X

Gıda, tarım ve su sorunlarına çözüm: Gıda girişimciliğinin potansiyelini genişleten Kök Projekt

Sizce de günümüzün en büyük sorunlarından biri mutfak çöpleri ve artık gıdalar değil mi? Kişi başı günlük üretilen çöp miktarı 1,2 kilogramı buluyor ve global ölçekte firmaları da eklediğimizde bu korkunç bir boyuta ulaşıyor. Ne var ki, döngüsel yaklaşım, gıda ve tarım üzerine yapılan girişimler ve fikirlerle bu durumu çözmek imkansız değil.

Türkiye’de de tüm bunlar ve daha fazlası için çalışan Kök Projekt var. Biz de global çapta gıda, tarım ve su sorunlarının çözümü için fikirler üreten ve gıda girişimlerini destekleyen Kök Projekt’in Kurucu Ortağı Semi Hakim ile projelerini, dünyada gıda ve suyla ilgili yaşanan sorunları ve gıda girişimcisi olmak için nelerin önemli olduğunu konuştuk.

Kök Projekt’in ortaya çıkış hikayesini öncelikle sizden dinleyelim. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

Aslında Kök Projekt, bizim gıda ve gelecekle ilgili merakımızdan ortaya çıktı. Farklı bilgi ve deneyimlere sahip olmamıza rağmen, ortağımla benim geçmişimizde benzer olan tek kısım aşçılık geçmişimiz. Bu işe başlarken de karar verdiğimiz ilk şey, gıda sektöründe iş yapmak istediğimizdi. Çalışırken keyif alacağımız, gözlerimizin parladığı kısmı bulmak yaklaşık bir ayımızı aldı ama sonunda bulduk. Bizi en çok gıda girişimciliği ve sonraki trendi yaratacak girişimcilerin potansiyellerini genişletmek heyecanlandırıyor.

Gerçekleştirdiğimiz projelerde de en az bizim kadar keyif alacak farklı ekiplerle çalışıyoruz. Kök Projekt içerisinde birçok farklı ekip birbirlerinden bağımsız olarak sadece Kök Projekt’e bağlı olarak hareket edebiliyor. Yapıyı oluştururken kendimize botanikte bir bitki gövdesi türü olan rizomu örnek aldık.

Hedeflerinizi anlatırken döngüsel yaklaşımdan bahsediyorsunuz. Bu yaklaşımı daha detaylı bir şekilde anlatabilir misiniz?

“Yap, kullan, at” olan lineer yaklaşımın sebep olduğu atık problemine çözüm olarak ortaya çıkan döngüsel yaklaşım aslında hayatın her alanında planlama sürecinde başlıyor. Döngüsel yaklaşımda üretmek, yeniden kullanmak ve daha sonra sistemde çıkan fazlalıkları yeniden dönüştürerek tekrar sisteme katmak gerekiyor. Her sektörde zarardan yarar elde edebilmeyi sağlayan bu yaklaşımın özellikle gıda ve tarımsal alanlarında çok güzel örnekleri bulunuyor. Örnek olarak tarımsal atıklardan üretilen biyogaz, markete götürüldüğünde satılamayan şekilsiz meyve sebzenin kaynağında toplanarak işlenip sos haline getirilmesini sağlayan girişimler gösterilebilir.

Global çaptaki gıda, tarım ve su sorunlarına çözüm üretmek için varsınız. Peki gıda sektörünün şu an karşı karşıya olduğu en büyük problem ne? Bunlar aşılabilir problemler mi?

Sorunlar bölgelere göre farklılık gösterebiliyor. Fakat bizce global çaptaki en büyük sıkıntı gıda atığı. Özellikle kaynak sıkıntısı çekerken, gıda atığı sorununa çözüm olarak geliştirilen sürdürülebilir ve çevreci projeler dünyaya birçok anlamda yarar sağlayacaktır. Dünyada bu konuda çok güzel girişimler mevcut. Ev atığının önlenmesi, ev atığının dönüştürülmesi, tarımsal gıda atığının önlenmesi, gıdaya erişim sorununun önüne geçilmesi üzerine projeler mevcut. Türkiye’de de bu konuda çalışan Fazla Gıda yatırım alarak büyüyerek devam ediyor. Tabii gıda atığı probleminin önüne geçebilmek için bireysel olarak tüketim kültürümüzü de gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyoruz.

Bir diğer problem ise gıda ekosisteminin var olmasını sağlayan en önemli girdi olan “su”yun verimli kullanılması. Suyun özellikle depolanması, arıtılması ve tarımsal alanlardaki verimli kullanımı çok önemli. Tarımda teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması için çiftçinin ve endüstrinin kullanabileceği projelerin yapılması gerekiyor. Tabii ki diğer yandan sürdürülebilir tarım uygulamalarının ürünlerini kullanmaları için tüketicileri de bu yönde bilgilendirmek ve talep etmelerini sağlamak gerekiyor. Biz girişimcilerle çalışırken de her zaman tüm süreci düşünmelerini istiyoruz. Sadece üretim ve satışı düşünmek eksik kalır, tüketicinin bunu talep etmesi de sağlanmalı. Böylece tarımsal kalkınmayı da sağlayabiliriz.

Türkiye açısından değerlendirdiğimizde gıda, tarım ve su konularında nelere dikkat etmemiz gerekiyor? Türkiye, dünya geneline kıyasla tarım konusunda nerede konumlanıyor?

Türkiye ekilebilir tarım arazisi olarak muazzam bir coğrafyaya sahip. Bu da tarım teknolojilerinin uygulanabileceği ve tarım girişimciliği konusunda çok ciddi potansiyeli olduğunu gösteriyor. Türkiye, çok farklı iklim ve toprak örtüsüne sahip olduğundan data toplayan tarım girişimcisi, kısa mesafelerde çok çeşitli data toplayabilmesi açısından cennet. Bu konuda çalışan Hollanda’ya göre onların ölçeklerinin küçük olması sebebi ile çok daha büyük avantajlarımız mevcut. Ancak demin de bahsettiğim gibi, su konusu çok kritik. Ülkemizde özellikle sulama konusunda yaşanan yanlış teknikler, toprağın verimini ciddi seviyede düşürüyor, haliyle tarım teknolojileri yine burada önemli bir role sahip. Dünyada birçok ülkede yaygın olarak gerçekleşen, hassas tarım teknolojilerinin adaptasyonu ve teşvik edilmesini önemli görüyoruz.

Tarımda sürdürülebilirlik konusu hakkında ne düşünüyorsunuz? Böyle bir şey mümkün mü yoksa şu andaki örnekler yetersiz mi?

Kesinlikle mümkün. Sürdürülebilirlik gıda sistemleri adına önemli hedef ve tarım için de en kritik noktayı teşkil ediyor. Ancak sürdürülebilirlik sadece tarımın kendisiyle değil, üreticilerin de desteğiyle gerçekleşebilir. Çok ciddi bir tarım ülkesi olan Türkiye’de yaş ortalaması 27, çiftçilikle uğraşanların yaş ortalaması ise 54. Bu sebeple genç çiftçilerin desteklenmesi ve kırsal alanlarda gençlerin yaşayabilecekleri yaşam alanları oluşturabilmek gerekiyor. Bunun tarım üzerinde çok pozitif etkisi olacağına inanıyoruz. Biz bu aşamada tarım teknolojilerinin uygulanması ile emeği yoğun olan çiftçiliğin daha cazip hale geleceğini ve tarım girişimciliğinin güçlenmesini  çözüm olarak görüyoruz.

Yıllardır en çok duyduğumuz konuların başında “su kaynaklarının tükenmesi” geliyor. Gerçekten dünyadaki kaynaklar kötü bir durumda mı?

Her sorun aslında içinde çözümünü de barındırıyor. Şu an su kaynakları maalesef iyi durumda değil. Ancak suyun arıtılması, depolanması ve verimli kullanılması konusunda da çok güzel girişimler var. Bu girişimler mevcut su kaynaklarının kontrollü olarak kullanılması adına çözümler üretiyor, hem de kirli suyun tüketilebilir veya tekrar kullanılabilir hale gelmesi konusuna odaklanıyor. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de de bu alanda bir çok girişimin ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Gıda ve tarım ekosisteminin sürekliliği için su alanında çalışan girişimlerin desteklenmesi gerekiyor.

Teknoloji kirliliği artırırken bir yandan da sorunlara son derece pratik çözümler sunuyor. Teknolojinin gelişimi gıda, tarım ve su için avantaj mı dezavantaj mı?

Biz teknolojinin doğru ve etik kullanımının sürdürülebilir bir gelecek oluşturabilmek için gerekli olduğunu savunuyoruz. Bilginin şeffaflaştığı bir ortamda vücudunuza giren gıdanın nerede hangi koşullarda üretildiğini bilebilmek güzel olur. Veya hassas tarım uygulamaları ile uydudan aldığınız verileri kullanıp doğru ilaçlama yapabilmek teknoloji ile mümkün. “Yüzyıllardır tarım yapıyor olmak” maalesef günümüz şartlarında yeterli bir çözüm değil. Çünkü geleceğin dünyasını bugünün problemleri ve dünün teknolojisi ile doyuramayız.

İnsanları daha iyi yiyeceklere yönlendirmek için neler yapılabilir?

İyi olan alternatifin daha kolay olmasını sağlayarak insanları iyi yiyeceklere yönlendirebiliriz. Sadece sağlıklı diye insanların lezzetsiz yemekler yemesini bekleyemezsiniz; veya sağlıklı diye 2 saat yol gidip alışveriş yapmalarını sağlayamazsınız. Sürecin kolay olmasını sağlamamız gerekiyor. Örneğin obezitenin sebeplerinden biri fast food yemeklerin sağlıklı yemekten daha ulaşılabilir ve ucuz olması. Birçok gıda girişiminin aslında tıkandığı nokta maalesef bu. Bir ürünün talebini artırabilmek için kullanımını yaygınlaştırmak gerekiyor. İtalyanların 1960’larda yaptığı yemek devrimi bunun en iyi örneğidir. Dünyanın neresinde olursa olsun İtalyan restoranlarında bir yerlerde zeytinyağı şişesi ve konserve domates görürsünüz. Bu ürünlerin nasıl kullanıldığını menüdeki yemeklerde birinci elden tecrübe edersiniz

Bugüne gelecek olursak, Amerikalı Impossible Burger şirketi bunu müthiş başarıyor. Bitki bazlı “kanayan” burger köftesi üretiyorlar. Bitki bazlı bu ürün ile çevreye zarar vermeden lezzetli bir burger ortaya koyuyorlar. Bunu da geniş tüketime uygun hızlı bir reçete ile burger ile yapıyorlar. Yani baktığınızda sonuçta bu ürün bir tür “kıyma”, kıyma ile ilgili bütün reçeteleri yapabilirsiniz. Fakat bu ekip direkt olarak burgeri sahiplenerek hem bir alternatif sunuyorlar, hem de nasıl kullanılacağını gösteriyorlar. Et alternatifleri de aslında an itibarıyla çok ciddi bir trend, hatta yakın zamanda öğrendiğimiz kadarıyla Türkiye’de bunun üzerine çalışan bir girişim de var.

Kök Projekt bu bilinçlendirmeyi yapmak için nasıl içerikler ve etkinlikler hazırlıyor?

Bizler gıda girişimciliği için bir arayüz sağlıyoruz. İçeriklerimizi ve etkinliklerimizi hazırlarken dinamik, çözüm odaklı ve geleceğe dair içeriklere ve etkinliklere yöneliyoruz. Bunun sebebi de aslında birçok alternatifin var olduğunu gösterebilmek. Çünkü gıda dünyası muazzam bir dünya ve her gün yeni bir fikir çıkabiliyor. Taraf tutmak veya sorunlara odaklanmak yerine bizi heyecanlandıran kısım, çözümün bir parçası olabilmek. Bu sebeple sürdürülebilir çözümler üreten girişimcileri destekliyoruz.

Gıda girişimcisi olmak isteyenlere nasıl tavsiyeler verirsiniz?

Gıda girişimcisi olmanın bence en büyük avantajı, çözüm geliştirdikleri sorunların çok gerçek ve insan hayatına dokunan, çoğu zaman göz önünde sorunlar olması. Sorunun çok belirgin olduğu bu ekosistemde, bizim gıda girişimcisine en büyük tavsiyemiz uygulanabilir ve sürdürülebilir çözümler üretmeleri. Farkındalık çalışmaları çok güzel ama bence herhangi birini, girişimciden ayıran en önemli özellik sorunu iyi tanımlamaları, aksiyon alıp çözüm üretmeleri ve bu çözümleri uygulamaya sokabilmeleri.

Tabii gıda sektöründe girişimcilik biraz daha yavaş ilerliyor. Bunun sebebi de dizayn ettiğiniz ürün veya servisin geri bildirimini toplayabilmeniz için aradan belli bir zaman geçmesi. Mesela tarladaki domatesin verimliliğini ölçerek ürün kalitesini artırmak isteyen bir girişimin, Haziran ortasında ekilen domatesin toplanabilmesi için yaklaşık 60-75 gün beklemesi gerekiyor. Daha sonra topladığı bilgiyi anlamlı bir hale getirmesi ve uygulamaya geçirmesi domatesin bir daha ekileceği dönemi beklemesini gerektirebiliyor. Dolayısıyla süreç ve geri dönüş diğer teknoloji girişimlerine göre daha yavaş olabiliyor. Bu sebeple her zaman gıda, tarım ve su girişimciliğinin diğer girişimcilik konularından ayrılması ve onlara özel başarı metriklerinde çalışması gerektiğine inanıyor, girişimcilerle de bu yönde çalışıyoruz.

Kök Projekt’i takip etmek ve projelerinizden haberdar olmak isteyenler size hangi mecralardan ulaşabilir?

Kök olarak en aktif olduğumuz mecralar, Facebook ve Instagram. İlk etapta kendi sosyal medya hesaplarımızı kendimiz yönetiyorduk ve fark ettik ki gıda sektöründe bir dijital ajans eksiği var. Bunun üzerine Edible Ideas’ı kurduk ve kendi hesaplarımızı da onlara emanet ettik. Kök ile ilgili bütün etkinlikleri ve dünyadaki gıda girişimciliğine dair birçok konuyu Instagram’dan takip edebilirler.

2018 sonuna doğru canlıya alacağımız bir projemiz de Türkiye ve farklı ülkelerdeki gıda girişimcilerinin profillerinin ve sunumlarının bulunduğu ve gıda girişimciliği ekosistemine ait haberlerin paylaşıldığı bir web platformu. Bu sayede Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri takip edebileceğimiz açık bir kaynak üretmiş ve paylaşmış olacağız.

Merak ettiğiniz sorular için Kök Projekt’in web sitesine de bakabilirsiniz. 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale