Televizyon reklamlarını görünce gözyaşlarını tutamayanlar, iş yerinde aldığı uyarının ardından günlerce kendine gelemeyenler… Hassasiyeti yüksek olan bu kişilerin sinir hücreleri hiperaktif şekilde çalışıyor. İşte tüm o duygusallıkların sebebi buradan kaynaklanıyor.
Hassasiyeti yüksek kişiler geçmişten bu yana her zaman var oldular. Üstelik, yaratıcı olan insanların genellikle hassasiyeti yüksek kişiler olduklarına dair güçlü bulgular da mevcut. Bu tür kişiler genellikle kültürel akımları ana akım olmadan yakalar ve birçok kişinin görmezden geldiği ufak şeylerin aslında ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu fark eder. Bu kişilerin duyguları da kolayca zedelendiği için etraftakiler onlara genelde “güçlü olmalarını” öğütler.
Günümüzde bilim dünyası, bazı insanların hassasiyetlerinin hayatın birçok alanında kendini gösterdiğini kabul ediyor. Karmaşık bir iç dünyasına sahip olan bu kişiler, kendi mirasları olan duygusal akışlarını işlemek için belli bir zamana ihtiyaç duyarlar. İçlerinden bazıları kronik yorgunluk veya fibromiyalji sendromuna yatkın olabilir. Günümüzün teknolojik imkanları ise her türlü düşük frekansta uyarı geliştirmeye ve bunu büyütmeye odaklanmış bir sinir sistemine sahip bu kişileri tanımlamak için özel imkanlar sunuyor.
İlgili yazı: Çalışanın onurunu zedeleyen psikolojik terör davranışı: Mobbing
Aslında hepimiz bazen hassas olabiliyoruz. Reddedilmek veya acımasızca eleştirilmek kimi etkilemez ki? Ancak hassasiyeti yüksek olan kişiler bu durumlardan o kadar yoğun bir şekilde etkilenir ki, kişiliklerinde veya hayatlarında bile değişiklikler olabilir. Duyguların acımasız ve yoğun saldırısını hafifletmeyi öğrenenler ise aşırı hassasiyetlerine neden olan işlenmemiş algıyı, yönlendirilmiş algıya çevirmeyi öğrenirler.
New York’ta yaşayan stand-up’çı Dan Nainan, kendi yaşadığı tecrübeyi şöyle anlatıyor:
“Her gösteriden sonra binlerce insan durup ne kadar keyif aldıklarını söylerken içlerinden biri negatif bir şey söylüyor ve ben bunu kişisel algılıyordum.”
Hassasiyeti yüksek olan kişilerin sayısı hiç de azımsanmayacak düzeyde. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sinin hassasiyeti yüksek kişiler oldukları düşünülüyor. Ayrıca, kadınlar ve erkekler arasındaki görülme oranı da birbirine eşit düzeyde.
İlgili yazı: Hayal kırıklığından mutluluğa giden yolda uygulamanız gereken 5 prensip
Hassasiyeti yüksek olan kişileri tanımak ise hiç zor değil. Onları günlük hayatın içindeki aşırı duygusallıkları yüzünden hemen tanıyabilirsiniz. Bu kişilerin hayli geçirgen bir sinir sistemleri olduğunu ve bunun çevresinin incecik bir deriyle kaplı olduğunu düşünebilirsiniz. Beklenmedik bir iltifat veya kibar bir davranış onların gününü aydınlattığı gibi, çocuğuyla oynayan bir babayı gördüklerinde de gözyaşlarına boğulabilirler. Haberlerde duydukları üzücü bir olay, onları herkesten daha çok etkileyebilir. Bu kişilerin ayrıca koku, dokunma duyuları çok yüksek olduğu gibi kaşındıran kıyafetlere veya ani seslere karşı toleransları da çok düşüktür. Başkalarının fark etmediği şeylerden şikayet ederler, iş arkadaşlarının sıktığı deodorant veya kokulu mum bile onların başını ağrıtabilir. Bir partiye veya duyuların açık olmasını gerektiren herhangi bir etkinliğe katıldıklarında bir köşede durup eve gitmeleri gerektiğini söylerler. Psikiyatrist ve yazar Judith Orloff, hassasiyeti yüksek insanları “10 parmağı olmasına rağmen 50 parmağı varmış gibi hissetmek, algılayıcılarınızın sayısının gerçektekinden çok fazla olması” şeklinde tanımlıyor.
İlgili yazı: İnsanlar karakterinizi 7 özelliğinize göre değerlendiriyor
Hassasiyeti yüksek kişilerin zaman zaman içine kapanık oldukları görülür. Sosyal ilişkiler onları tüketir. Ancak buna rağmen çevrelerinde olup biten her şeye karşı güçlü bir tepki gösterirler. Bu yüzden denetimledikleri her şeyi kendi içlerinde sınıflandırabilmeleri için fazladan işleme süreçlerine ihtiyaç duyarlar.
Hassasiyeti yüksek olanlar için öneriler
Siz de hassasiyeti yüksek bir kişi olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Bazı ufak adımlar sayesinde yaşananları işleme sürecinizi iyileştirebilirsiniz:
– Mola verin: Beyniniz, başkalarının ruh halini benimsemek için çok daha fazla çalışıyor olabilir. Bunun önüne geçmek için elinizden geldiğinde uyarılmaları sınırlandırmaya çalışın. Örneğin araba kullanırken radyoyu kapatın, gece uyurken göz bandı ve kulak tıpası kullanın. Ayrıca meditasyon da stres hormonlarını yavaşlatmanız için çok yararlı olabilir. Günlük üç dakikalık meditasyonların bile büyük bir etkisi olabilir.
– Kendinizle sakince konuşun: Hassas insanlar aslında buna mahkum değiller. Depresyon döngüsüne girmeden önce yapabilecekleri birçok şey var. Kendinizi baskı altında hissettiğinizde durun ve kendinize “Bu gerçekten benimle mi ilgili? Karşımdakinin niyeti ne olabilir? Acaba içimdeki korkuları uyandırdığı için mi böyle davranıyorum?” gibi sorular sorun. Tepkilerinizi kontrol etmenin egzersizini yapın.
– Etkileşimlerinizi değiştirin: Bazen yakınlarınız size kendi sorunlarını açtıklarında, onlara yardımcı olamayacak duruma gelebilirsiniz. Böyle zamanlarda kendinizi sorlamak yerine, arkadaşınıza “Her zaman seninleyim ancak şu anda seni dinlemek benim için mümkün değil” diyebilirsiniz.
– Silahlarınızı kuşanın: Bazen istemediğiniz şeyleri yapmak zorunda kalabilirsiniz. Örneğin iş yerine bir konferansa katılmak zorunda olabilirsiniz veya sevmediğiniz bir kişiyle iş yemeğine çıkmak zorunda kalabilirsiniz. Böyle zamanlarda etrafınızı çevreleyen bir zırh olduğunu düşünün ve kendinizi korumaya alın.
– Tarihi yeniden yazın: Geçmişte verdiğiniz ve pişmanlık duyduğunuz kararları gözden geçirin. O kararların sizi neden bu kadar etkilediklerini yeniden düşünün.
Hassasiyeti yüksek olan kişilerle birlikte yaşayanlar için öneriler
Nüfusun yüzde 20’sinin hassasiyeti yüksek kişilerden oluştuğu düşünülürse, aslında hepimizin bu önerilere ihtiyacı var demektir.
– Tavsiye etmeyi bırakın: Hassasiyeti yüksek olan kişiler, sizin onlara verdiğiniz tavsiyeleri arkadaşça öneriler olarak değil, yanlış yaptıkları bir şeyden dolayı verilen uyarılar olarak algılayabilir. Onlara güven verici şeyler söyleyin.
– Bakış açınızı değiştirin: Karşınızdaki kişiden “Ben böyle şeyleri hiç sevmem” gibi cümleler duyabilirsiniz. Bunlara öfkeyle karşılık vermek yerine sadece kabul edin.
– Kişisel alanlarına saygı duyun: Hassasiyeti yüksek olan kişilerin yakınlarının en sık yaptığı yanlışlardan biri onlara kendilerini toparlayacak süre tanımamaları.
Kaynak:
Psychology Today