X

Güvenli bölgede iyi miyiz, yoksa aynı döngüden çok mu sıkıldık?

Peki ne yapalım? Nasıl yapalım?

Fark ettim de bu ara sürekli “hayatımın şöyle / böyle bir dönemindeyim” diye giriş yapıyorum yazılarıma. Amma açılım olmuş bende çok farklı alanlarda. Hoşuma gitti şimdi… Çalışmalarımın, yaptıklarımın meyvelerini çok net görebildiğim harika bir dönem bu.

Hayatımda açılım olan bir diğer konu ise bu sıralar şu: güven alanımda çok sıkışıp, sıkılıp o alandan çıkma içgüdüsü. 

Güven alanı derken şunu kastediyorum: günlük rutin hep bildiğin şeyleri yapmak, hep bildiğin yollardan yürümek, korktuğun şeylerden korkmaya devam etmek, ne olduğunu bilmediğin şeylere pek yaklaşmamak, seni hep rahat hissettiren şeyleri yapmak, hep güvende olduğunu bildiğin alanda soluk almaya çalışmak. 

Bu konuda minik minik açılmalarım vardı son yıllarda evet. Ama çoook minik. Riske girmekten pek hoşlanan bir yapım yok. Korkularımın üstüne gideyim gibi bir hırsım da olmadı hiç. İyiyimdir genelde bildiğim yollardan yürüme konusunda hepimiz gibi. Pek sevmem dışına çıkmayı. Sevmezdim mi demeliyim, şu an bilmiyorum gerçi. Enteresan bir geçiş dönemindeyim. Hep gittiği restoranda, aynı yemeği sipariş eden tipler olur ya hani; heh işte tam da onlardandım!

Şimdi enteresan bir şey var üzerimde. Sanırım bıkmışım. Aynı şeyleri yapmaktan, aynı yemekleri yemekten, aynı yerleri gezmekten. Çok anlamsız hissettirmeye başladı bana içinde bulunduğum hayat. E hep aynı şeyler dönüp duracaksa yaşamanın eğlencesi nerede?

İlk önce pek fazla alakam olmayan bir davete katılmakla başladım. Kimseyi tanımıyorum, yeri bilmiyorum. Davet sahibi bile sadece selamlaştığım yakınlıkta. Normalde gitmek aklıma bile gelmez böyle bir şeye. Bir anda “gelirim tabii” dedim. Neyle karşılaşacağım konusunda hiç bir fikrim de yoktu. En kötü çıkarım yarım saatte ne olacak ki dedim kendime. Giyindim ettim ve gittim. Bence onlar da şaşırmıştır benim gitmeme. Derken çok tatlı bir sohbetin içinde buldum kendimi. Tanımadığım ama yazılarımı takip ettiğini ve çok beğendiğini yüzüme dillendiren çok tatlı bir kadınla tanıştım. Birinden çok acayip bir hayat hikayesi dinledim, bir başkasından hiç bilmediğim bir konuda bilgi sahibi oldum. Bir saat durduysam eğer, dolu dolu bir saat geçirdim orada. Öyle mutlu ayrıldım ki; “tamam Gamze budur!” dedim. Önüne çıkan fırsatları değerlendirme vakti, neyin nereden karşına çıkacağı, seni nerede neyin beklediğini hiç bilemezsin. Sadece git ve dene. Katıl hayata. Ne kaybedersin? En kötü ne olabilir? Denediğin şeyi hiç sevmedin mi? E sevmediğini kendin biliyor olursun artık önyargıların, korkuların seni yönlendirmeden. Ya da kendine hiç ummadığın yerden harika şeyler katarak çıkarsın. Kapı kapıyı açar.

Ondan iki hafta sonra gündelik hayatımda çok da görmediğim bir arkadaşımla yaptığım sohbet sırasında bana gittiği takı kursunu anlatması ve anlatırken gözlerinin parlaklığı benim ruhumda bir heyecan dalgası yarattı. “Aa ne güzel bende denemek isterdim” dedim. Meğer günlük çalışmalar varmış. Usta eşliğinde basit bir atölyede birkaç saatte kendi yüzüğünü yaratıyormuşsun. Hemen atladım gelirim diye! Yüzük yapmak falan; asla bir fikrim yok. Ama denemek istiyorum. Duyduğumda beni heyecanlandıran her şeyi ama her şeyi denemek istiyorum şu sıra galiba gerçekten…

Gittim de. Kumkapı’da ilkel diyebileceğimiz minik bir atölye. Olayı o ama zaten. Çok gerçek! Teknolojinin t’si yok. Oh! Ustanın adı Serop Benli. 50 senedir bu işi yapıyormuş. Şakaları, hikayeleri, bilgisi, anlatışı.. Enerjisine bayıldım. Orada benimle beraber kursta bulunan insanlarla tanışmak, hayata bakış açılarını izlemek. O atölyenin havasını solumak. Bir yüzük nasıl sıfırdan yapılır izlemek, deneyimlemek. Oradaki emeği, sanatı görmek. Çok çok keyifliydi! İyi ki dediğim bir aktivite oldu benim için. İlgisini çekenler için bu workshopun adı “Kendi Yüzüğünü Kendin Tasarla”. Özden Bulut’a ulaşabilirsiniz eğer böyle bir gün geçirmek isterseniz. Instagram’da adresi de lodosdesign; buradan ulaşıp detaylı bilgi alabilirsiniz. Velhasıl kelam, evde ya da yine hep aynı çevrede dönüp duracağıma hiç daha evvel aslında alakam olmayan bir konudan fırsat doğduğunda isteğim doğrultusunda katılmış olmam ve dolu dolu yaşadığım bir gün ardından başımı yastığa mutlu koymam. Paha biçilemez!

Lodos Design

Şimdi ise bir inzivaya geldim Kapadokya’ya. Gülmeyin ama programda uyku tulumu ve çadırlarla mağarada kalmak var gece. Gülmeyin diyorum çünkü tüm tanıdığım samimi arkadaşlarım ki ben dahil; baya güldük bu duruma. Gülme kısmı tamamen benim karakterimle alakalı olduğundan dolayı tabii. Ben kim, mağarada kalmak kim Allah aşkına normalde? Uyku tulumunu kendi gözlerimle görmüşlüğüm yok. Normalde kendi banyosu olan temiz otelimde kalırım ve titizimdir de bu konuda. Ama bu defa başka. Duydum programı ve “tamam ben geliyorum” dedim hiçbir şey düşünmeden, planlamadan. Balıklama atlama olayı vardır ya; hah tam da ondan işte. Nasıl bir zincirlerimi kırma olayına girdiysem, ne çıkarsa bahtıma durumu yaşıyorum bu ara.

Hocam Ezgi de duyduğunda başka bir inzivaya katılmaktan bahsettiğimi sanmış. Beni bu hayatta en iyi tanıyan insanlardan biri olarak ihtimal vermemiş düşünün. Hiç inanamamış. Ve gözlerindeki şaşkınlığı görmek bile haz verdi bana desem yeridir. Herkesten önce bu ara kendimi şaşırtmaya ihtiyacım var, yepyeni deneyimlere atlayıp her şeyin tadına kendimin bakası var. Bunu da tavsiye ederim, çok eğlenceliymiş biraz da sonunu düşünmeden yaşamak. Korkularını önemsemeden olaya atlamak. Özgürlük, rahatlık, ferahlık, heyecan! 

Çadır deneyimim nasıl geçti derseniz de… Şaşırtıcı derecede rahat ve harikaydı! Vadinin içinde kalmak, uyanmak, durmak, toprakta uyumak. Hatta derme çatma bir tuvalete gitmek için bile patika yoldan yürümek. Benim için enteresan bir ilkti. Zorlandım mı? Hayır! İki gündü zaten. Ama evet o iki gün duşa yaklaşmadım; o kadar değil benim için henüz. Programda bir akşam dolunayda atlarla yürüyüş vardı vadide. Heyecanlandım yine. Ama korku da bastı aynı derecede. Daha evvel sadece 5 dakikalık bir deneyimim olmuştu o kadar. At oldukça yüksek bir hayvan ve üzerinde onunla uyumlu olmak olay. Son dakikaya kadar katılıp katılmayacağıma emin olmadığımı söyledim. Kendimi dinlemem gerekiyordu her konuda olduğu gibi. Yeni bir şey denemek evet harika ama eğer yüksek dozda korku varsa da o keyfi çileye çevirmenin bir manası yok. Ama baştan reddetmedim en azından.

Gittim çiftliğe ben de grubun geri kalan üyeleriyle. İzledim bir süre. Sonra bir atın üstünde olma hissine bakmak istediğimi söyledim. Bindim ve “beni hemen indirin” dedim. Mümkün değildi o an benim için anladım. Korku her bir yanımı sardı. Üstüne de gidebilirdim evet, ama bazen de sınırları zorlayıp korkunç bir deneyim geçirmeye gerek yok. O an benim için doğru zaman değildi biliyordum. Burada bilmek çok önemli. Nasıl mı biliriz? Kendimizi, içimizi, hislerimizi dinleyerek; onlara kulak kabartarak. Bu konuda da her gün daha iyiye gitmekteyim günlük meditasyon pratiklerimle. Gurur duyduğumu söyleyebilirim kendimle. İnsanın kendisini bilmesi kadar hayatı yaşarken onu rahat ettiren bir şey yok. İçimde de kalmadı, aklım da kalmadı, pişman da olmadım diğerlerinin ay ışığında vadide gözden kaybolmalarını izlerken. Harika görünüyorlardı fakat ben de bir o kadar emindim kendimden. Bittiğinde ise: “Atlar o kadar güven veriyordu ki harika bir deneyimdi ama iyi ki gelmedin, gerçekten zorlayıcı olabilirdi o korkuya senin için” dediler. Biliyordum ben bunu zaten o atın üstüne çıktığım an. 

Vadiye, kampımıza geri dönüş yolunda ise 15 dakikalık dar, yokuşlu ama zorlu olmayan bir yoldan yürümek gerekiyordu. Öyle yorgundum ki benim için imkansızdı o yoldan yürümek. Hatta şehirde kalmak konusunda teklifler aldım o halde olduğum için. “Yok” dedim, “tamamlayacağım ben bu inzivayı”. Başladığım döngüyü tamamlama konusuna önem verenlerdenim. Yarım bırakmak pek hoşuma giden bir durum değil. Neyse döndük ki kaldığımız yere bakan ve bize orada yemek, çay, her konuda yardımcı olan güzel ruh Emin hala kamp alanında bizi bekliyordu. İstememiş bırakmak orayı tüm eşyalarımız orada diye sağ olsun. Mini bir motosikleti var. Allah biliyor ya inşallah gitmemiştir diye dua ettim. Ki gitmemişti… Emin geldi motoruyla ulaştırdı beni mağaraların olduğu yere. Yürümek durumunda kalmadım ve üstüne üstlük vadinin içinden gece daracık patikadan motorla gitmek gibi müthiş bir deneyim yaşamış oldum. Uykudan ve yorgunluktan ölen Gamze ayıldı o beş dakikada. Bir daha gittiğimde bütün vadiyi bu şekilde tatmak istediğime karar verdim. Ah çok büyük keyif aldım. Hiç beklemediğinizde yaratıyor hayat size en güzellerinden ortaya karışık bir şeyler. Bu da onlardandı. Nicelerine!

Anlatmak istediğim şu aslında: kendinizi rahatça hayatın kollarına bıraktığınız an ve kendinizi dinleyip bildiğiniz an, yaşam harika bir kombinasyona dönüşüyor. Hem yeniliklere açık olmak ama aynı zamanda kendinize de net olmak. Hem hiç denemediğiniz şeylere atlamak, hem de onun size ne kadar iyi gelip gelmeyeceğini tartabilmek. 

Önünüze gelen bir fırsata bakın derim. Duyduğunuzdaki “ilk an”a. O an, asıl gerçek cevabın olduğu yer. Duyduğunuzda size heyecan veriyorsa, kalbinizde bir şey zıplatıyorsa sebebini henüz sizin bile bilmediğiniz; o deneyimin peşinden gidin. Hiç düşünmeden! Zihni sokmayın işin içine, çünkü hemen bir dakika sonrasında başlıyor “zaten nasıl olacak, yapamam” gibi konuşmalara. Herkesin yaptığı bir şeyse rahatlıkla, ilginizi çekiyor ama içinizde bir şeyler sizi o kadar da huzurlu hissettirmiyorsa eğer; bırakın onu orada. Vardır bir sebebi. O an uygun değildir sizin için. Bu sonra uygun olmayacağı anlamına gelmez tabii ki ama o anki siz önemli olan.

Ben böyle bir döneme girdim işte. Eğlenceli, değişik, zevkli. Ne varsa önüme çıkıp kalbimi çarpıtan; hoop dal Gamze! Bakalım sana neler getirecek, arkana yaslan ve izle sonrasında da. Tavsiye ederim. Hepimize.

Çok çok bol bol sevgi ve cesaretle…

İlginizi çekebilir: Zihnin hapishanen de olabilir, özgürlüğünde; seçim seninİlginizi çekebilir: Zihnin hapishanen de olabilir, özgürlüğünde;

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale