X

Graffiti ve sokak sanatı: 10 adımda graffiti hakkında bilmeniz gerekenler

Graffiti ve sokak sanatları son yıllarda hiç görmediği kadar ilgi görerek altın çağını yaşıyor. Artık pek çok galeride düzenli olarak graffiti ve sokak sanatı sergileri var. Instagramda “graffiti” ve “streetart” hastag’i ile yapılan paylaşımlar 20 milyon adede dayandı.

Banksy kimdir bilmeyene uzaylı gözüyle bakar olduk, New York, Berlin, Londra, Seattle ve hatta İstanbul gibi büyük şehirlerde graffiti turları düzenleniyor. Bir çoğumuzun resimlerini çekip çevresine anlattığı favori graffiti sanatçısı ve eserleri var. Pera Müzesi’nin ‘’Duvarların Dili’’ sergisi yılın en çok ziyaret alan, konuşulan ve resimleri sosyal medyada paylaşılan olaylarından birine dönüştü.

Kısacası graffiti sanatı artık her yerden karşımıza çıkıyor. “Graffiti sanat mıdır?” tartışması çoktandır uluslararası platformlarda gündemde değil; sanat olduğunu kabul ettik; “Graffiti yasal mıdır, sınırları nelerdir?” konularına geçtik bile.

Graffiti kariyerine 1970’lerde New York’ta metro trenlerine graffiti çizerek başlayan “Irak crew” üyelerinden birinin sözleri, graffiti sanat tarihini en iyi şekilde şu şekilde özetliyor; “Graffiti; görsel sanatların rock and roll’udur, Amerika’dan çıkmıştır ve son 40 yıldır yükselişini tam gaz sürdürüyor.”

Sizleri de graffiti konusunda daha fazla bilgi edinip, şehri çok daha derin ve farklı bir gözle görmeye davet ediyorum sevgili Uplifers okuyucuları. Bu harika kültür konusunda size bol eğlenceli, görselli, dedikodulu “10 Adımda Graffiti: Graffiti 101” notları hazırladım.

Bugün notlarımızla başlıyoruz. Devamında Türkiye’nin en iyi üç graffiti sanatçısı ile detaylı ve samimi röportajlar geliyor. Graffiti dosyasını okumayı bitirdiğinizde tüm kültüre, jargona hakim ve İstanbul’da sanatçı isimlerini kullanarak mini bir tur verebilecek hale geleceksiniz, benden size söz.

Ben dosyayı ve röportajları hazırlarken çok öğrendim, çok eğlendim ve çok çalıştım. Ancak sizlere dostça bir uyarım var; bundan sonra şehirde gezinirken hiç bir duvar, kepenk, bina, elektrik trafosu, telefon kulübesi, tabela, hatta mekanların tuvaletleri gözünüze eskisi gibi gelmeyecek! 

1. Bilmeniz gereken terimler

Şansınız olur da bir graffiti sanatçısıyla konuşursanız, yaptığı işe ne diyeceğinize aman dikkat edin derim. Aşağıdaki kavramları ve aralarındaki farkları çok iyi bilmekte fayda var.

Tag: Graffiti sanatçısının mahlasını (takma adını) yazdığı graffitidir. Tag’ler hızlıca marker ile yazılmış, boyutsuz ve renksiz olabilir. Veya çok boyutlu, renkli, desenli, kodlanmış mesajlar taşıyan görseller de olabilirler.

Taglemede amaç, diğer sanatçılara ve Dünya’ya adını duyurmak; ben buradayım, burası benim bölgem demektir.

Graffiti: Tag’i de kapsayan bu terim, duvara ve benzer yüzeylere çeşitli malzemeler ile yapılan her türlü yazıya ve kodlamaya genel olarak verilen ad. Graffitide tag yazılması zorunlu değil, başka kelimeler de yazılabilir.

Tag ve Graffiti örneği: Turbo (by Turbo),  Cope (by Cope)

Street Art: Halka açık yerlerde görsel olarak yaratılan çizim, poster, sticker, şablonla boyama, heykel, video yerleştirme tarzlarında karşımıza çıkan eserler.
Aslında tag bir graffiti, graffiti de bir sreet art diyebiliriz. Küçükten büyüğe tag, graffiti, mural ve streeat art olarak düşünebilirsiniz.

Streetart örneği: Cleaning up (Banksy), Remember Death (Met)

Mural: Duvar, bina gibi büyük bir yüzeye çizilen resim.

Mural örneği: Lincoln (Eduardo Kobra), Kızgın Panda (Leo Lunatic)

2. Hiphop kültürü

Graffiti sanatının evrimleşip bugünkü halini alması, hiphop kültürüne dayanıyor. Hiphop kültürünün ise dört ana elementi var; rap, DJ’lik, break dans ve graffiti. Genelde rap, albüm kapaklarında ve müzik yapılan alanlardaki çizimlerden doğuyor. Hiphop kültürü ve graffiti tarihi ile ilgili çok fazla bilgi vermeden bir sonraki yazı olan Turbo – Tunç Dindaş röportajını bekleyin diyorum. Hiphop dışında bir graffiti dalı daha var; “çete graffitisi” ancak o başka bir yazının konusu olsun şimdilik.

3. Graffiti grupları

Genelde “crew” olarak adlandırılan graffiti sanatçılarının birlikte boyadıkları, takıldıkları gruplar bu kültürün vazgeçilmezi. Her grubun havalı bir adı var ve üyeler genelde yaptıkları çizimin bir kenarına grup isimlerini yazıyor. Dünyada gruplar daha profesyonel bir şekilde üye seçip alsa da, Türkiye’de dostluk ve kafa dengi olma esasına dayanıyor. Gruplarda kurucu ve daha eski üyelerin sözü yenilere göre daha fazla geçiyor.

4. Kutsal topraklar “sokak”

Sokak sanatçıları için sokak, biz sıradan ölümlüler için ifade ettiğinden çok daha fazlasını ifade ediyor. Oyun alanımız, galerimiz, sokaklar bizim her şeyimiz diyorlar. Bizim için sıradan bir kepenk, onların yeni şaheserinin tuvali olabiliyor. Graffitiyi sokakta oynama kültürünün uzantısı olarak görenler de var, sokaklardaki büyük reklam panoları ve seçim afişleri ile alanı ihlal edilmiş gibi hisseden de…

5. Raconlar ve yazılı olmayan kurallar

Bahsi geçen ülkeye ve bölgeye göre sokakta sanat yapmanın belirli kuralları oluyor. “Crosslama” dediğimiz duvarda bulunan bir graffitiyi kapatıp üzerine yenisini yapmanın cezası Los Angeles çete bölgesinde kurşunlanmak iken, İstanbul’da birinci seferde sözlü uyarı, ikincisinde dayak olabiliyor.

6. “Fame” kavramı

Bir graffiti sanatçısının kendi tag’ini (mahlasını) şehrin çeşitli yerlerine ve çeşitli renk ve boyutlarda yapmasının kesinlikle egosal ve narsistik bir tarafı var. Ne kadar çok ismi çeşitli yerde miktarca çok yazarsa, o sanatçı hem diğer sanatçılar arasında hem de kendi şehrinde daha fazla ünleniyor. Bu şekilde bilinirliği artırmaya “fame” deniyor. Fame kavramı, o sanatçının sadece adını yazıp göstermesi değil; yazarken kendi stilini iyice ortaya çıkarıp sanatını olgunlaştırmasını da temsil ediyor.

7. İllegal boyutu

Hukuki açıdan bakıldığında belediyelerin tahsis ettiği alanlar, hall of fame’ler ve graffiti duvarları dışında boyamak yasal değil. Ancak bazı semtlerdeki dükkanlar ve bina sahipleri anlayışlı olup ses etmeyebiliyor. Graffiti sanatının yasa dışı olan kısmı konusunda LA’in en ünlü gruplarından TKO’un en eski üyelerinden birinden alıntı yapma hakkıma başvurmak istiyorum. Der ki;

“Legal yapılan graffiti, hayvanat bahçesindeki kaplana benzer. Kaplan hala kaplandır ancak artık evcilleşmiştir. Gerçek graffiti illegal ve beklenmedik yerdedir.”

8. En çok sayıda insana ulaşma olanağı

Sokak sanatçılarının zorlu çalışma koşullarına karşın stratejik bir konumda yaptığı eseri ile hayal edemeyeceği çok sayıda insana ulaşma şansı var. New York’ta ünlü bir galericinin dediği gibi içeride Mona Lisa da olsa bir müzenin dışı her zaman içinden fazla insan sayıda insan tarafından görülecektir! Sokak sanatçıları için bu ironik durum neyse ki geçerli değil, onların sanatı herkese açık.

9. Şehri tuval olarak görme

Gerçekten iyi bir graffiti sanatçısı sadece duvar ve uygun zeminleri değil, tüm şehri tuval olarak görme yeteneğine sahip olur. Yazının devamındaki röportajlarda çeşitli örnekler göreceksiniz; ama ben şimdiden bir kaç tane vereyim; trafik tabelaları (Clet Abrahams), çöp kamyonları (Turbo), Siirt Kalesi (Mr. Hure), ev bacası ve araba kaportası içi (Leo Lunatic)..

10. İşine aşık olma durumu 

Biraz makul ve mantıklı akıl yürütünce insan anlıyor ki graffiti sanatçısı olmak zor zanaat. Başlarken kuvvetle muhtemel illegal başlıyorsunuz, spreyinizi kendi paranızla alıyorsunuz, sadece geceleri geç saatlerde çalışıyorsunuz, üstelik kendi gerçek adınızla değil takma adınızla tanınıyorsunuz. “Fame” (bkz 6. adım) oluşturmak için yıllarca bu düzende çalışmanız gerek. Bu durum 8-5 masa başı, sakin bir iş yapmanıza da çoğu zaman engel. Bir de tutuklanmalar, nezaretler ve bazen de davalar var başınızda. Özetle bu iş aşk olmadan yapılacak bir iş değil.

Graffiti 101 eğitiminin teorik kısmını geride bırakan sevgili okur, şimdi en güzel kısım başlıyor. Türkiye’nin en ünlü ve yetenekli üç graffiti sanatçısı; Turbo, Leo Lunatic ve Met ile söyleşiler geliyor. Sonraki bölümde sizi neler mi bekliyor? Pera Müzesi’nde ve çeşitli sergilerde kendilerine yer bulan İstanbul’un sevimli canavarları, The Guardian’a konu olan kızgın panda, Terörle Mücadele’den yargılanma vakaları, Haydarpaşa köprüsünde havaya ateş açılması, görüp görebileceğiniz en harika kuru kafa çizimleri ve daha fazlası için takipte kalın.

İlginizi çekebilir: Ünlü isimlerin alışıldık normların dışındaki “sıradışı” ilişkileri

Zeynep Cansoylu Samancıoğlu: Gündüzleri çok uluslu bir firmada kozmetik kanalı müşteri yöneticisi. Geceleri saç & cilt bakımı, moda, trendler, gezme, yeme ve içme yazan araştırmacı blogger. Doğal ortamları olan alışverişte, sergide, balede, operada, müzikalde, vapurda, boğazda, müzede, gezmede, yemekte sıklıkla gözlemlenebilir. Hep güzel insanların ve şeylerin peşinde.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale