Hastalıklara genel bakış: Evren boşluk kabul etmez
Ateş etkisini yavaş yavaş üzerimizden çekerken “soğuklar “ gelmeye başladı. Rüzgar, ortak bilgeliği doğaya yayıyor. Ağaçlar, kuşlar, toprak ve diğerleri bu bilgeliğe karşılık veriyor. Kendi doğal olanlarını yapmaya devam ediyorlar. Ancak “insanın” doğalı bir türlü gelişemiyor. Bir geliş ve gidiş hali olan gezegenin işleri bizleri de etkiliyor. Ne de olsa biricik yer çekimimiz var, uçamıyoruz. Uçacak aletler yapmamız gerekiyor. Dünya içinde yaşayan varlıklar olarak hastalığa bakalım mı?
Evren boşluk sevmez. Kozmozun kanunlarından bihaberiz; bilim insanları bir şeyleri araştırıp çağıra çıkarıyorlar ancak görünür madde ile üzerinde bu keşifler. İnsanların mucizeler dediği şey doğanın kanunları, sadece biraz daha ince kanunlar. Bu bizlerin inanç sistemimizi de etkileyen bir şey. Gördüğün şey bir yasa, o yasayı bilenin, uygulayıcısının tepkilerine karşılık veriyor.
Boşluk dediğimiz hallere bir örnek de evde olmadığımız hallerdir. Beden evinde kontrollerin benlikler tarafından olduğu bir haldir. Evin sahibi başka yerlerde takılırken evin içindeki partiden bir haberdir. Evin odaları boş kalamayacağı için kozmoz doldurur. Bu kader/kaza gibi örneklendirilebilir. Standart olarak işleri kozmoza bırakırsanız öğrenilecek işler çok kaba olabilir. Çünkü ince olanları göremediğiniz, sistem giderek oktavı kabalaştırır. Kazaya kalabilirsiniz, birçok diğer kazaya kalmış varlıkların oktavına dahil olabilirsiniz? Ancak evinizi kozmoz değilde siz doldurursanız boynunuza bağlanmış olan kaderin değiştirebilirsiniz. Ancak eşeğin üzerinde yolculuk yapmak kolay değildir. Üstatlar neden eşek üzerinde yolculuk yaparken resmedilmiş ya da hikayelerde öyle geçer? Eşeğin gerçek eşekle bir alakası olmadığını hepimiz biliyoruz.
Evimizi doldurduk döşedik, beş element dedik feng shui dedik… Evi temiz tutmak önemli. Sadece fiziksel olarak değil kullandığınız beş element olarak da. Feng shui tasarımı yapanlar nasıl temizleyeceğimizi de söylerler sanırım? Peki ilerleyelim. Evi doldurduk, temizledik ancak evi doldurduğumuz canlılığın hakkını veremiyoruz, geliştiremiyoruz… Ev yavaş yavaş gerilemeye/normale dönmeye başladı. Boyayıp, dekor ettiğiniz çalışırım ben burada diye aldığınız masa, sandalye o bambu eşyalar yeterince kullanılmıyor. Eskimeye başladı… Entropi giderek artar. Entropi artması ışığın açığa çıkması anlamına gelir. Bir taş ile bizim aramızda bilgi farkı var, taşın entropi daha düşük. Taşı tanımlamak için iki cümle kuruyorsak, insanı tanımlamak için çok daha fazla cümle kuruyoruz. Şahane, devam edelim.
Evdeki ilgilenmediğimiz odalar organlarımız olursa şimdi biraz daha anlaşılır hale geldi mi? Eğer organlarımızla, beden birliği ve belli şuur alanlarındaki bağlantılardan dolayı bir arada duran ve çalışan organlarımızla konuşmazsak değişik boyutlarda hasta oluruz. Hastalıklar çat diye fiziksel bedende ortaya çıkmaz, daha ince bedenlerde oluşmaya başlar. Hastalıklar birçoğumuzun kaçındığı şey olurken -ki daha ne olduğunu anlamadan ilaçları alıyoruz- gerçekte sağlam şifa alanlarıdır. Bedeninizin neye ihtiyacını olduğunu anlamak önemlidir, ne de olsa bu seviyede onunla yolculuk yapıyoruz.
Konuyu İNK’dan ufak bir alıntıyla bitirelim.
“Mesela bir organizmanın cüzlerine gelen milyarlarca tesiri eğer onun organizatörü, yani o bedeni idare eden varlık, iyi ayarlayamaz ve bu yüzden bazı cüzlerin organizatörleri de, kendilerine tesirleri lüzumundan fazla davet ederlerse, o zaman bu organlara lüzumundan fazla tesirler akmaya başlar: Bunun sonucu olarak da, o grupta, diğer gruplardaki cüzlere nazaran aşırı bir faaliyet görülmeye başlar. Bu aşırı faaliyetler, gittikçe, o organın genel organizma nizamına karşı, aykırı hareketlerde bulunmasına neden olur ve bu hâl, sonunda o organın, organizmada hiçbir nizam tanımayan, âsi bir duruma gelmesine neden olur ki, böyle bir organa kanserleşmiş organ denir. Mu devresi. İnsanlar, bu hâl, kaba, iç organlarda olursa, organlara ilişkin hastalıklardan, ölümlerden söz ederler; sinir sistemine ait partiküller arasında görülürse, ruhî hastalıklardan veya şuur bozukluklarından söz ederler. Bütün bunlar varlığın, bedenine gelecek tesirleri, çeşitli nedenlerle veya yüksek icapların tesiri altında, iyi ayarlayamamasının sonucudur ki, bu nedenlerin başında da, yine, o varlığın mukadderatıyla ilgili olan, yani kendi liyakat ve ihtiyaçlarını sonuçlandıran durumlar gelir. “ İNK, sf 83-84