X

Güven duygusunun kimyası: Güven duymaya hazır mıyız ya da hep şüpheci miyiz?

Bireysel tarihinize baktığınızda siz de güven duygunuzun defalarca suistimal edildiğine tanıklık ettiniz mi? Güvenilir insanı güvenilmez olandan kolayca ayırt edebildiniz mi? Güvenilirliğin tahrip edildiği toplumlarda bu sorulara cevap verebilmek oldukça acılıdır. Pek çok kez zedelenir, pek çok kez güvenme isteğimiz nedeniyle büyük sorunlar yaşarız. Bu konuyu akıllıca sorgulayabilmek için öncelikle neden güvenmeye bu kadar yatkın olduğumuzu anlamamız gerekiyor.

Hikaye tabii ki beyinle başlar. Fiziksel olarak bakıma muhtaç halde doğarız. Bu ihtiyaç nedeniyle, sosyal bağlantılar kurmaya hazır hale geliriz. Bir bebeğin doğumdan birkaç saat içinde annesinin ifadelerini taklit etmeye başladığı, aynı şekilde annenin de saniyeler içinde çocuğun ifadesine ve duygularına tepki verip, onu taklit etmeye başladığı deneylerle kanıtlanmıştır. Kısacası, en baştan itibaren bağ kurmak ve bağ kurulmak için doğmuşuz ve bence “güven” duygusu büyük ölçüde bu özelliğimizle alakalıdır.

Araştırmalar, duygularımızı yöneten beyin kimyasının güven konusunda da rol oynadığını göstermiştir. Nöro-ekonomi (Nöroekonomi; Ekonomi, Psikoloji ve Nörobilim disiplinlerini birleştiren bir bilim alanıdır. Ekonomiyi yorumlamak için insan davranış kalıplarına bakmak yerine, bu kararların nasıl ve neden alındığını görmek için beyin yapılarına bakar.) alanında öncü bir araştırmacı olan Paul Zak, oksitosinin hem güveni hem de güvenilirliği artırabileceğini ve olumlu duygusal durumların ve sosyal bağlantıların yaratılmasında rol oynadığını göstermiştir. Oksitosin verilen hayvanların daha sakin ve daha az endişeli hale geldiği belgelenmiştir.

Güven duygumuz dış dünyadaki basit uyaranlarla devreye giriverir. Örneğin, bize fiziksel olarak benzeyen insanlara güvenme olasılığımız çok kolaydır. Araştırmacı Lisa DeBruine tarafından yapılan bir çalışmada katılımcıların kendilerine benzerliği fazla olan kişilere çok daha hızlıca güvendikleri ortaya konulmuştur. Bunun nedenini, beyinlerimizin fiziksel benzerliği akraba olma ihtimaline dayandırmasına bağlamaktalar.

Ayrıca kendi sosyal grubumuza dahil olanları, yabancılardan daha çok sevdiğimizi ve onlara daha fazla güvendiğimizi gösteren pek çok deney yapılmıştır. Bu grup içi etki o kadar güçlüdür ki, küçük gruplara tesadüfen dahil olunduğunda  bile bir dayanışma duygusu ortaya çıkabilmektedir.

Fiziksel temasın da güven deneyimiyle güçlü bir bağlantısı vardır. Güven kararlarını incelemek için yapılan bir deneyde, deneyi yapan kişi, deney konusu görevi yapan bazı bireylerin sırtlarına hafifçe dokunmuştur. Ve sonuçlar değerlendirildiğinde dokunulanların işbirliğine daha yatkın olduğu gözlemlenmiştir. İnsanların selamlaşma geleneğinin, tokalaşma gibi dokunuş içeren öğelerle günümüze kadar gelmesi hiç de tesadüf olmasa gerek. 

Yukarıdaki araştırmaların da bize anlattığı gibi  güvenmeye karar vermemiz için çok zaman harcamamız gerekmiyor. Kolayca güvenemediğimizi söylediğimizde bile davranışlarımız çok farklı hikayeler anlatabilir. Aslında, birçok yönden ‘güven’ bizim varsayılan konumumuzdur; çok çeşitli sosyal durumlarda bile doğal bir refleks gibi ve biraz da akılsızca güveniveririz. Klinik psikolog olan Doris Brothers’ın da kısaca ifade ettiği gibi, “Güven, nadiren bilinçli bir farkındalıktır. Herhangi bir anda kendimize ne kadar güvendiğimizi sorma ihtimalimiz, yerçekiminin hala gezegenleri yörüngede tutup tutmadığını sorgulamaktan daha fazla değildir. Pek çok duruma şüphe duymadan güvendiğimiz fikrini anlatabilmek için bu eğilimimize ‘varsayımsal güven’ diyorum. Çoğu zaman bu yatkınlık bize iyi bir şekilde hizmet eder. Büyük bir güven ihlalinin kurbanı olacak kadar talihsiz olmadığımız müddetçe, yetişkin olduğumuzda çoğumuz çevremizdeki insanların ve kurumların temel güvenilirliğini onaylayan deneyime sahibizdir. Güvendiğimizde işler nadiren ters gider, bu nedenle güvenmeye bu kadar hazır olmamız mantıksız değildir.” Doris Brothers acaba çalışmalarını Türkiye’de yapsaydı, kurduğu cümleler nasıl dönüşürdü?

İpuçlarına göre uyarlanan beyinlerimiz en başta güven bağlantıları kurmamıza yardımcı olabilir, ancak aynı zamanda bizi sömürü, manipülasyon, dolandırılma gibi durumlara karşı da savunmasız hale getirir. Özellikle, güvenilirliği fiziksel benzerliklere ve diğer yüzeysel ipuçlarına dayanarak yargılama eğilimimiz, bilgiyi işleme şeklimizle birleştiğinde felaketle sonuçlanabilir. Türkiye’de bu felaketleri her gün sürekli olarak yaşadığımız için belki de nasıl güveneceğimizi öğrenmeye en çok bizlerin ihtiyacı var. 

Bizim coğrafyamızda genellikle görmek isteğimizi görürüz. Psikologlar buna doğrulama önyargısı diyorlar. (Doğrulama Önyargısı -Confirmation Bias- : insanların bilgiyi mevcut inançlarını destekleyecek şekilde aramalarına, yorumlamalarına ve hatırlamalarına sebep olan bir bilişsel önyargıdır.) Bu nedenle, dünyayla ilgili fikirlerimizi destekleyen kanıtlara daha fazla dikkat ederek bunların önemini abartırken, tutarsızlıkları veya aksi yöndeki kanıtları hafife alırız. Üstüne üstlük bir de kime güveneceğimiz konusundaki yargılarımız da dahil olmak üzere kendi bütünsel yargılarımızın  ortalamadan daha iyi olduğunu düşünme eğilimimiz oldukça yüksektir. 

Kafalarımızdaki önyargılar yetmezmiş gibi bir de üçüncü şahısların önyargılarına kulak veririz. Diğer kişilerin karakterini veya güvenilirliğini doğrulamak için genellikle bu üçüncü şahıslara güveniriz. 

Araştırmalar sonucunda çok kolay, çok fazla ve çok uzun süre güvenme konusundaki eğilimimizi artıran iki bilişsel yanılsama belirlenmiştir.

İlk yanılsama, başımıza kötü şeyler gelme olasılığını hafife almamızdır. Bu kişisel dokunulmazlık yanılsaması üzerine yapılan araştırmalar, nesnel olarak böyle bir riskin var olduğunu fark etsek de, hayatın bazı talihsizliklerini yaşama ihtimalimizin çok düşük olduğunu düşündüğümüzü göstermiştir. İkinci yanılsamamız ise hiç de gerçekçi olmayan iyimserliğimizdir. Çok sayıda araştırma, insanların genellikle başlarına iyi şeyler geleceği konusundaki iyimserliklerini (iyi bir evlilik, başarılı bir kariyere sahip olma, uzun bir yaşam sürme vb.) abarttıklarını göstermiştir. İnsanlara bu tür sonuçların gerçek olasılıkları hakkında doğru bilgiler verildiğinde bile, yine de ortalamadan daha iyi yapacaklarını düşünme eğilimindedirler.

Özetle, güven duygumuzun kolayca istismar edilebileceği apaçık bir gerçekliktir. Bir başkasının niyetlerinden, karakterinden veya gelecekteki eylemlerinden asla emin olamayız. Sadece güvenmek ya da güvenmemek konusunda daha bilinçli tercihler yapabiliriz.

Carl Jung’ın şu ifadeleri çok aydınlatıcıdır;

“Unutma, sadece kendini bilebilirsin ve bu bilgi de yeterlidir. Oysa başkalarını ve diğer her şeyi bilemezsin.
Kendin dışındakini bilmeye karşı dikkatli ol, yoksa bu varsayılan bilgi kendilerini bilenlerin yaşamlarını boğar. Bilen kendini bilebilir. Bu da onun sınırıdır.
Ötemde olanı biliyormuşum gibi yaptığım şeyi acı çekerek kestim. 
Benim ötemde olana dair getirdiğim döngüsel, zekice yorumları kestim attım kendimden. Bıçağım daha da derinlere işliyor ve kendime dair atfettiğim anlamları da ayırıyor benden. Anlamlı her şey benden düşene dek, artık düşünebileceğim gibi olmayana dek, ne olduğumu bilmeden yalnızca olduğumu bilene dek özüme kadar kesip atıyorum.”

İnsan sadece kendisini tanıyıp bilebilir ancak güvene yönelik eğilimlerimiz söz konusu olduğunda başkalarının inançları ve izlenimleri hakkında özgürce çıkarsama yaparız ve de bu çıkarsamalara fazlasıyla tutunuruz. Aşırı güvenen ya da güvenmeyen tutumlarımız bizleri olası bir hayal kırıklığına hazırlar. Bazen başkaları harikadır ve bazen de onlar hakkında en kötüsünü varsayarız. Bu nedenle belki de ilk temas noktamız hangi tarafa kodlanmış olduğumuzu bulmaktır. Yani kendimizi tanımaktır. Güven duymaya hazır mıyız ya da hep şüpheci miyiz? Bu soruya vereceğimiz yanıt, üzerinde çalışmamız gereken şeyi belirleyecektir. Güveniveren kişiysek ama yanlış insanlara güvenmeye eğilimliysek, aldığımız ipuçlarını yorumlamakta daha bilinçli olabiliriz. İpuçlarını tanımakta iyiysek ancak güvene dayalı ilişkiler kurmakta güçlük çekiyorsak da o zaman davranış repertuarımızı genişletebilmeliyiz.

Güvenmeye ya da güvenmemeye olan yatkınlığımız özünde bir hayatta kalma mekanizması. Her iki durumda da aslında karanlıkta hareket ediyoruz. Tam da bu nedenle sağlıklı bir şekilde nasıl güvenilebileceğini öğrenmeye başlamalıyız. Ama her şeyden önemlisi  güvenebilmek  için öncelikle kendimiz güvenilir olmalıyız.

Kaynaklar: Carl Jung- Kırmızı Kitap, Paul Zek- The Neuroscience of Trust, Roderick Kramer- Rethinking Trust

İlginizi çekebilir: “Basit olan gerçek evrende sınırların olmadığıdır”: Her Şeyin Teorisi

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale