“İçimizdeki doğal iyileşme gücü, şifa için en önemli kaynaktır.”
Hipokrat (MÖ 460- MÖ 375)
2500 yıl öncesinden gelen bu bilge sözle başlamak istiyorum bugünkü yazıma. Günümüzde tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat, yüzyıllar öncesinde şifanın kaynağı olarak içimizdeki doğal iyileştirme gücüne işaret etmişti. Tabii modern çağ ve hayatın koşuşturması ile birlikte “bütünsel sağlık” anlayışını bir kenara bırakarak sadece bedenimizdeki “semptomları” tedavi etmeye başladık. Peki ya hastalığa sebep olan nedenler, inanç kalıpları, duygular, travmalar? Onları da değiştirmeden tam anlamıyla “iyileşmek” mümkün mü?
İnsan bedenini sadece “makine” olarak görmeye devam ettikçe ve ruhumuzu bu bakışın dışında tuttuğumuz sürece gerçek anlamda iyileşmenin çok mümkün olmayacağına inanıyorum. Belki bu noktada tedavi olmakla iyileşmek arasındaki farkı da anlamamız gerekiyor: “İyileşme ancak sizin yardımınızla olur. Hiçbir doktor, hiçbir uzman, hiçbir teknik, siz aktif olarak iyileşme sürecinize katılmadan sizi iyileştiremez. Bir uzman sizi tedavi edebilir ama iyileştiremez.” (Nil Gün)
Ne zaman ki hastalıkları bir ceza olarak görmekten vazgeçeceğiz, ne zaman ki hastalığın bize göndermiş olduğu mesajı alıp bedenimizin sonsuz bilgeliğine güveneceğiz; işte o zaman güçlü olan tarafın insanoğlu olduğunu anlayacağız… Artık hastalıklara karşı bakış açımızı değiştirme vakti; zaman uyanış vakti…
Çağımızın hastalıklarına bir de ruhsal gözle bakalım
Diyabet: Hayattan tat almamak; süregelen üzüntü; “Hayatta bir şeyler kaçırdım” duygusu
Egzama: Aşırı hassas ve kırılgan olmak; bir şeye içten içe isyan etmek; çözümlenmemiş incinmişlik duygusu
Astım: Nefes almaya hak duymamak, boğulmuşluk duygusu, bastırılmış gözyaşı
Düşük tansiyon: Sevgi yoksunluğu, yenilgi, “Bir şey değişmeyecek niye uğraşayım ki?” duygusu
Yüksek tansiyon: İçe atılmış öfke, kızgınlık, stres fazlalığı
Kolesterol: “Mutlu olmak hakkım değil” inancı; kendine hazzı yadsımak; haz alma korkusu
Migren: Suçluluk, kendini cezalandırma isteği, kapana kısılmış hissetme, mükemmeliyetçilik
Karaciğer hastalıkları: İçe atılan kızgınlık, öfke, haksızlığa uğramışlık ve intikam arzusu, bedenini sevmemek
Akciğer hastalıkları: Hayatı kabul etmeme, içe atılan derin üzüntü, keder, yas duygusu
Mide hastalıkları: Kendinize sorun; yaşadığınız hangi olayı/durumu hazmedemiyorsunuz?
Safra taşı: Katı düşünceler, lanetleme, aşırı gurur
Tiroit sorunları: İstekleri ifade edememek, aşırı duygusallık, içine atmak, sınırlandırılmışlık hissi
Kabızlık: Neyi bırakamıyorsunuz? Eski düşüncelerden ya da sahip olduklarından vazgeçmeyi reddetmek, geçmişe saplanmak, bazen cimrilik
Gastrit: Süregelen belirsizlik içinde olmak, yoğun endişe duygusu, kötü beklentiler, uzun süren kararsızlık
Vertigo: Hayatınızın dengesini nerede yitirdiniz? Varlığına muhtaç olduğunu sandığın bir şeyi/kişiyi/ düzeni yitirme korkusu. Değişen koşullara adapte olamamak ve yeni koşullara uyum sağlamak için adım atmaya istekli veya cesaretli olmamak
Thetahealing bilinçaltı temizlik yönteminin bütünsel sağlığımız konusunda çok önemli bir yere sahip olduğunu düşünüyorum. Blokajlarımızdan, alanımızda tuttuğumuz düşük frekanslı duygulardan temizlendikçe -sağlıklı olmaya- bir adım daha atmış oluyoruz. Unutmayın; sağlıklı olmak fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak dengede olmaktır. Modern tıp bizi fiziksel olarak onarıp dengelerken, Thetahealing yöntemi ruhsal ve zihinsel iyileşmenin yolunu açar.
Thetahealing yöntemiyle ilgili ayrıntılı bilgiye ve eğitimlerin içeriğine www.esindemir.com sitesinden ulaşabilir; her türlü sorunuz için benimle Instagram hesabımdanwww.esindemir.com sitesinden ulaşabilir; ve info@esindemir.com mail adresim üzerinden iletişime geçebilirsiniz.
Sağlıkla, sevgiyle kalın…
İlginizi çekebilir: Hastalıklar zihinde başlıyor: Hangi duygu hangi hastalığa neden oluyor?