X

Güven alanımızdan çıktığımız o an: Korkmadan sevdiğini söyleyebilmek

Bir daha beni sevdiğini söyleme! Neden biliyor musun? Çünkü yine inanırım.” – Cemal Süreya

Tehlikeli sularda yüzmek gibidir… Daha önce hiç ayak basmadığımız bir kıtaya ilk kez dokunmak gibi… Sonra ucunu bucağını görmediğimiz kopkoyu bir ormanın önünde durup çıkışta yolun bizi nereye götüreceğini hiç bilemeden yine de geriye yürümek yerine sadece ileriye atılmak gibidir… Gece karanlığında kendi ışığımızı kendimiz bulup yine de yabancı bir şehrin sokaklarını koklamayı, bu şehrin ne rüyalar görmekte olduğunu merak etmek gibidir… Hayatın bir anda bizden aldığı bir sevginin yerine, hani elimizi ya da kolumuzu kesmişler gibi olsa da yepyeni bir sevgi için kalbimizi ve kendimizi dimdik tutmak gibidir…

Ne olur biz o muhteşem güven alanımızdan hem de sevdiğimizi söylemek üzere çıktığımızda?

Daha nasıl anlatabilirim? Sabaha kadar yazmak mümkün… Güven alanı dışına çıkmak ve en çok da bize en derinlerden dokunan aşk için, sevgi için çıkmak. Her ne olacaksa olsun “ben sevdiğimi söyleyeceğim” noktasına gelebilmek. Bu konuda sizlerden o kadar çok soru ve yorum alıyorum ki bugün bu maceraya (kendim için de oldukça zorlu bir konu) atılmaya kalkmamın sebebi budur…

Bugün sizlerle korkmadan bakalım istiyorum. Ne olur biz o muhteşem güven alanımızdan hem de sevdiğimizi söylemek üzere çıktığımızda? Öyle ince bir çizgi vardır ki burada, bir kere “Ya o da beni sevmiyorsa?” gelir, “Ya beni beğenmiyorsa, beni istemiyorsa ya başkasını düşünüyorsa?”… Veya biliriz evet başkası zaten vardır ama söyleyeceğim dersiniz. Hani dilimizin ucuna kadar gelir de kalbimizde kopan fırtınaları haykıramayız… Dışarıdan sessiz bir çöl gibi sakin gözükmektedir her şey peki ya içimiz? İçimiz öyle midir?

İşte ben sizlerle, o çok “güvenli” alanlarımızdan çıkalım istiyorum bugün. Belki bugüne kadar cesaret edemediniz, boş verdiniz, söyleme şansı bulamadınız, söylesem ne değişecek diye düşünerek bir kenara atıverdiniz, belki söylemeye çalıştınız ama olmadı… Gelin bu yazıda biz sizlerle birlikte söyleyemediklerimizi söylediğimizde neler olur, o bizim sevdiceğimiz güven alanlarımızdan sevgi için, aşk için cesaretle çıktığımızda yol bizi nerelere götürür bir bakalım.

Dışarıdan sessiz bir çöl gibi sakin gözükmektedir her şey peki ya içimiz? İçimiz öyle midir?

Genelde bu “uç” anlarda kendime hep sorarım “En kötü ne olabilir?”. Evet, soralım, sevdiğiniz kişinin karşısındasınız ve artık her şeyi geçtiniz söylemeye karar verdiniz. Endişelerinizi yani nasıl, olur mu, olmaz mı, olabilecek mi gibi tüm “soruları” geride bıraktınız (ki bu büyük bir mesafe almak demektir). Şimdi evet, o andasınız “Ben seni seviyorum” dediniz.

Zamanda bir “an” oluşturdunuz. Bu öyle özel bir andır ki, siz belki o an bunun sadece öylesine bir an olduğunu düşünürsünüz… Oysa ortada bir “sevmek” vardır, “ben seni seviyorum” cümlesi vardır. Dünya üzerinde kurabileceğiniz en derin cümleyi “kurmak” ve yüksek sesle ifade etmek cesaretini göstermişsinizdir…

Bunun, eşi benzeri olmayan bir an olduğunu yan yana sıraladığınız üç kelimeye bakmakla anlarız; “ben seni seviyorum”. Bu ifade, hayat boyu görebileceğiniz çok “özel” doğa olayları gibidir. Örneğin, bir yanardağın patlama anına eşlik etmek gibi, bir kuşun ilk kez yumurtadan çıkışına tanık olmak gibi, kutuplarda gecenin gelişini beklemek gibi, bir tayın doğduktan sonra ilk kez ayaklarının üzerine doğrulmasında var olmak gibi…

Genelde bu “uç” anlarda kendime hep sorarım “En kötü ne olabilir?”

Oysa çoğumuz o kadar korkarız ki eminizdir, söylemek isteriz, bekleriz, düşünürüz ve tekrar tekrar “beynimizle” durumu yönlendirmeye çalışırız. Kalbimiz haykırır görmezden geliriz. Ve kim bilir kaç sevgi böyle sessizce sürmüştür, sürmeye devam etmektedir veya hikayesi yüzyıllar sonra bile hatırlanır, sırları dünyanın bir noktasına gömülüp açığa çıkarılmayı beklemektedir?

“En kötü ne olabilir?” diye sormuştuk. Olabilecek en güzel şey olur sadece sevdiğimizi söylediğimizde. Alacağımız cevap “Evet, ben de seni seviyorum” olabilir veya “Ben sana karşı aynı şekilde hissetmiyorum” da olabilir. Peki, cevabın burada ifade ettiğimiz detayları sizce önemli midir? Gerçekten sizin sevginizin özelliğinin, ifade ettiğiniz “güzelliğin” yanında, o diğer kişinin ne düşündüğü bunu gerçekleştirmekten sizi alıkoyacak kadar yani “güvenerek” sevginizi açıklamaya engel olacak kadar ürkütücü müdür?

Hiçbir şeyi “güvence” altına almadan sevmek gerçekten sevmek değil midir? Karşılık göreceğinizi bildiğinizde sevecekseniz, bunun  “batmayacağına teminat verilen bir gemiden” ve bu gemiyle yapılacak “ruhsuz” yolculuktan ne farkı kalır? Oysaki gerçek aşk bir korsan gemisi gibidir, kendine özgüdür, kimseye benzemez, teminatı ve güvencesi yoktur… O sadece oluştur, sevmek halidir, aşk olmak halidir, dünyada var olmuş olan ve ifade edilmek için kalbimize düşmüş olandır…

Hiçbir şeyi “güvence” altına almadan sevmek gerçekten sevmek değil midir?

O bizi değiştirendir, güzelleştirendir, yoğurandır ve işte o gün geldiğinde “güvenle” açıklamamız için arkamızda durandır… “Ben seni seviyorum” dediğimizde dünya yeniden başlar, zaman yeniden başlar, bizi duyan tüm kâinat, moleküller, hava, ışık ve her şey yeniden başlar… Bir “sevgi” daha hissettikleri için bir kalbin daha atışına şahit oldukları için yeniden başlarlar…

Bugün bu yazımı okuyorsanız “güvenle” saklamakta olduğunuz sevgi sözcüklerinize o dünyada eşi benzeri bulunmayan “sevmek” halinize başka gözlerle bakmanızı dilerim… O muhteşem güven alanınızdan ayrılarak “seni seviyorum” diyebilmek cesaretiyle, kendinizce olduğunuz gibi tüm dünyaya söyleyebilmek üzere ayağa kalkacak kadar cesur olmanızı dilerim…

 

İlginizi çekebilir: Hassas bir sanat: Sevilmeyi bilebilmek

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit

Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale