X

Güle güle duygusal bağımlılık, merhaba duygusal özgürlük

Aşık olduğunuzda en sevdiğiniz duygu nedir? Tüm dünyayı değiştirecek güce sahip hissetmek olarak sayabilirim kendi adıma. Bir de normalde verdiğim tepkileri, hissettiğim duyguları daha çoşkulu ve etkisi yüksek şeklinde yaşamak. Peki ilişki ilerleyip rutine girdiğinde hala kendi alanınızı  kendi hayatınızı koruyabiliyor musunuz? Yoksa tüm ilgi, mutluluk ve keyif veren aktiviteleri onla yapmayı mı bekliyorsunuz?

Çiftlerin çoğunun düştüğü hata genelde ikincisi oluyor. Yoğun ve tutkulu geçen aşk döneminden sonra her aktiviteyi beraber yapma beklentisi, iki taraftan birinin kendine ayrı arkadaş çevresi ve sosyal hayatı devam ederken karşı tarafa ayrılan zamanın yetmemesi, iki taraftan birini duygusal bağımlılığın ağına düşürüyor. Bu da ilişkiyi zamanla yıpratırken aynı zamanda ömrünü kısaltıyor. Peki neler yapmalıyız ki duygusal bağımlılıktan duygusal özgürlüğe geçiş yapabilelim?

1. Hissettiğiniz duygunun adını koyun.

Duygusal bağımlılığın sebebi sevgi değil, korkudur. Kişi kendi geçmişinde yaşadığı şeyleri, “Ya bu ilişkimde de tekrar olursa” diyerek korku duyar. Bu korku da kişiyi kendi olmaktan alıkoyup sadece kaybetmeye ve korkuya odaklandırır. Eğer kendi hayatına devam etmek yerine bu korkuya odaklanıyorsan, yapman gereken ilişkine dair korkularının kaynağını tespit etmek olacak. Eğer gerçekten şu ana dairse partnerinle buna sebep olan davranışları konuşabilirsin. Fakat geçmişten gelen hislerse, bunun şimdiyle alakası olmadığını, kendi davranışlarımızın, düşüncelerimizin bile zaman içinde değişkenlik gösterirken yeni bir ilişki ve kişide geçmişin tekrarını beklemenin sağlıklı olmadığını hatırlatabilirsin kendine.

2. Sevmek bir eylemdir.

Sevmek kavramının özü sevgi olsa da aslında bir diğerinin mutluluğunu etkileyen şeyler yaptığımızda, başarıları için sevinç duyduğumuzda, onların motivasyonlarına saygı duyduğumuzda, onlara hayatımızda “biz” halinden farklı olarak birey olarak da yer verdiğimizde beslenen bir kavramdır. Oysa sevmekten ziyade sevgiye odaklanınca karşımızdakinin sevgisini ya da onların yokluğunu gösteren gösterileri beklemekteyiz. Bu bir müddet sonra tüm hayatımızı beklentiler üzerine yaşayacak şekilde proglamlamamıza sebep olur bu durum. Oysa hayat eşitlikten ibarettir. Almak için önce vermek gerekir. Karşı tarafa alan tanımak en verimli sevgi eylemlerinden biridir.

3. Ben zamanını unutmayın.

Çevrenizdeki sağlıklı ve mutlu çiftlere baktığınızda iki tarafın da kendi önceliklerine yer verdiğini fark ederiz. Hatta bazen bunu bencilce bile bulabiliriz. Oysa tek başımızayken de keyif alabileceğimiz bir hayat oluşturmak, sosyal çevremizle, hobilerle ve fiziksel aktivitelerle artık kolayca mümkün. Tıpkı uçakta oksijen maskelerinin önce bebek yerine anneye takılmasının öğütlenmesi gibi bir ilişkide de sen ne kadar iyiysen, yaşadığın ilişkiyi de o kadar keyifli ve mutlu kılarsın.

Özetlemek gerekirse, sevilmek için zayıf olmana gerek yok. İlişkimizi temizlemeye çoğumuzun dahil olduğu eski sahte aşk kalıplarından kurtularak başlayabilir, duygusal bağımlılıktan duygusal özgürlüğe geçiş yapabiliriz. Anahtar her zaman dengede olup birini severken de hayatımızın diğer alanlarına bakmaya ve ilgilenmeye odaklanmaktadır.

İlginizi çekebilir: Mutluluğun yolu gösterişsizdir: Olana razı olmak, olmayanı kabul etmek

Şeyma Gizem Taşar: Şeyma Gizem TAŞAR 1984 yılında İstanbul’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Ortadoğu Koleji’nde tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği’nden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü’nde yaptı. Dokuz sene boyunca enerji alanında faaliyet gösteren firmaların finans pozisyonlarında görev aldı. İş hayatını sürdürürken Yaşam ve Kariyer Koçluk sertifikalarını tamamladı. Uzun süredir koçluk hizmeti vermektedir. Yol Arkadaşım Mutluluk yazarın ilk kitabıdır. Üniversitelere ve iş yerlerine motivasyon konuşmacısı olarak katılmaktadır. İletişim: gizemtasar@yahoo.com
İlgili Makale