Her geçen gün bilim ve teknoloji dünyası gelişiyor fakat bu gelişimi de yeni hastalıklar takip ediyor. Giresun Sendromu da son dönemlerde tıp literatürüne girmiş ilginç bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Bu yazımızda, sizler için dünyada ilk defa Türkiye’de rastlanmış olan Giresun Sendromu’nun detaylarını kaleme aldık.
Giresun Sendromu nedir?
Giresun Sendromu, vücuttaki organların yer değiştirmesine bağlı bir siroz hastalığı olarak tanımlanıyor. Nadir görülen bu hastalık nedeniyle yer değiştiren organlar sanki bir ayna görüntüsüne bürünüyor. Bu yer değiştirme durumu yüzünden de siroz ve kalp yetmezliği gelişiyor; Giresun Sendromu yüzünden kalp ve karaciğerkalp yetmezliği gelişiyor;in yeri değişiyor ve bu durum sonucunda da kalp yetmezliğiyle siroz açığa çıkıyor.
İlk kez Giresun’da yaşayan bir insanda rastlanan bu hastalık, ismini bu şehirden alıyor ve tıp literatüründe de bu şekilde geçiyor. Bu hastalığa sahip kişilerin vücutlarındaki tüm organlar yer değişikliği sergiliyor. Bu özelliği doğrultusunda Giresun Sendromu situs inversus isimli hastalıktan ayrılıyor; situs inversus yüzünden bazı organların yeri değişirken bu hastalıkta tüm organlar olması gereken yerlerinden farklı konumlarda bulunuyor.
Şu anda bu hastalığın neden ortaya çıktığı bilinmiyor. Sağlık profesyonelleri, bu hastalığın situs inversus ile benzerlik göstermesinden ötürü genetik mutasyondan şüpheleniyorlar.
Giresun Sendromu’nun belirtileri nelerdir?
Bu hastalık, kendisini farklı semptomlarla belli edebiliyor. Bu semptomların başında da yürürken zorluk çekmek geliyor. Ayrıca, nefes darlığı, halsizlik ve karında şişkinlik hissiyatı da Giresun Sendromu’nun önemli belirtileri arasında yer alıyor.
Giresun Sendromu’na sahip olduğu anlaşılan bazı bireylerde enerji düşüklüğü ve iştah kaybı da gözlemlenebiliyor. Yaşam kalitesini fazlasıyla düşüren bu hastalığın erken teşhisi büyük önem taşıyor. Röntgen, ultrason, bilgisayarlı tomografi (BT) taraması ve manyetik rezonans (MR) gibi görüntüleme teknikleriyle bu hastalık teşhis edilebiliyor.
Giresun Sendromu nasıl tedavi edilir?
Giresun Sendromu’na sahip insanların çoğu bu hastalığın farkına uzun bir süre boyunca varamıyorlar. Bu insanlar, genellikle nefes darlığı, karın bölgesinde sıvı toplanması ve yorgunluk şikayetleriyle doktora başvuruyorlar. Daha sonra, yukarıda bahsetmiş olduğumuz tıbbi yöntemlerle hastalığın tanısı koyuluyor. Tanı koyulduktan sonra da hastalığın tedavisi kritik bir rol oynuyor.
Giresun Sendromu siroz ve kalp yetmezliği komplikasyonlarını beraberinde getirdiği için tedavi sürecinde bu komplikasyonların yönetilmesi büyük bir önem taşıyor. Sağlık profesyonelleri, tedavi sürecini şekillendirmeden önce hastanın yaşı ve kronik hastalıkları gibi kişisel durumları göz önünde bulunduruyor.
Hastaların genetik yapıları ve sağlık geçmişleri incelendikten sonra, uygun bir tedavi planı çıkarılıyor. Bu plan, siroza veya kalp yetmezliğine yönelik şekillendirilebiliyor. Eğer siroza yönelik bir tedavi programı hazırlanırsa karaciğeri destekleyen ilaçlar veya karaciğer nakli söz konusu olabiliyor. Kalp yetmezliğine dayalı program ise kalp fonksiyonlarını destekleyen ilaçlar içerebiliyor.
Giresun Sendromu’nun tedavi sürecinde beslenme düzeni ve egzersiz de ön plana çıkıyor. Hastanın durumuna bağlı olarak bolca sodyum içeren bir beslenme planının uygulanması gerekebiliyor. Özelleştirilmiş beslenme planına ek olarak, düzenli egzersiz de sağlık profesyonelleri tarafından öneriliyor.
Giresun Sendromu türünün ilk örneği olduğu için bu hastalığa sahip bireylerin düzenli olarak gastroenteroloji ve kardiyoloji uzmanları tarafından takip edilmesi gerekiyor. Bu takip sayesinde hastalığın gidişatı hakkında kapsamlı veriler elde edilebiliyor ve bu verilere göre tedavi programı özelleştirilebiliyor.
Bu hastalık fazlasıyla nadir ve uzmansız teşhis edilmesi imkansız olduğu için yukarıda bahsetmiş olduğumuz belirtiler açığa çıktığında mutlaka bir sağlık profesyoneline danışılmasını öneriyoruz.
İlginizi çekebilir: Vücudumuzdaki doğal detoks organları ve onları desteklemenin yolları