Geçtiğimiz Temmuz ayında Hormones and Behavior isimli dergide online olarak yayımlanan bir araştırmaya göre; hamilelik süreci boyunca baba adayının değişen testosteron seviyeleri ve hamile partneriyle arasındaki hormonsal bağ, ebeveynliğe geçiş sürecinde partneriyle arasındaki ilişkiyi belirliyor.
Birçok erkek, ebeveynliğe geçiş sürecinde sahip oldukları eş rolünden çok ebeveynlik rolüne daha fazla odaklanmaya başlayabiliyor. Evrimsel açıdan bakıldığında bunun avantajlı bir durum olduğunu söyleyebiliriz; ancak bu durumun altında yatan sebepler tam olarak anlaşılabilmiş değil.
İlginizi çekebilir: Yeni doğum yapan kadınlarda depresyon taraması yapılmasının faydaları
Bir androjen steroid hormonu olan testosteron, erkeklerin babalığa hazırlanmalarında rol oynayabilmekte. Testosteron hormonunun yüksek seviyelerde olması rekabet ve saldırganlıkla ilişkiliyken, düşük seviyelerde olması besleme ve ilgilenme gibi ebeveynlik görevleriyle bağlantılı. Dahası, ilişkisi olan ve çocuklarının bakımıyla daha fazla ilgilenen babalardaki testosteron hormonunun da düşük seviyelerde olduğu biliniyor.
Bahsedilen araştırmada, aynı zamanda, tükürüklerinde düşük seviyede testosteron oranı çıkan erkeklerin ilişkilerinden daha fazla doyum aldıkları, evlilik dışı cinsel deneyimlerle daha az ilgilendikleri ve boşanma oranlarının da daha düşük olduğu sonucuna ulaşıldı. Dolayısıyla, baba adayının ebeveynliğe geçiş sürecinde testosteron seviyelerinde azalma yaşaması, ilişkisi dışında yeni partner deneyimleri aramaktan çok mevcut partnerine ve çocuğuyla olan ilişkisine yatırım yapacağı anlamına gelebilir.
İlginizi çekebilir: Üreme başarısını olumsuz etkileyen 3 faktör ve korunma yolları
Hamilelik ve sonrasında testosteron seviyesinin belirleyiciliği
Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Darby Saxbe’nin yürüttüğü çalışmada, ilk bebeklerini bekleyen 27 çift, hamilelik ve doğum sonrası süreç boyunca takip edildi. Ebeveyn adayları, hamilelik boyunca testosteron örnekleri verdi. Doğum gerçekleştikten sonra ise ebeveynlere ilişkilerindeki ilgi ve doyum oranlarıyla ilgili sorular soruldu. Bu şekilde anne ve babaların testosteron seviyeleriyle, doğumdan sonra partnerlerine olan ilgileri arasındaki bağlantı incelendi.
Ulaşılan sonuçlarda, hamilelik sürecinde baba adaylarının testosteron seviyelerinde önemli düşüşler gözlemlenirken, partnerlerinin testosteron seviyelerinin de onlarla doğru orantılı olduğu fark edildi. Ayrıca, hamilelik boyunca gözlemlenen değişiklikler, baba adaylarının ilişkilerine yaptıkları yatırım ve ondan sağladıkları doyumla da doğru orantılıydı. İlginç bir şekilde, doğumdan önceki testosteron seviyeleri, partnerlerin doğumdan sonraki ilişkisini belirliyordu.
Öte yandan çalışmayı yürüten araştırmacılara göre; baba adaylarının testosteron seviyesindeki düşüş, anne adaylarının testosteron seviyesinden bağımsız olarak ilişkiye adanmışlıklarını ve aldıkları doyumu belirliyor.
İlginizi çekebilir: Kadınlarda testosteron seviyesi ve sosyal ilişkilerde baskınlık
Kaynak:
psypost.org