Kendime sıklıkla tekrarladığım ve çok sevdiğim bir söz var: Bir, sıfırdan büyüktür! Sanırım oldukça basit olduğu için beni hem düşündürür, hem ilham verir, hem de tatmin eder. Neredeyse sadece duyguların, düşüncelerin, yeni fikirlerin, planların konuşulduğu günümüzde bana adım atmayı hatırlatır. Bugün kendimde fark ettiğim, anlattıkça başkalarıyla da paylaştığımı gördüğüm bir konudan bahsetmek istiyorum.
Çoğumuzun kendi kendine konuştuğu, tarttığı, kararlar verdiği ve çok da içine sindiği başlıklar oluyor zaman zaman. Hatta o kadar içimize siniyor ki başkalarına da anlatmaya başlıyoruz, bazen hakkında notlar alıyoruz ve ne oluyorsa oluyor, hayat akmaya devam ediyor, üzerinden bir süre geçip şans eseri karşılaşıncaya kadar o konu gündemden çıkıyor. Mesela “Artık düzenli hareket edeceğim, sabahları bir buçuk saat önceden kalkıp sahilde yürüyeceğim, sonra eve gelip hazırlanıp işe gideceğim” diyoruz. Kime anlatıyorsak yorumları “Çok güzel fikir, birlikte mi yapsak?” ile “Sen hayatta erken uyanamazsın” arasında değişiyor, bizse kendimize inanıp karşılık veriyoruz bu yorumlara. Bazen o kadar anlatıyoruz ki bireysel bir karardan çıkıp grup planı haline dönüyor; whatsapp grupları kuruluyor, haftalık planlar çıkarılıyor, derken yürüyüş yapmak önceliğini kaybediyor.
Bu örnek sana uymadıysa aklına gelen başka bir fikri hatırlayabilir misin acaba? İçindekini anlatmaya başladıkça neler olduğunu, enerjinin nasıl dönüştüğünü gözlemleyebilir misin? En azından yaşadığın bir şeyi ilk anlattığındaki heves ve ateşin yedinci anlatışında kaybolmaya başladığı hissi sana tanıdık gelebilir, ne dersin?
Benim gözlemime göre bazen aklımızdakileri anlatmak (yani fazlaca anlatmak) bizi motive edeceğine adım atmaktan mahrum bırakabiliyor. Anlattıkça o konunun haklılığına, güzelliğine ve başarısına o kadar kaptırıyoruz ki kendimizi, sadece konuşmak bile bizi tatmin ediyor, o yüzden onu gerçekleştirme arzusu ikinci plana düşüyor. Onun hakkında konuşmak, yorumları dinlemek, sorunları çözmek o kadar gerçekmiş gibi hissettiriyor ki adım atmayı bile unutturabiliyor bize.
O yüzden bugün içimizde uyanan ateşin kıymetini hatırlatmak istedim. İnanıyorum ki onu koruyarak taş üzerine taş koyabilir, aklımızdakileri hayata geçirebilir, kendimizi gerçekleştirebiliriz. İşte ben ne zaman anlatmakla adım atmak arasında kalsam bir, sıfırdan büyüktür derim kendime. Ufak da olsa adımların kıymetini hatırlarım, belki bir mail, belki bir telefon görüşmesi, belki sadece okuyup izleyip araştırma yapmak eşlik eder bana. “Durmak” eyleminin erdemine çok inansam da günlük hayatta hareket etmek, etmemekten yeğdir diye düşünürüm…
O yüzden bu hafta hepimize kendi içimizdeki ateşe sahip çıkmayı, gözetmeyi, doğru zaman ve insanlarla paylaşarak büyütmeyi, ondan aldığımız güç ile kendi istediğimiz yere doğru dönüştürmeyi dilerim!
İlginizi çekebilir: Mutluluğunuza katkıda bulunmak elinizde: İlham verici 5 öneri