Gölgeler, bizim olan parçalarımız, kimseye söyleyemediğimiz bir o kadar içimize işlemiş olan… Her ne kadar bir süreliğine üzerini örtebilmeyi başarsak bile, en küçük bir tetiklemede olduğu yerden dışarı çıkıveren, çıktığı an hayatımızın yönetimini ele geçiren, bizim bir türlü barışamadığımız, kendimize bile itiraf edemediğimiz parçalarımız.
Yalnızlıktan korkan ben
Bu yazımızın konusu; ‘’yalnızlıktan korkan’’ ben. Yalnızlık yaklaşımıma kendi tecrübelerim ile başlayacağım. Biliyorum ki; bu yazıyı okuyan sizler de hayatınızın bir noktasında aynı duyguları veya çok benzerlerini paylaştınız. Okul yıllarım boyunca çok fazla okul değiştirdim, hatta o kadar çok ki, hiçbir yerde neredeyse iki yıldan fazla kalmadım. Her zaman yeni arkadaşlar edinmek durumunda kaldım, günlerce neden yalnızım diye sorguladığım oldu; yine de ertesinde çok iyi arkadaşlarım da oldu. Fakat bu arada ben duvarlar ördüm, geçilmesi kolay olmayan, dengemi bozar diye düşünüp diğer insanları yanıma yaklaştırmayan duvarlar.
Onlara yazmayı her zaman onlarla konuşmaktan daha kolay buldum. Neden diye soracak olursanız, sebebi çok açıktı: Kendimi koruyordum, risk almıyordum, yazmak veya yazarak anlatmak her zaman çok daha kolaydı, çünkü bakabilmek cesaret isterdi, aynen savaşa katılacak bir kumandan gibi en önde saf tutabilmeyi gerektirirdi. Sonra üniversite yılları geldi, yine aynı yalnızlık ve sadece izin verilmiş kişilerin yakınlaşması devam etti.
Ve evet yine tüm samimiyetimle itiraf ediyorum, çok sevdiğim bir adamın ihaneti söz konusu olduğunda bile, yalnız kalmaktan korkarak hareket edebildim. Yalnızlığımla kalamadım, ‘Başka insanlar ne düşünür?’, ‘O ne düşünür?’, ‘Ben şimdi ne yapacağım?’, ‘Nasıl yalnız olacağım?’ diye korktum. Bu yalnızlık korkusu o kadar büyüktü ki, mantığa sığmayacak saygısızlıklar karşısında bile bana sadece ‘’olduğum gibi kalmayı’’ emretti. Katlandığım olaylar, akış, huzursuzluk, mutsuzluk ve günler boyu süren hüzünler bile bu yalnızlık korkusunu yenmeye, onu kabul etmeye yetmedi. Ben onu bastırdıkça, hayat bana hep daha zor koşullara katlanmayı getirdi.
Hayatımı değiştiren soru
Ta ki bir gün öyle bir noktaya geldim ki, o güne kadar bir kere bile sormaya cesaret edemediğim bir şey sordum kendime; ‘Ben neden buradaydım?’, ‘Neden böyle mutsuz bir resmin parçasıydım?’ ve ‘Yarın ölebilmeye bu kadar yakınken neden günlerimi bu derece mutsuz geçirmekteydim?’ Sırf yalnızlık korkusu ve o koluma takıp gidemediğim ‘’yalnızlıktan korkan’’ ben yüzünden.
İşte o an her şey değişti, ben o korkuyu yanıma aldım, hayatımı tamamiyle değiştirdim, her ne olursa olsun geri dönmedim. Bana sunulan tüm ikinci şansları reddettim, çünkü yalnızlığımla arkadaş oldum. Yalnızlığımı tek başınalığa dönüştürdüm, muhteşem bir arkadaş buldum kendime, kendim oldum. Her tek başıma kalışımda kendimi biraz daha tanıdım, evet yine belki birlikteliklerim oldu ama hiçbirinde tek başına olduğum kadar ben olmayı ‘’henüz’’ beceremedim.
Halen o yalnızlıktan korkan ben, tek başımalığımı alıp dünyanın her yerine seyahatlerime devam ediyorum, bugüne kadar Güney Amerika da dahil olmak üzere pek çok yeri ‘’tek başıma’’ dolaştım. En güzel seyahat anılarım bu tek başına seyahatlerimde beni buldu. Öyle ki, bugün yalnızlığımla alay edebiliyorum, tekliğime gülebiliyorum, ara ara kendime kendimle randevular ayarlıyorum ki, yoğun günlerimde biraz olsun tek başıma ve yine sadece ‘’ben’’ olarak tüm yalnızlığım, tek başınalığım ve varlığım ile vakit geçirebileyim.
Yalnızlık korkusu yüzünden mutsuz bir yaşama devam etmeyin
Tek başıma seyahatlerimde en çok dikkatimi çekenler aynı masada oturup, aslında fiziken birlikte gözüküp, dışarıdan bakıldığında yapayalnız olanlar. Gerçek aslında her zaman gözlerimizin önündedir. Hepimiz sıklıkla duyuyoruz, evliliğinden ilişkisinden mutlu olmayan artık haz almayan ama sadece ‘’yalnızlık’’ korkusu ile huzursuz, mutsuz bir yaşama devam edenler, sadece yalnız kalmamak için birbirine yalan söyleyenler, yalnız kalırsam ne yaparım düşüncesi ile kendine olan sevgisizliğini, farklı bir kadın veya erkekten hoşlandığını bile itiraf edemeyenler…
İlgili yazı: Kalabalıklardaki yalnızlık: İlişkilerdeki ”iki yabancı” sendromu
Hayat yalnızlıktan korkmak için çok kısa, yalnızlık gölgeniz ile bir olun, yalnızlığınızı sevin, tek başınalığınız sizin en yakın dostunuzdur, o gerçektir, yalan söylemez, ona dürüst olmanız gerekmez zaten sizin içinizi bilir.
Eğer yalnızlıktan korkuyorsanız bugün gölgenizi dönüştürmek için bir adım atın, siz olduğunuz gibi güzelsiniz, bunu anlamak için bir sevgili, bir eş, bir arkadaş gerekmiyor, bunu öncelikle siz ‘’tek başınıza’’ keşfetmelisiniz…
Sevgili Özdemir Asaf’ın muhteşem şiiri bizi yalnızlığa bir adım daha yaklaştırır. Yalnız kalmaktan korktuğumuz gölgelerimizi sevelim, çünkü yalnızlık; sadece kendi kendimize yürüyebileceğimiz, yalnız geldiğimiz gibi yalnız gideceğimiz bu hayatta bize verilmiş en güzel güçtür;
Yalnızlık Paylaşılmaz
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan…
Paylaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan…
Paylaşılmaz.
Bir düşün’de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.