Şehir o kadar hızlı ve o kadar çok şey aynı anda oluyor ki, neresinden tutacağımızı şaşırmış durumdayız!
Her şeyin bu kadar hızlı ve yorucu olduğu bu dünyada üstüne “mış gibi” yaparak geziniyoruz, iyiymiş gibi yapıyor ve kapalı kapılar ardında ağlıyoruz (Ben çok yaptım.)
Oysa her şeyin darmadağın olduğu zamanlarda güç, hayatın sertliklerine kafa tutmaktan gelmez! Biliyorum maalesef son zamanlarda kişisel hayatlarımızda ve ülke gündeminde olan her şey öyle olmamız lazımmış gibi bir algı yaratıyor!
O kadar çok şey oluyor ki, kafa tutmaya ve savaşmaya başlıyoruz.
“Güç” denildiğinde her şeye kafa tutan, yenilmez birinin imgesi gözümüze gelebiliyor. Gerçek gücün çabadan geldiğini sanıp, ittirip çekebiliyoruz olmayacak yolları, ilişkileri, işi.. Yoga’da matın üstünde bile öyle. Çabayla yoga pozu yapılmaz. Sadece yapılır, sanılır.
Deneyimlediğim üzere gerçek güç, hayatın sertlikleri karşısında yumuşayabilme niyetiyle doğru orantılı. Ve burası kolay değil! Hayat sert dalgalarıyla üstüne gelirken zarif olmayı seçmek bence en ileri pratik!
Sertlikle inatlaşmak değil, yumuşamaya açılmak… İnatla böyle olacak diye ittirmek yerine elimizde olan ile olmayanın ayrımı yapabilme niyeti. İşte güç, tam orada…
Kalp sıkıştıran bir haber aldığınızda,
Uzun ve yorucu bir yola çıkarken,
Sevdiğiniz birini kaybettiğinizde,
Bir hastalıkla baş başa kaldığınızda,
Terk edildiğinizde,
İşten atıldığınızda,
Küçük düşürüldüğünüzde,
Ne yapacağınızı bilemediğinizde…
Hissettiğimize izin verebilmek, en gerçek ve sarsılmaz gücümüz…
Hissettiğimize izin verdikçe, iyileşiyoruz, inatlaştıkça değil!
Gerçek güç, yeri geldiğinde ağlayabilmeyi, yeri geldiğinde koşabilmeyi, yeri geldiğinde durabilmeyi, yeri geldiğinde geri adım atabilmeyi, yeri geldiğinde dağılmayı ya da dağıtmayı sağlar!
Gerçek güç; orada olanı görebilme niyetinde saklı.. En derinde yatan; kalbinizdeki gerçeğin yaşamla uyumunu görebilme araştırması…
Ve görmek istemediğinde de o hali de, dağılmışlığı da kapsayabilme hali..
Güç, düşmemek değil, düştükten sonra yeniden kalkıp kalkamadığınla ilgilidir.
Hepimiz hayatın farklı sahnelerinin içinde düşüyoruz! Önemli olan düşmemek değil, dostlar! Önemli olan düştükten sonra suçlu aramadan zarafetle yeniden kalkabilmek…
Düşe düşe düşmemeyi öğreniyoruz!
Dalında süzülen bir yaprağın gücü zarafetinde saklıdır.
Günün sorusu; düştükten sonra zarafetle yeniden ayağa kalkabilir misin?
İlginizi çekebilir: Birbirimizin bahçesini eleştirmek yerine kendi bahçemize çiçek dikebilir miyiz?