Kapadokya’ya ilk gittiğimde, bambaşka bir ambiyansın içinde bulmuştum kendimi. Ankara’dan sonra iklime çok yabancı değildim ama böyle bir kent dokusunu ve silüetini ilk kez görüyordum. Göreme’deki bacaların içinde konakladığımızda, sağanak yağmura yakalanarak şömine başı sıcacık bir restoranda fasıl bulduğumuzda, tüm turistik yerleri iki güne sığdırdığımızda masal diyarında olduğuma inanmıştım.
Aslında çoğu yeri bir çırpıda gezmiştim ama içimde bir yer kalmıştı… Sanki bir gece de orada geçirmeliydim diye düşünmüştüm dönüş yolunda…
Ankara’da bunaldıkça “akla gelen yurt içi kaçış noktaları” listemde başı çeken istikamet olarak gidebilmiş oldum, üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, tam da hayal ettiğim şekilde. Ve yine bir sağanak yağmurlu günde, hafif soğuksa da ruhumuzu ısıtan cinste.
Kısa kısa notlar asıyorum, hemen post it’le buraya ki, Ürgüp’te bunları yapmadan dönme:
Cave (mağara) otellerden birinde, yalnızca o atmosferi yaşamak için, konaklamadan
Bizim kaldığımız ve çok da memnun kaldığımız MDC Hotel öneri olabilir mesela. Hem lüks denilebilecek konfor, hem lezzetli envai çeşit açık büfe kahvaltı, hem de sizi istediğiniz her an şehir merkezine bırakacak ve alacak özel servis imkanı bulunmakta.
Testi kebabı yemeden
Bunu dayanamayarak listenin başlarına çekiyorum, zira yemeniz kritik. Oraya kadar gitmişken, gün boyu tandır fırın içinde iyici pişirilmişken, testi kebabını yemeden dönmeyin derim.
Şarap içmeden
Evet, Kapadokya’ya gidip şarap içmeden dönenleri dövüyorlar. Ama yerel bir mahzenden büyük bir hevesle aldığınız meyveli şarabı açtıktan sonra üzerinde “Şirince” yazdığını fark ederseniz bizim gibi, hayal kırıklığı yaşamayın, yalnızca tadına odaklanın.
O meşhur Turasan şarapları için dağları aşıp giderseniz aklınızda olsun: meyveli şarapları bulunmuyor.
Şehri boydan boya yürümeden
Yüz ölçümü yeteri kadar küçükken, sokaklarda kaybolmak oldukça keyif verici olabiliyor. Şehrin tepe noktasında bulunan seyir tepesinden başlayarak, peri bacalarının yol boyunca konut olmuş hallerinin arasına dalabilirsiniz.
Asmalı Konak’ı görmeden
Yani turistik olarak değil de, eğer hiç mağara odalarda bulunmadıysanız, bu atmosferi bir şekilde solumak için konakta turlayabilirsiniz. Ben yıllar önce gittiğim halini bildiğim için, şu anki durumunu bilmeden yorumluyorum. Hala görülmeye değer mi bilemem o yüzden ama kapısının hala kalabalık olduğunu söyleyebilirim.
Ve yağmur altında ıslanmadan
Belki Ege kızı olmamla alakalıdır bilemiyorum ama yağmur olduğunda bulunduğum yer her zaman daha sıcak, daha keyifli, daha “evim” gelir. Hele ki, bu romantik ortamdaysanız, fona romantik havayı da almalı diye düşünüyorum.
Hatta bir fincan kahve?
İlginizi çekebilir: Akçakoca lezzetleri: Akçakoca’da ne yemeli?