Psikoloji alanında yapılan araştırmalar ve tüketim alışkanlıklarını inceleyen çalışmalar, toplumdaki bireylerin artık kıyafet konusunda daha az cinsiyetçi seçimler yaptıklarını gösteriyor. Artık sokakta maskülen görünümlü kadınları ya da feminen stildeki erkekleri görmek anormal bir durum değil.
Konu cinsiyet olduğunda, kıyafet seçiminde neden böyle bir ayrılmanın söz konusu olduğu sorusu akıllara geliyor. Bu soruya cevap verebilmek için ise, bu kıyafetlerin tarihini, kimler tarafından ne amaçla giyildiğini biraz araştırmak gerekiyor.
Bu incelemeye topuklu ayakkabıyla başlayabiliriz. Topuklu ayakkabının kullanımıyla ilgili en bilinen söylenti, bu akımın Fransa’da başladığıyla ilgili. O dönemde sokakların pisliği nedeniyle eteklerinin kirlenmesini istemeyen kadınların, eteklerinin yerde sürünmesini engellemek amacıyla kullandığı topuklu ayakkabıların ilk ortaya çıkışı aslında bu tarihlerden çok daha eski zamanlara dayanıyor. Topuklu ayakkabı ilk kez, Orta Asya’da atlı askerler tarafından kullanılmış. Günümüzde ise erkeklerin bu ayakkabıları günlük yaşamlarında kullanması söz konusu bile değil.
Aynı şekilde eski çağlarda askerlerin kılıç taşıma amaçlı kullandıkları kemerler de günümüzde erkekler için seksi ve çekici olmak için kullanılan aksesuarlara dönüştü. Spor salonunda saatler harcanarak geliştirilmiş Adonis kaslarını sergilemek ve omuzlarını olduğundan daha geniş göstermek isteyen erkekler, düşük bel pantolonlarına taktıkları kemerlerle dikkati bel bölgelerinde toplayarak vücutlarını sergilemeyi tercih ediyor.
Geleneksel yapıyla örtüşmeyen bir çok giyim stili, seksi ve çekici bir görünüm sergilememize yardımcı olduğu söylenerek, moda dünyasında yön veren markalar ve televizyon dünyası tarafından ‘’moda’’ olarak lanse edildi ve geniş kitleler tarafından benimsendi.
Örnek vermek gerekirse geçmiş yıllarda çok da popüler olmayan bikini, 1962 yapımı Dr. No filminde Ursula Andress’in seksi görünümüyle özdeşleştirildikten sonra herkes tarafından kullanılmaya başlandı. Aynı şekilde oldukça sade stillerin bir parçası olan ve işçi kıyafeti olarak benimsenmiş jeanler, 1955 yapımı ‘’Rebel Without a Cause’’ filminde James Dean giydikten sonra seksi görünmek isteyen erkeklerin bir numaralı tercihi haline geldi.
Cinsiyetçi görünümlerle medyada yer alan bikini ve jean gibi kıyafetlerin geçirdiği evrim, moda dünyasının da bu akıma destek vermesiyle daha geniş kitlelere ulaşmaya başladı.
Kadınların pantolon giymesi de 2.Dünya Savaşı yıllarına dayanıyor. Savaş sonrası erkek nüfusunun azalmasıyla birlikte kadınlar fabrikalarda çalışmaya başladı ve çalışırken rahat hareket edebilmek adına pantolon giymeye başladılar.
Coco Chanel, kadınlara özel takımlar tasarlarken sevgililerinin kıyafetlerinden ilham aldı.
Gelelim hem kadınları hem de erkekleri en çok etkileyen ve cinselliği çağrıştıran renk olan kırmızıya… Bu rengin neden bu denli cinsellikle bağdaştırıldığını araştıran çalışmaların sonuçları, kırmızı rengin testesteron seviyesini yükselttiğini ve baskın olma duygusunu artırdığını söylüyor. Bu nedenle de erkek ya da kadın olun, kırmızı giydiğiniz an bulunduğunuz ortamda tüm gözlerin size çevrildiğini göreceksiniz.