X

Gomidas tiyatroda: Besteci Gomidas’ın yaşamına ve iç dünyasına bir yolculuk

“Şarkıları dinlerken hikayeleri gördüm, her hikayede beni buldum. Kendimin okulu oldum duyduğum her ezgide. Her ağacın bir adı varmış, her insanın bir şarkısı.”

Gomidas, geçmişe dair bir hikaye anlatmasına rağmen, karakterin insani duygularının evrenselliği ile bugüne de ışık tutan bir oyun. (Yazının orjinalini TimeOut’ta bulabilirsiniz.)

12 Kasım’da Meryem Ana Kilisesi’nde oldukça anlamlı bir oyun sahnelendi. Şu an sezondaki diğer oyunlarla kıyaslandığında içerik olarak ayrışan bir oyun. Osmanlı döneminde Kütahya’da dünyaya gelmiş besteci Gomidas’ı anmanın da bir yolu. Seyirci oyun boyunca kilisenin atmosferi ve aynı zamanda bir koro şefi olan Gomidas’ın eserleriyle büyülendi. Tınısı enfes bir koro ve Fehmi Karaarslan’ın şahane performansıyla delirmeye bırakılarak çaresiz kalmış yaratıcı bir zihnin dünyasına hep birlikte yolculuk edildi. Epey de kalabalıktı. Oyun tam kapasite ve salon dolu izlendi.

Ne kadar eski ama ne kadar taze bir öykü, değil mi? Günümüzde hala azınlıklarla ilgili meselemizi tam çözememiş bir toplum olarak Ermeni bir sanat insanına, onun yaşadıklarına ve iç dünyasına kulak vermek oldukça düşündürücü, fazlasıyla çarpıcı.

Bir müzikolog, besteci ve koro şefi olan rahip Gomidas Vartabed’in 18 yılını sessizliğe gömülerek bir akıl hastanesinde geçirmesi gerçekten akıl alır şey değil. Heba olmuş bir 18 yıldan bahsediyoruz. Vartabed, yakın arkadaşının ona miras bıraktığı hayali koyununun peşinden seslenerek, kendi hayat hikayesinde bir yolculuk inşa etmiş. Tek kişilik dev kadrosuyla Karaarslan da bizi bu hayali inşaya dönüşü olmayan gidiş biletiyle yolcu ediyor. Dönüşü olmayan çünkü oyundan çıktığınızda hala aklınızda replikler var, Gomidas bizim içimizde yaşamaya devam ediyor böylece. Sorgulamanın bitmediği yerde dönüş yok malum.

Hagop Mamigonyan yönetimindeki Lusavoriç Korosu, oyun boyunca tüyleri diken diken ediyor. Gomidas “Müzik Kutusu” dediği Ermenistan toprağındaki ezgileri iyi tanıyan bir besteciymiş. Eserleri de su gibi, duru ve berrak melodilerden oluşuyor, oyuna eşliği muazzam.

Müzik dünyasının ve literatürdeki repertuvarın gösterdiği üzere Türk ve Ermeni melodileri birbiriyle birçok benzerlik taşıyor. Gomidas ezgileri bu sebeple de kulağımıza yabancı olmayabilir. Aşina oluşumuz sayesinde metinden rol çalmadan, hazmı kolay şekilde dinlenebiliyor.

Tekstin akıcılığında ise tabii ki oyunu Fransızcadan Türkçeye çeviren Serra Yılmaz ve Yiğit Bener’in parmağı var.

Oyun bittiğinde oyuncunun koro üyelerini de topluca sahneye davet etmesi ayrıca güzel çünkü müthiş bir çoksesli performansın perde arkasında kalması saygısızlık olur. Rejiye dahil mi bilemem ama öyleyse Ahmet Sami Özbudak ve yönetmen yardımcısı Duygu Pelit çok ince düşünmüş. Tabii burada ufak bir nüans var: Mekanın mimarisinden ötürü Cihan Avşar’ın minimal dekorunu taşıyan dikdörtgen sahnede koro sahneye çıkmıyor ama Gomidas’ın etrafında konuşlanıyor.

Yolcu Tiyatro’nun oyunlarından biri olan Gomidas, pandemideki kapanma sürecinin ardından tekrar seyirci ile buluşuyor ve 2022’de de tam kapasite izleniyor. Biletler 80 ila 150 TL arası değişiyor. İstanbul’un herkes tarafından bilinmeyen ama tarih kokan sahnelerinden birinde izleniyor. Meryem Ana Kilisesi olarak bilinen ama aslında bir Ermeni Kilisesi olan Vorodman Kilisesi’nde olması oldukça kıymetli. Genelde saat 20.30’da başlayan oyun biletlerini Yolcu Tiyatro’nun kendi web sayfasından bulabilirsiniz.

Şimdiden keyifli seyirler ve tabi dinlemeler!

İlginizi çekebilir: Selçuk Yöntem’le Amadeus üzerine keyifli bir sohbet

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.
İlgili Makale