X

Gölgeler dosyası açılıyor: ″Aldatılmış″ ben saklandığın yerden çık

Sadece gölgelerimiz üzerine konuşsaydık, yani sakladığımız yüzlerimiz. Bilip de bilmemezlikten geldiğimiz taraflarımız, varlığını soluduğumuzda hissettiğimiz, en küçük bir söz işittiğimizde nefretle, sinirle ve egonun dalgalarında oradan oraya savrularak inkar ettiğimiz, kabul vermediğimiz, ‘’Hayır bu ben olamam dediğimiz’’ gölgelerimiz…

Evet gölgelerimiz; merhamet kadar bizim olan kibir veya paylaşımcılık kadar bizim olan kıskançlığımız veya bencilliğimiz.

Bu yazı dizimizde hep birlikte gölgelerimize bakacağız, tabi ki onlar da bize bakacak. Biz gölgelerimizle yüzleştikçe, açıkça gölgelerimizi kabul ettikçe daha da genişleyeceğiz.

İlk gölgemiz: Aldatılmak

Aldatılmak, evet inkar etmeyeceğim, ben de yaşadım hem de en ağır şekilde. Evliliğimin bitmesi, yaklaşık on yıllık bir ilişkinin son bulması. Gençliğimden olgunluğuma her anımı paylaştığım bir sevgiliyi kaybetmek, sanki yaşama amacımı kaybetmek gibi. Bu sadece bir hikaye, benim hikayem. Sizin hikayelerinizi de biliyorum veya tahmin edebiliyorum; iki çocuğunuz vardı, mutluydunuz, sonra birgün her şey değişti ya da evli değildiniz, henüz nişanlanmıştınız ve sonra bir mesaj gördünüz. Veya kız arkadaşınız sizinle buluşamayacağını söyledi ve tamamen tesadüf eseri denk geldiniz. Bu ve benzeri ‘’kendinizi son derece kandırılmış, yalan söylenmiş ve değersiz’’ hissettiğiniz durumlar.

Gölge hangi noktada oluştu ve size neler söyledi?

Bu tecrübe öyle yaşanıp kenara atılabilecek türden bir durum değil, tabi ki biz ne kadar bastırmaya çalışsak da, üstesinden geldik desek de sonraki ilişkilerimizde bizi takip ediyor, ‘’güvensizlik, bir diğeri ile olmaya uyum sağlayamama, asla bir daha kendini bir aşka bırakamama’’ gibi birçok şekilde kendini gösteriyor.

Aldatılmışlık içimdeki gölgeyi o kadar büyüttü ki artık hiçbir şeye ve hiç kimseye güvenim kalmamıştı. 

Aldatıldıktan sonra benim gölgem çok yoğun bir şekilde içimde büyüdükçe büyüdü. Hiçbir şeye ve hiç kimseye güvenim kalmamıştı. Sürekli sorguladım, ‘Neden ben?’, ‘Bunu hak edecek ne yaptım?’ gibi şeyler sorup durdum kendime. Bu gölge egomu o derece yükseltmişti ki, olaylara tarafsız bakamadım, kabul veremedim, değiştirmeye çalıştım. Yani burada kendi payıma düşeni sorgulamak, bu durumda alabileceğim derslere bakmaktansa, gölgemin ardına sığındım, tam bir ‘’mağdur’’ oldum; ne de olsa sevgili gölgem müthiş egosuyla ve içinden geçen ‘’tüm dünya bana karşı’’ inancıyla tam bir aldatılmış kadın yaratmıştı, bunun için aradığı tüm şartlar mevcuttu.

İlgili yazı: Aldatıldıktan sonra yeni bir hayat

Biliyorum bunu sizler de yaşamışsınızdır, gölgem hayattaki değerim, varlığım ve yolumu sorgulamama yardımcı olurken, diğer taraftan bana sessiz sessiz aynı şeyi söyledi; ‘’Beğenilmeyi hak etmiyorsun, sevilmeyi hak etmiyorsun’’. O kadar uzun süre bastırmaya çalıştım ki, sonunda yeni bir ilişkiye başladığımda beni dünyalar kadar seven bir adamın beni neden sevdiğini bile anlayamadım. Bana verdiği onca sevgi ve aşka karşın ben bunu doya doya onunla birlikte yaşayamadım, çünkü sevgili gölgemle yüzleşmekten oldukça korktum.

Dışarıdan aldığım onca yoğun sevgiye karşın, bu gölge bana ‘’sevilemeyeceğimi, değersiz olduğumu’’ söylemeye devam ettikçe, içimde ne sevgi ne aşk büyütebildim. Sadece bir süre seviyorum diye düşündüm, o zaman doğru noktadaydım… İşte içimdeki bu kocaman bir boşlukla, sonrasında ise aldatılmış olmaktan o derece utanç duydum ki, istenmemiş olmak, beğenilmemiş olmak, yalnız bırakılmak, başka birine karşı tercih edilmemiş olmak, sanki ‘’ben’’ olmak bile dünya üzerindeki en ‘’yanlış’’ şeymiş gibi hissettim. Ben bu gölgeden kaçtıkça o beni kemirmeye devam etti, onu gizledikçe, bu kimliği örtmeye çalıştıkça ve ondan kaçtıkça o daha da güçlendi.

Peki sonra ne oldu?

Almak ve vermek kavramlarının yani duygu alışverişinin ne kadar kıyısında, ne kadar sığ bir şekilde yaşadığımı anladım. Bu noktada korkmadan o gölgeye döndüm, ona sarıldım, kocaman bir ışık tuttum. Evet sevilmeyi hak etmesem de, değersiz olsam da herhangi bir insandan önce ‘’ben’’ kendi kendimi sevecektim, kendi kendime sonsuz değer verecektim, en büyük hediyeleri kendime alacaktım, en fazla zamanı kendimle geçirecektim, önce kendimin en iyi arkadaşı olacaktım, önce kendi kendime gülmeyi ve kendimle dalga geçebilmeyi öğrenecektim. Önce kendim hayatı kabul edecektim ve bunlar olmadan yani bu gölgenin ‘’elinden tutmadan’’ her ilişkim aynı sonla bitecekti.

Bugün, bu yazım da dahil olmak üzere, sevgili ‘’aldatılmışlara’’ ve tabi ki en yakın dostlarımdan biri olan sevgili gölgeme sesleniyorum. Gölgenizden korkmayın, yaşadığınız bir son değildi, sizi büyütmek, bir şeylerin farkına varmanız ve yine sizden gelip dış dünyaya yansımış bir bütündü. Bundan utanmayın, eğer hala bir yerde size yeni ilişkiniz de dahil olmak üzere ‘’aldatıldığınızı, başaramayacağınızı, değersiz olduğunuzu, sevgisiz kalacağınızı veya sizin bunu hak etmediğinizi’’ söyleyen bir gölgeniz varsa, onu sevin. Bir çocuk gibi onu kucaklayın. O sizin bir parçanızdır, onunla arkadaş olun.

Sevgili Deepak Chopra, Debbie Ford ve Marianne Williamson’ın ortak yazdıkları Gölge Etkisi (The Shadow Effect) kitabının en etkileyici cümlesi inanıyorum ki benim olduğu kadar sizin de gölgelerinize bakış açınızı değiştirecek;

…’’En parlak ışığınız ancak siz karanlığınızı kabul ettiğinizde parlar…’’

Hayattaki gölgeleriniz de size aittir, onları sevin ve kucaklayın. Bu sayede gölgelerinizle gülümseyebilirsiniz.

Unutmayın ki, hayatta sizi oluşturan iyi şeyler kadar gölgeleriniz de size aittir, gölgeler sizin üzerine çalışmanız gereken, yüzleşmeniz ile belki de hayatınızda yepyeni kapılar açabilecek yönlerinizdir. Gölgelerinizden korkmayın, gölgelerinizle gülümsemeyi öğrenmek güzeldir.

Şimdi bu yazıyı okuyorsanız hep birlikte onu kucaklayalım ve diyelim ki; ‘Aldatılmışlığım seni seviyorum, senin için buradayım, seninle daha güçlüyüm, benimle olduğun ve beni tamamladığın için sana teşekkür ederim ve seninle hayata gülebilmek çok güzel.’

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale