi korkuttuğunda yerimizden sıçramak dahil. Basal ganglia adı verilen bu olgun kayısı büyüklüğündeki alan, her gün otomatikleşmiş alışkanlıkları yapmanızı sağlıyor. Misal bu sabah arabayı garajdan çıkartırken ve akşam yatmadan diş fırçasına macun sürerken de basal ganglia’nız hizmetinizdeydi.

Bunlar genel örnekler. Ancak bir de o çok kıskandığımız davranışları otomatikmiş gibi yapabilen insanlar var. O ödeyip de hiç gitmediğiniz spor salonunu; her hafta başlayıp da bir türlü sonunu getiremediğiniz diyetinizi düşünün. Bazı insanlar bunları nasıl da kolaymış gibi yapıyor değil mi? Her sabah saat 6’da kalkıp spora giden iki çocuk annesi, sinir bozucu ve sizi depresif moda sokan başarı abidesi müdürünüz ya da yemekhanede siz yağlı bir et yemeğini karın bölgenizdeki simide doğru löp löp götürürken yanınızda, dünyadaki en lezzetli şeymişçesine bir kova salatayı yiyen o kaslı, yakışıklı adamı düşünün. Onlar bunları nasıl da sanki zahmetsizce yapıyorlar?

İmdadımıza 1990’larda MIT’de yapılan bir araştırma yetişiyor. Bu araştırmada fareler T şeklinde bir labirente koyuluyor; önlerindeki kapı bir çıt sesiyle açılıyor ve tabii ki, bilim insanları da farenin T’nin sol köşesine yerleştirilmiş leziz çikolata parçasını ne zaman bulacağı ile ilgili notlar alıyorlar. İlk defa bu labirente konulan farenin beyninde inanılmaz bir aktivite patlaması yaşanıyor. Koku, görseller, sesler; hepsi tek tek analiz edilip inceleniyor. Fareler çoğunlukla manasızca ortalıkta dolanıp, yanlış yönlere dönüp, ancak saniyeler sonra sol köşedeki çikolatayı buluyorlar. Ancak deney yaklaşık 100 kere tekrarlandıktan sonra garip bir şey oluyor. Hafıza bölgesindeki tüm aktiviteler hemen hemen bitiyor. Basal ganglia mucizesini gösteriyor; neredeyse hemen hiçbir hafıza fonksiyonu çalışmadan fareler otomatik olarak dümdüz ilerleyip çikolatanın olduğu yere en hızlı ve kestirme yoldan gidiyorlar. Düz git, sola dön, çikolatayı ye artık otomatikleşmiş bir alışkanlık oluyor.

Her gün tekrarlanan aktivitelerde, hatırlatıcıya ihtiyaç duyulmadan alışkanlık kazanılabilir

Beynin bu tip aksiyon setlerini otomatik rutinlere dönüştürmesi alışkanlık yaratımının temelini oluşturuyor.

Bu disiplin sahibi gibi gözüken kişiler aslında farkında olmadan, davranış bilimi okumadılarsa, kendilerine iyi geleceğini düşündükleri yaşam alışkanlıklarını otomatikleştiriyor. Basal ganglia’ları bu şekilde bu davranışların hafızaya gerek duyulmadan, hatırlanmadan, aşırı efor sarf etmeden oto pilotta yapılmasını sağlıyor.

Peki ama bu davranış setlerini biz nasıl otomatik pilota atacağız? O meditasyon nasıl her gün otomatik olarak yapılacak; parası verilmiş spora nasıl gidilecek ya da döner patates kızartması yerine haşlama brokoliyi canımız nasıl çekecek?

Bu davranışları otomatikleştirip paketlemenin biz ölümlüler tarafından, herhangi bir süper kahramana dönüşmeye gerek kalmaksızın yapılmasının mümkün olduğunu savunan türlü teoriler var.

Bizzat denediğim Fogg modeli ile takvimdeki saati kapadım ve son on gündür aksatmadan meditasyon yapıyorum.

Nasıl mı?

Onu da 1001 gece masallarımızın bir sonraki aşamasında; iki hafta sonra yayınlanacak makalede yazacağım. O zamana kadar alarmsız telefonlarla kalınız efendim!

Siz de bana mail atarak ya da yazıya yorum yaparak kazanmak istediğiniz alışkanlıkları paylaşabilirsiniz.

Melis Abacıoğlu Sezener: Melis Alman Lisesi'nden mezun olduktan sonra Columbia Üniversitesi'nde Matematik ve Sanat Tarihi bölümlerini bitirdi. Hummalı bir kişisel gelişim yolculuğu sonunda kendisine en çok ilham veren uğraşının insanları sporla harekete geçirmek olduğunu fark etti. Geçtiğimiz üç sene içinde eşiyle birlikte 5500'ün üzerinde üyesi, altı farklı şehirde şubeleri olan ve şimdiye kadar 500 bin Türk Lirası'na yakın bağış toplanmasına vesile olan Hareket Candır platformunu kurdu. 2012 yılında kendi şirketi Actifit'i kurdu ve ekibiyle birlikte farklı projelerle kurumsal firma çalışanlarını sağlıklı bir hayata adım atmaları için motive etti. Melis aynı zamanda kadını futbolun içindeki takım ruhu ile güçlendiren Kızlar Sahada projesinin de yaratıcısı. Kızlar Sahada ile 2012 yılından bu yana 7'den 77'e toplam 2000'i aşkın kadın sahaya çıktı ve 25 bin Türk Lirası üzerinde bağış sosyal sorumluluk kuruluşlarına yönlendirildi.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale