Hangi tip ‘erteleyici’ olduğunuzu biliyor musunuz?

‘Erteleme’ zaman zaman hepimizin yaptığı bir davranış biçimi ve günlük hayatımızdaki örnekleri de tam anlamıyla sınırsız… Nevresimleri değiştirmeyi ertelemek, sunumu tamamlamayı ertelemek, spora başlamayı ertelemek, arkadaşlarımızla buluşmayı ertelemek… Pek çok işi, görevi veya sorumluluğu çeşitli sebeplerden ötürü erteleyebiliyoruz. Bazen ya yapamazsam diye korktuğumuz için, bazen gerekli motivasyonu bulamadığımız için, bazense ‘canımız istemediği’ için erteleyip, işleri bir sonraki tarihe bırakabiliyoruz. Son yıllarda oldukça popüler bir kavram olan ve hakkında çok satılan bir kitap da yazılan prokrastineyşın yani erteleme alışkanlığı ne yazık ki günlük yaşamda hepimizin deneyimlediği bir davranış biçimi olabiliyor. Evet, erteliyoruz, peki ‘nasıl’ erteliyoruz? Hepimizin farklı bir erteleme şekli olabilir. Bu konuda altı erteleyici tip karşımıza çıkıyor. Gelin, her birini keşfedip bize en yakın olanı bulalım. İşte o 6 tip erteleyici:

Endişeli (the worrier)

Endişeli erteleyiciler, yapmaları gerekenleri korkuları, kaygıları yüzünden ertelerler. Zihinlerinde sürekli ‘ya başaramazsam’ düşüncesi dolaşır ve bu nedenle bir türlü o işe başlayamazlar, erteledikçe ertelerler. Yapamamaktan korktukları için başlamaya da cesaret edemezler. Sürekli neden başaramayacaklarına dair bahaneler üreterek, erteleyişlerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Kendi yeteneklerine, becerilerine, kapasitelerine güvenmezler, yeterince iyi olduklarını düşünmezler. Örneğin, sigarayı bırakma sürecinde yaşayacakları olası olumsuzluklara odaklanarak, bu olumsuzlarla baş edemeyeceklerini düşündükleri için bir türlü bırakmaya yeltenmezler ve sürekli bu alışkanlığı terk etmeyi ertelerler. Ancak, tüm bu endişelerinden arınıp, bir şekilde başlamayı başardıklarında olası sorunların da üstesinden gelebileceklerini çoğu zaman göz ardı ederler.

Peki, ne yapmalı? Eğer endişeli erteleyiciyseniz, kendinize çoğu korku ve kaygınızın aslında yersiz olduğunu hatırlatın ve siz başlamadıkça ‘iyi yapamamaktan’ korkarken ‘hiçbir şey’ yapamayacağınızı aklınızın bir köşesinde tutun. İyi sonuçlar almanız garanti olmasa bile, başlamazsanız hiçbir sonuç alamayacaksınız.

Mükemmeliyetçi (the perfectionist)

Mükemmeliyetçi erteleyiciler de tıpkı endişeli erteleyicilere benzer bir şekilde, ‘ya yapamazsam’ endişesinden işlerini, yapacaklarını ertelerler. Ancak, buradaki var ‘mükemmel bir şekilde yapamazsam’ kaygısıdır. Çünkü, kendilerine verilen bir görevi, sorumluluğu mümkün olan en iyi, en mükemmel şekilde yapmak isterler ve eğer en mükemmele ulaşamayacaklarsa ya da ulaşamamaktan korkuyorlarsa ertelemeyi seçerler Mükemmeliyetçi erteleyicilerin bu düşünce kalıplarını fark etmeleri ve kusursuzluğa odaklanmak yerine işe başlamak için adım atmaları önemlidir. Örneğin, iş yerinde sunmak için bir sunum hazırlaması gereken kişi, o sunumu en mükemmel şekilde hazırlayamayacağını düşündüğü için bir türlü sunuma başlayamaz, bu da onu mükemmeliyetçi erteleyici yapar.

Peki ne yapmalı? Eğer mükemmeliyetçi erteleyenseniz, sizi strese sokan şeyin işin kendisi değil, kişisel standartlarınız olduğunu kendinize hatırlatın ve başlamadan önce gerçekçi hedefler belirleyerek işi yapabileceğinize inanın.

Fazlasını yapan (the overdoer)

Overdoer veya fazlasını yapan erteleyiciler, sorumluluk yükünün altında ezilen erteleyiciler olarak da tanımlanabilir. Çünkü, bir yerine birden fazla görevi yerine getirmeyi taahhüt ederler ve daha sonra bu kadar çok işi tamamlamak mümkün olmadığından, başarısız olacaklarını bilirler. Yani, aslında kendilerine imkansız standartlara ve gerçekleşmesi mümkün olmayan beklentilere dayanan bir zaman dilimi belirlerler ve bu süre zarfında tüm işleri yapamayacaklarını fark ettiklerinde erteleme yoluna giderler, çünkü başaramayacaklarının farkına varmışlardır. Örneğin, evin tek bir odasını temizleyecekken, tüm odaları aynı günde dip köşe temizlemeyi görev edinen biri, bir gün bu kadar temizliğin yapılamayacağını fark ettiğinde, ilk başta düşündüğü tek bir odayı temizlemeyi de erteler. İşte bu, fazlasını yapan bir erteleyici olabilir.

Peki, ne yapmalı? Eğer fazlasını yapan bir erteleyiciyseniz, neden daha fazlasını yapmayı istediğinizi sorgulamakla başlayabilirsiniz. Kendi kendinize daha fazla iş ve sorumluluk yüklemek yerine, tek seferde tek bir iş yaparak ertelemenin önüne geçebilir, başkalarının verdiği fazla işlere de hayır demeyi öğrenebilirsiniz.

Meydan okuyan (the defier)

Meydan okuyan, karşı çıkan ya da isyankar erteleyici olarak tanımlayabileceğimiz bu erteleme türü, başkaları tarafından belirlenmiş ‘zorunlu’ görevlere karşı çıkar. Şöyle ki, bir başkasının teslim tarihini belirlediği zamana iş yetiştirmeye direnç gösterirler, genellikle otorite figürlerine isyan etme eğiliminde olurlar ve bu nedenle de ertelerler. Erteleme davranışının altında yatan temel inanç bu erteleme türünde aslında öfkeye dayanır. Çünkü, meydan okuyan erteleyiciler ‘bunu yapmak zorunda olmamalıyım’ düşüncesine sahiptir. Ancak, yaşam belirli görev ve sorumlulukları yerine getirmemizi gerektiren bir süreçtir ve sürekli isyan bayraklarını çekerek ertelemek, gerçeği görmeyi zorlaştıracağı gibi iş-yaşam döngüsünü işlevsiz bir hale de getirebilir.

Peki, ne yapmalı? Eğer isyankar ve meydan okuyan bir erteleyiciyseniz, kontrolün sizde olduğu kısımları ön planda tutup size bağlı olmayan faktörler üzerine zihninizi yormamayı deneyebilirsiniz. Düzenleyebileceğiniz bir değişken varsa müdahale edip, yoksa da mevcut şartlar üzerinden çalışmaya başlayabilirsiniz. Örneğin, yöneticinizle bir işin teslim tarihini değiştirmek istediğinizi konuşabilir, eğer değiştiremiyorsanız elinizdeki mevcut işlerin tarihini erteleyerek onu önceliklendirebilirsiniz.

Hayalperest (the dreamer)

Hayalperest erteleyicileri tanımlamanın en hızlı yolu ‘armut piş ağzıma düş’ sözünü hatırlatmak olabilir. Bu tür erteleyiciler, adeta işlerin kendiliğinden bir şekilde hallolacağına inanırlar. Yoğun bir çaba sarfetmeksizin yapmaları gereken şeylerin tamamlanacağına inandıkları için, bir an önce işleri halletmeye çalışmaz, aksine ertelemeye devam ederler. Çünkü onlara göre nasılsa çok çalışmalarına gerek yoktur ve yapmaları gereken her şey bir şekilde tamamlanır. Ancak, bu gerçeklikten oldukça kopuk olan düşünce yapısı, somut adımlar atmalarını ve ilerlemelerini engeller. Tam anlamıyla hayal dünyasında yaşadıkları söylenebilir.

Peki, ne yapmalı? Eğer hayalperest bir erteleyenseniz, hedeflerinizi somutlaştırın ve hedefinize ulaşmak için gerekli adımları planlayıp, eyleme geçin. Gerçekçi bir bakış açısı ile hedeflerinize ulaşana kadar çalışmaya devam edin.

Kriz çıkaran (the crisis-maker)

Kriz çıkaran ya da kriz yapıcı erteleyiciler için ‘drama sever’ erteleyenler de denilebilir. Çünkü, tam bir drama, kaos, kriz ortamı yaratmakla tanınırlar. Yumurta kapıya dayanıncaya dek aksiyon almaz, ertelemeye devam ederler. Bir işi, görevi, sorumluluğu yerine getirebilmeleri için son dakika eylemlerin yarattığı stres ve baskıya dayanan bir motive olma özelliğine sahiptirler. Yani, bir işi yapmaya başlamak için adeta adrenalin patlaması yaşamaları gerektiğini düşünürler, bu adrenalini de son dakikaya kadar ertelediklerinde bulabilirler. Ancak, bu tür bir erteleme düzenli, planlı ve organize olarak çalışmanın önündeki en büyük engeldir.

Peki, ne yapmalı? Eğer son dakikaya kadar aksiyon almayan bir erteleme alışkanlığınız varsa, zamanınızı en iyi şekilde planlamaya özen gösterin. Son dakikada bir şeyleri yetiştirmeye çalışmanın stres ve baskısı altında ezilmek, kendinizi kötü hissetmek yerine, planlı ve önceden belirlenmiş zaman dilimleri doğrultusunda çalışmayı deneyin.

Sonuç olarak hangi erteleme tipi olursanız olun, ertelemeyi kronik bir alışkanlık haline getirmek, yaşama ayak uydurmakta zorlanmanıza, işlerinizde başarısız olmanıza veya istediğiniz düzen ve huzur ortamını bir türlü kuramamanıza neden olabilir. Dolayısıyla, bu davranışınızın farkında olmak ve onu yıkmak için harekete geçmek, önceliğiniz olmalıdır.

İlginizi çekebilir: Ertelemenin panzehiri harekete geçmektir

Kaynaklar: lifehacker, jaysonmoran

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!