Keşif için yine yollardayım… Yağmurlu bir Cumartesi sabahı… Adres Kalamış; Anadolu yakasının en güzel, en huzurlu, en bozulmayan, nadide noktalarından biri. Ve çiseleyen yağmurun altında, etrafı saran toprak kokusunu soluyarak hedefe doğru ilerleyen ben. Sonunda ara sokaklardan birine giriyorum ve hedefe ulaşıyorum. Bulduğumda da “Niye bu ara sokağa saklanmışlar acaba?” diye kendime sorarken, içeri girip, atmosferi görünce bu gizemin sebebini anlıyorum. Çünkü burası insanlara gerçekten “bir tatlı huzur” bulmaları için hazırlanmış gizli bir sığınak.
“Tatlı Huzur” tam adı gibi bir yer. Renkli, yumuşacık, yormayan renklerle döşenmiş, İngiliz tarzı bir dekorasyonla süslenen, insanın içini açan yepyeni bir yer.
Cumartesi ve Pazar sabahları açık büfe kahvaltıları var. Açık büfe derken buraya bir parantez açayım; çünkü bildiğiniz örneklere hiç benzemiyor. İnsanoğlu işte, açık büfe gördük mü bir mutlu oluruz, gözümüz şenlenir, iştahımız kabarır ama özellikle biz kadınlar tabağı elimize aldığımız anda kafamızda “deli sorular” bir bir başlar;
- “Ay acaba hangisinden alsam?” diye 40 saat düşünürüz.
- Dayanamayıp her şeyden aldıktan sonra: “Aldım ama bu kadar şeyi nasıl yiyeceğim acaba?” diye düşünürken, tabak bize, biz tabağa bakarız.
- Ve tabii ki en önemli nokta; kalorisi yüzünden vicdanımızla kısa bir muhasebeye gireriz ama sonunda mağlup olmayı kabul ederiz.
Ama burada böyle sıkıntılar yok! Gayet özenle seçilmiş, her ayrıntı düşünülerek hazırlanmış tam kararında bir açık büfe sizi bekliyor. Aman şu da olsaymış demeyeceğiniz ama diğer yandan gereksiz bir sürü seçenek arasında bakıp kalmayacağınız bir menü hazırlamışlar.
Türk insanı dışarıda bile yese, illa ki bir ‘ev lezzeti’ arar, özellikle de kahvaltıda. Burada her şey -tahmin edersiniz- halis muhlis ev yapımı! Ekmekler, poğaçalar, kekler, reçeller…vs.
Benim gibi ‘çay’ düşkünleri ise yaşadı. Çünkü buranın çayları bile özel, 4 farklı harmandan hazırlanıyor. Tabi bu durumda olan bana oldu, 1 haftalık çay kotamı bir sabahta doldurdum sanırım.
Sofistike tabağımı hazırladıktan sonra, Tatlı Huzur’un yaratıcıları Harun Bey ve oyuncu eşi Esra Akkaya ile sohbetimize başladık.
Harun Bey mekanın yaratıcısı. Kurumsal hayattan biraz sıkılıp (bilmem tanıdık geldi mi :)), ben ne yapsam mutlu olabilirim diye düşünmüş ve burayı hayal etmiş. İşten çıkıp eve gitmeden uğrayabileceği ama evinin rahatlığını da bulabileceği, tüm arkadaşları ile buluşabileceği, uzun sohbetler yapabileceği, gözlerden uzak, çok ayak altında olmayan (neden aralara gizlenmiş anlamış oldum) ama en önemlisi “gelen herkesin sahibi gibi hissedeceği” bir yeri olsun istemiş ve burayı bulur bulmaz da işe koyulmuş.
Burası bildiğiniz kafelerden oldukça farklı bir konsepte sahip. Damağa, göze ve aynı zamanda ruha ve zihne de hitap eden bir yer. Burası bir ‘sanat cafe’. Haftanın her günü bir etkinlik var; sinema, astroloji, Osmanlı tarihi, yaşam koçluğu, sağlıklı yaşam ve beslenme başlıkları altında, konusunun uzmanlarının katıldığı geceler düzenliyor. Detaylarını websitesinden ya da mekanı arayarak da öğrenebilirsiniz. Bendeniz tabi ki ‘astroloji’ seansını kaçırır mıyım, kaçırmam!
Menüye ve dekorasyona gelince, tabii ki bir kadın eli değmiş, devreye Esra hanım girmiş. Konseptteki samimiyet ve farklılık menüye de yansımış; arkadaşlarının pişirdiği ve en beğendikleri tariflerle başlangıcı yapmışlar. Melek’in çikolatalı kurabiyesi, Melike’nin cheesecake’i, Müjde’nin limonlu cupcake’i…
Uzun ve çeşit çeşit yemeklerin piştiği sofralardan gelen Harun ve Esra, bunlar bize yetmez demişler, MSA’dan aldıkları destekle menülerini zenginleştirip esas yemekleri de menüye dahil etmişler.
Unutmadan söyleyeyim, buranın bir diğer özelliği de ‘Dukan diyeti’ yapanlara kahvaltı dahil, özel bir menülerinin olması. Onlara özel ekmekler, omletler…vs. Anlayacağınız Dukan yapanlara bir destek de Tatlı Huzur’dan.
Özetle ‘Tatlı Huzur’ adını tam olarak tanımlayan, sahiplerinin o güzel enerjisini yansıtan, insanların evden çıkmaya üşenmeden gelip evlerindeki rahatlığı ve lezzeti bulabilecekleri, aynı zamanda da hayatın farklı alanları konusunda bilgi sahibi olup uzun ve verimli sohbetlere dahil olabilecekleri gözlerden uzak ama gönüllere çok yakın, 5 duyunuza da karşılık verebilen sıcacık bir yer.
Önerim; yeni yılınızın ilk günlerinden birinde burayı deneyin,verimli ve keyifli bir başlangıç yapın.
Not; Müşteriler o içten samimiyeti o kadar güzel hissetmiş olacaklar ki, ben oradayken mutfağın şefine ‘Cheesecake Oscar’ı’ yapıp getiren bir grup vardı.