X

Greenwashing: Büyük şirketlerin “yeşil” yalanları

Birkaç gün önce ailecek oturmuş televizyonda bir film izliyorduk. Reklam arasında, karbondioksiti oksijene çevirebilen bitki liflerinden üretildiği için çevre dostu olduğunu iddia eden bir bebek bezi reklamına rastladım. Öncelikle, bütün yeşil bitkiler karbondioksiti oksijene çevirir zaten ve ikinci olarak, bunu canlıyken yaparlar. Siz bu bitkileri koparıp, ağartıcılarla beyazlaştırıp, sentetik liflerle karıştırıp bir ürün ortaya çıkardığınızda o bitkinin kendine bile bir hayrı dokunacak hali kalmaz. Bunu ben biliyordum ama bilmeyen tüketicilerin “Bak bu bezi alalım, ne güzel oksijen üreten, havayı temizleyen bez yapmışlar” diye düşüneceğini de biliyordum. Bu konu üzerine araştırma yaptım ve Greenwashing (yeşil aklama/ yeşil yıkama/ yeşil göz boyama) terimi ile tanıştım. Bu yazıda sizlere bu terim hakkında öğrendiklerimi aktarmaya çalışacağım.

Greenwashing nedir?

Beyin yıkama (brainwashing) teriminden türetilmiş olan greenwashing Türkçeye kelime anlamı olarak “yeşil aklama” şeklinde çevrilebilir, ancak ben ona “yeşil dolandırıcılık” demeyi daha uygun buluyorum. Cambridge Sözlüğü’nde greenwashing “İnsanları bir şirketin çevreyi korumak için gerçekte olduğundan daha fazlasını yaptığına inandıran davranış veya faaliyetler” olarak tanımlanır.

Greenwashing, mevcut bir ürünü alıp, hiç öyle olmasa bile çevre dostu özellikleri varmış gibi gösterilmesine dayalı bir pazarlama taktiğidir. Bir firma ürününü, öyle olmadığı halde çevre dostuymuş gibi göstererek çevreye duyarlı müşterileri “kandırıp” satışlarını arttırmayı amaçlar. Bu firmalar sürdürülebilir olmakla veya ekolojik sorunlarla ilgilenmezler, tek dertleri kar etmektir.

Greenwashing günlük hayatta karşımıza pek çok farklı şekilde çıkabilir, bilinçli ve dikkatli olmadığımız takdirde gözümüzden kolaylıkla kaçabilir. Ünlü eko-blogger Gittemary Johansen, greenwashing yöntemlerini 5 farklı kategoriye ayırıyor:

Doğrudan Greenwashing

Markalar ürünlerinin çevre dostu olduğunu açıkça belirtir. Doğal / Natürel, ekolojik, sürdürülebilir vb. dikkat çekici terimleri sıkça ve bolca kullanır. Çünkü bu terimleri kullanmak için herhangi bir kanıt ya da sertifika gerekmez. Herhangi bir sektördeki herhangi bir markanın herhangi bir ürünü için doğrudan greenwashing yapılabilir. Örneğin; üzerinde sıfır atık yazan naylon poşetler.

Markalar ürünlerinin geri dönüştürülmüş, biyobozunur veya kompost edilebilir materyalden yapılmış olduğunu da iddia edebilir. O halde birer tüketici olarak şunu sorgulamalıyız; ne kadarı geri dönüştürülmüş? Bir ambalajın ya da kıyafetin sadece %5’i geri dönüştürülmüş materyalden üretilmiş olabilir. %100 geri dönüştürülmüş materyalden üretilmiş olsa bile bu o ürünün sürdürülebilir olduğunu kanıtlamaz. %100 doğal içerikli bir cilt bakım ürününün içerik listesine bakıyorum ve sülfatlar ile petrol türevleri görüyorum. Çünkü petrol de doğadan çıkmıyor mu? Dolayısıyla bir şeyin tamamen doğal olması da onu çevre dostu yapmıyor ama büyük markalar bu terimleri kullanarak sanki çok mühim işler yapmışlar gibi ürünlerini pazarlamaktan geri durmuyorlar.

Biyobozunur için de bir örnek vermek istiyorum; toprakta 8 hafta içinde çözündüğü söylenen plastik şişelerde satılan çamaşır suları ve deterjanlar. Bir plastik şişenin toprakta çözünmesi demek, olduğundan daha küçük plastik parçalara ayrılması demektir. Mikroplastiklerin zararsız olduğunu kim söylemiş? Üstelik (firmalara hitap ederek söylüyorum bunu) sen şişeyi muz ağacı yaprağından yapsan bile bu, içine koyduğun çamaşır suyunun canlılara vereceği zararı hafifletmiyor.

Dolaylı Greenwashing

Ürünün ismi, amblemi, ambalajı, reklamı, afişi, vb. tüketicilere ekolojik duyarlılığı ve doğalı anımsatır. Firmanın ya da ürünün çevre dostu olduğu üstüne basılarak belirtilmez. Ancak saydığım bu küçük detayları ekleyerek öyleymiş izlenimi yaratır ve tüketicinin algılarıyla oynar; arka planına sık ağaçlarla kaplı bir orman fotoğrafı olan, ambalajı yeşil nane yapraklarıyla süslenmiş bir sakız reklamı gibi.

Gizli Greenwashing

Üçüncü dünya ülkelerinde, sosyal adalet ve işçi hakları kavramlarının esamesi bile okunmayan fabrikalarda ucuz işçi çalıştırıp bütün sanayi atıklarını filtreden geçirmeden denizlere, nehirlere, atmosfere salarak üretim yapan çok yönlü büyük bir şirket hayal edin (zor değil, çok örneği var). Bu şirketin satışları azalmış, kar oranı düşüşe geçmiş çünkü üretimin arkasındaki acı gerçekler basına sızmış. Tüketiciler, çalışanlarına ve doğaya daha saygılı, yerel, küçük işletmelere destek vermeyi tercih ediyor. Bu büyük şirket de çözüm olarak hâlihazırda var olan yerel bir işletmeyi satın alarak ya da küçük yerel bir işletme gibi görünecek bir marka yaratarak, normalden biraz daha çevre dostu ürünlerini bu işletme aracılığı ile satma yoluna gidiyor. İşte, gizli greenwashing böyle bir şey.

Günümüzde tüketiciler daha küçük, yerel ve daha ekolojik işletmeleri desteklemeyi tercih ediyorlar. Büyük şirketler de piyasadaki bu değişimi görüp müşterileri kaçırmamak için bu yola başvurabiliyorlar. Detaylı incelenmediği sürece bu küçük (gibi görünen) işletmelerin büyük şirketlere bağlı olduğunu anlamak neredeyse imkânsızdır. Satılan ürünler de ilk bakışta çok harika ve çevre dostu görünürler ama aslında uzak durmaya çalıştığınız ya da boykot ettiğiniz şirkete aittirler. Bu duruma, dünyanın en büyük plastik atık üreticisi olan bir içecek markasının, kendisine ait başka bir marka adı altında cam şişelerde organik sebze ve meyve suyu satması örnek verilebilir. Firma gezegeni kirletmeye devam eder, tüketiciler de farkında olmadan uzak durmaya çalıştıkları sisteme maddi destek vermeyi sürdürürler.

Politik Greenwashing

Bir firma ağaç dikme ve deniz/okyanus temizleme gibi ekolojik çalışmalara yatırım yaparak çevre sorunlarına duyarsız kalmadıklarını kanıtlamaya çalışır. Bunu gezegenin yüzü suyu hürmetine değil, sırf reklam olsun diye yapar, bu firmanın ürünlerinin ya da üretim yönteminin çevreye ne kadar zarar vermekte olduğu ise göz ardı edilir. Örnek olarak bir petrol şirketinin yağmur ormanlarını kurtarmak için yatırımlar yapması verilebilir. Bu durumun Türkiye’de de çok güzel bir örneği var; geçtiğimiz aylarda büyük bir deterjan firması İstanbul Boğazı’nda plastik çöpleri toplayacak çöpkaparları faaliyete soktu ve tv reklamları, boy boy afişler ve kalabalık etkinlikler ile göğsünü gere gere havasını attı. Ürünlerinin sebep olduğu plastik ve kimyasal kirlilikten ise söz eden çıkmadı.

Eklenti/İlaveten Greenwashing

Bu yolla firmalar, kendisi ve üretim yöntemleri ile doğaya zarar veren ürünlerin yanında ek olarak çevre dostu ürünler de üretip piyasaya sunar. Gizli greenwashing yönteminin aksine farklı bir marka adı altında değil, kendi isimleriyle her iki çeşitten ürünleri pazarlarlar. Gizli greenwashing’de şirketler, sürdürülebilir yöntemler şirketin imajı ve vizyonuyla uyuşmadığı için üstü örtülü yollarla çevreye duyarlı tüketicileri elinde tutmayı amaçlarken eklenti greenwashing yolunu seçen firmalar isimlerini ve imajlarını temizleme derdindedirler.

Hayvancılık sektörünün karbon ayak izi çok yüksek olduğu, hayvanlara acı verdiği ve ambalajları geri dönüştürülemeyen plastikten yapıldığı için her geçen gün daha fazla müşteri kaybeden bir süt firmasının, cam şişelerde bitkisel süt satmaya başlaması bu duruma örnek verilebilir. Ağız sağlığı ürünleri satan bir markanın plastik diş fırçaları yanı sıra bambu fırçalar üretip her ikisini de satması ve su kaynaklarını kirlettiği bilinen bir tekstil markasının geri dönüştürülmüş ipliklerden üretilmiş bir bahar koleksiyonu çıkarması da güzel örneklerdir.

Şimdi şunu düşünebilirsiniz: çevreyi kirleten markaların çevreye duyarlı işler yapmaya çalışması, gizli veya aleni, neden kötü bir şey olsun? Değişim bu şekilde, yavaş yavaş olmaz mı? Haklı olabilirsiniz ancak grenwashing’deki asıl sorun, bunu yapan şirketlerin ekolojik bir değişim istemiyor oluşu. Bu şirketler çevreye duyarlı olmak istemiyorlar, daha az maliyet ve daha fazla kar istiyorlar. Bunun için de küçük kelime oyunları ve yaprak desenleri ile, yeşil rengi baskın kullanarak, tüm ürünleri ve tüm üretim bandını ekolojik hale getirebilecek imkana sahipken sadece tek tük çevre dostu ürünler çıkararak tüketicileri kandırmaya çalışıyorlar. Eleştirdiğimiz kısım ve düşmemeye çalıştığımız tuzak tam olarak bu.

Greenwashing’den nasıl korunabiliriz?

Satın alacağınız ürünlerin üretim yerlerine bakabilir, içerik listelerinde toksik kimyasallar ve petrol türevleri (plastik materyaller) avına çıkabilir, markanın kimlere ve hangi büyük şirketlere ait olduğuna bakıp şeceresini çıkarabilirsiniz. Dürüst olacağım, altı üstü bir pantolon almak için alışveriş öncesinde böylesine doktora tezi yazar gibi ön araştırma yapacak kaç kişi var aramızda? Bir şey ancak uygulanabilir olduğunda sürdürülebilirdir. Her alışverişten önce böylesine detaylı bir ön araştırma yapmanın sürdürülebilir olmadığı aşikâr. Ancak sertifikalar, greenwashing’den korunmak adına çok işimize yarayabilir. İçerik avına çıkmaktansa sertifikalara bakmak daha kolay ve güvenilir bir yol.

Bir ürün gerçekten, kanıtlanabilir şekilde çevre dostuysa, hayvanlar üzerinde test yapmıyorsa ve/veya vegansa, bunu belgelemiş olmalıdır. Görselde örnek olarak yer verdiğim amblemler ve benzerleri satın alacağınız üründe yer alıyorsa, o ürün gerçekten ekolojik ve doğaya, canlılara duyarlı demektir. Şirketler bir paket sakızın üzerine bile %100 doğal yazabilirler ama sertifikalar ve belgelerde sahtekarlık yapamazlar.

Hepimiz her gün daha çok kirlenen ve dengesi gittikçe bozulan gezegenimiz için elimizden geleni yapmak istiyoruz. Biz tüketicilerin bu eğilimi, gerçek değişiklikler yapmayı reddeden şirketler tarafından müşteri çekme aracı olarak kullanılıp sömürülüyor. Daha çok okuyup bilinçlendikçe ve daha dikkatli oldukça, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek gezegenimize yardım edebileceğiz. Tek yapmamız gereken gözümüzü dört açmak.

Hepinize yemyeşil günler dileklerimle…

Kaynaklar
Cambridge Dictionary: https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/greenwashing
The Caring Vegan – Greenwashing In Beauty: http://theethicalevolution.com/greenwashing-in-beauty/
Ziveli – How To Tell If A Brand Is Green Or Just Greenwashing: https://ziveliblog.wordpress.com/2020/04/10/how-to-tell-if-a-brand-is-green-or-just-greenwashing/
Gittemary Johansen – 5 Types Of Greenwashing: https://www.youtube.com/watch?v=BjZzLGj5yGM

İlginizi çekebilir: Küresel su krizi: Suyumuz nereye gidiyor ve onu nasıl koruyabiliriz?

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale