Büyük anneniz Facebook kullanıcısı olabilir, ki son yıllarda yaşlıların sosyal ağlara olan talebi ile gençlerin bu ağlara ilgilerini kaybetmesi aynı hızda gerçekleşti. Fakat bu onun banyoda çekilmiş selfiesini paylaşacağı anlamına gelmiyor. Yaşadığımız çağda her ne kadar sosyal ağ paylaşımları artık bir rutin olsa da, anı paylaşma fenomeni yaşlılarda genç nesildeki kadar popüler değil.
Biz her anımızı diğer insanlara göstermeyi ve bunu yaşamımızın bir parça haline getirmeyi sorgulayaduralım; iki bağımsız şirket -OMG Life ve Music and Memory- birbirinden ilginç fikirlerle Alzheimer gibi hastalıklardan muzdarip olanlar için çözüm yolları üretmeye çalışıyor.
Sound Vision
“Huzur evi ve iPod diye internette arattığımda, Amerika’daki 16,000 merkezden hiç birinde yaşlılara böyle bir hizmet sunulmadığını gördüm.” diyor Cohen. Bunun üzerine en yakındaki huzurevine gidip bu planını uygulayıp uygulayamayacağını soruyor. Her yaşlı için en sevdiği parçalardan oluşan kişisel playlistler hazırlayor ve iPodlara yerleştiriyor. Sonuçlar çok başarılı. Ellerinde kişisel bir müzik kutusu olması fikri yaşlı bireylerin çok hoşuna gidiyor çünkü birçoğu en sevdiği parçaları yıllardır dinleyemiyor.
Cohen, iPod projesini genişletmek için sadece anekdotlara dayalı kanıtlarla değil, daha geniş kapsamlı araştırmalarla çalışmak istedi. Bundan dolayı, müziğin bunama yaşayan hastaların belleklerine olan etkisi araştıran Institute for Music and Neurological Function (Müzik ve Nörolojik Fonksiyon Enstitüsü) ile çalışmaya başladı.
Enstitüdeki araştırmalar kişisel olarak oluşturulmuş müzik listelerini dinlemenin yaşlılar üzerinde pozitif etkilerinin olduğunu ortaya çıkardı. Bunun üzerine Cohen, “Music and Memory” isimli kar amacı gütmeyen bir organizasyon kurdu ve bu organizasyon ile Alzheimer gibi hastalıklardan muzdarip yaşlılara iPod edindirmeyi amaçladı. Her ne kadar ailesinde bunama veya Alzheimer hastalığı yoksa da, Cohen hayatının müziksiz nasıl olacağını düşünemediğini söylüyor. “Yaşlı bakım merkezlerindeki yaşlıların yarısı ziyaret edilmiyor ve bunun sebebi ailelerinin olmaması değil; aile bireylerinin yaşlıları tarafından tanınmamasının yarattığı hayal kırıklığı. ‘’
Cohen’e göre, yaşlıların gençliklerinde dinlediği müzikleri dinlemesi onları hem zinde hem de sakin kılıyor: “Uzun zamanlı hatıralar hala orada ve onların duygusal sistemleriyle konuşuyor. Bu durum insanlar için bir arka kapı olabilir ve yaşlıların ilişkilerini düzeltmek için harika fırsatlar yaratabilir.”
Müzik terapisi hakkında yayımlanmış araştırmalar ne yazık ki 2010 yılından sonra epey azaldı. Cohen bu konudaki hayal kırıklığını şöyle ifade ediyor: “Bu hastalık için bir çözüm bulmak önemli; fakat şu an 5 milyondan fazla kişi Alzheimer hastası ve ortalama %40ı hayattan herhangi bir zevk almıyor.”
Cohen’in işi huzurevlerini yaşlıların iPod edinebilmesi için teşvik etmek. Müzik ve Hafıza Kurumu şimdiden 400’den fazla huzurevinde, 40 eyalette faaliyete geçti.
Cohen, yaşlılara uygulanan bu yöntemin etkilerini gösterebilmek için küçük bir video da hazırladı. Henry, tekerlekli sandalyesinde güçlükle oturan, katatonik belirtilere sahip bir yaşlı. Fakat müzik başlayınca ayağa kalkıyor, gözlerini kocaman açıyor, sorulan tüm soruları mantıklı bir şekilde cevaplıyor ve hatta şarkının bir kısmına mırıldanarak eşlik ediyor.
View Finders
Müzik geçmişteki hafızlarımızın derinlerde saklı kilidini açsa da, bunama ve Alzheimer hastalığına sahip kişiler eskiden yaşanmış şeyleri yeniden hatırlamada büyük güçlük yaşıyor.
Oxford Metrics Group’ta çalışan ve Gravity filmindeki becerisiyle Oscar alan Simon Randall, hayatında bir çok Alzheimer, bunama ve bunun gibi zihinsel hastalıklar ve travmalarla karşılaşmış. Randall’ın ifadeleriyle: ”Bir şeyin yaşandığını hatırlamadığınızda, o anı sizin için var olmamıştır. Biriyle evlendiğinizi bildiğiniz halde, onun kim olduğu, nerede evlenildiğinizi veya o gün ne yediğinizi hatırlamamak, beyinle ilgili hastalıklara sahip bir çok insan için normaldir.”
Peki, kahvaltınızı ve sizinle ilgilenen sosyal görevliyle ilişkinizi kaydedebilseydiniz nasıl olurdu? Bunun için giysiye monte edilebilen bir kamerayla etrafınızdaki değişen koşulları fotoğraflanabilir ve bu zihinsel hastalıkları olan bireylerin zeka aktivitelerini artırabilir.
Şirket Vicon Revue isimli kamerayı geliştirdi. Bu kamera bir çok kamusal ve özel medikal klinikler, enstitüler, üniversiteler, araştırma merkezleri ve tekil şahıslar tarafından kullanılıyor. Kamera tüm gün boyunca hastalar tarafından taşınıyor ve önemli anları fotoğraflıyor. Hasta bu görüntüleri bir gönüllü, doktor veya sevdiği bir kişiyle birlikte inceleyebiliyor. Randall’a göre yakın zamanda gerçekleşen olayların yeniden incelenmesi, kısa süreli beyin fonksiyonlarını -diğer bir isimle yansıtıcı hafızayı- harekete geçiriyor ve somut aktiviteler hakkında mantıklı tartışma zeminleri hazırlıyor.
Her ne kadar yapılan ilk araştırmalar sadece anekdot seviyesinde kanıtlar sunsa da, Randall’a göre: “Vicon Revue’yle bir çok hasta hafızalarını saklayabiliyor.”
Bu fikir tutunca OMG’ye olan ilgi arttı ve hedef kitle doğal olarak genişledi. Bir çok kişi kamera fikrini çok sevdi ve bunu müzik festivallerine, egzotik tatillere ve maceralara götürmeyi, aktivitelerini ve her gün yaptığı eylemleri kaydetmek istedi. Bunun üzerine şirket, aynı sensor teknolojisine sahip, sadece önemli anları kaydeden ve giysiye monte edilebilen bir başka kamera fikri geliştirdi.
OMG Life Autographer adlı yeni kamera teknolojisi kullanıcının hareketlerini, lens önündeki hareketleri ve ısı, sıcaklık, ışık değişimleri gibi değişimleri dikkate alarak ne zaman ve nasıl fotoğraf çekilmesi gerektiğine karar veriyor. Kullanıcı ne kadar fotoğraf çekilebileceğini de seçebiliyor. Ayrıca cihaz GPS sistemine bağlı. Bu sayede eskiden çektiğiniz fotoğrafların nerede çekildiğini anlayabiliyor, aktivitelerinizi birbiriyle bağlayarak haritada nasıl bir şekilde hareket ettiğinizi görebiliyorsunuz.
Cohen gibi Randall da Autographer’ı hafıza kayıplarını azaltmak için önemli bir adım olarak görüyor. Önemli anlarımızı akıllıca kaydetmek, onları ileride yeniden yaşamamız için iyi bir başlangıç noktası olabilir. Randall’a göre: “Hepimiz yaşadığımız anıları zaman zaman aklımızda canlandırıyoruz ve hangi anılarımızı saklayacağımız bizim elimizde.”