Plastik sanatlara özellikle de resim sanatına yakın durmaya gayret eden biri olduğumu söylesem de, bu konuda eleştirel bir bakış geliştirmek için yıllarını o sanatın içinde geçirmiş, o sanatla yoğrulmuş sanatçılar ve eleştirmenlere nazaran bir hiç olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu nedenle niyetim bir resim eleştirisi yapmak küstahlığından olabildiğince uzak durmak olmuştur her konu açıldığında. Bir iki yüzeysel eleştiri yapıp sıvışmayı tercih etmişimdir geneldeki takındığım ısrarcı, uzlaşmaz tavrımın aksine.
Sonuçta on yıllarla ifade edilen bir akımın en usta icracılarının elinden, gözünden, imbiğinden süzülen eserlerin içerisinde kaybolup gitmek gibi her zaman daha kolay ve keyifli bir seçenek dururken kendimi bitmez tükenmez bir tartışmaya teslim etmek pek mantıklı da değil doğrusu.
Sanatın teknolojiyle evrimi
Teknolojide yaşanan gelişmeler başlığı altına yazılabilecek yüzlerce madde arasından bu sefer sanat ve teknoloji arasındaki etkileşimi yazma tercihim de, kendimi ünlü bir resmin 3 boyutlu animasyonu içerisinde gezerken fark etmemle başladı.
Vincent Van Gogh kimdir, bilmek için çok araştırma yapmaya gerek yok. Duyduğu seslerin vardığı ürkütücü, dayanılmaz acı ona kulağını kestirecek kadar ileri gitmiş, nevi şahsına münhasır bir garip dâhi.
En ünlü eserlerinden birinin, ‘The Night Cafe’ nin animasyonunu yapmışlar ve bir tablonun içerisinde sizi ressamıyla beraber gezdiriyorlar. İnanılmaz!
Yeni dijital deneyimler
Böyle yeni deneyimlerin de kapıda olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, çünkü yaşattığı gerçeküstü deneyimleriyle kendimizi kaptırıp gittiğimiz her teknolojik gelişme gibi sanatla kurulan her yeni iletişim de bizi bambaşka insanlar yapıp çıkacak.
Bir benzer uygulamayı ünlülerin odalarının fotoğraflarını çekip dijital ortamda canlandıran NTV’nin web sitesindeki bir uygulamada görmüştüm yıllar evvel. calismaodam.ntv.com.tr adresinden hâlâ ziyaret edilebiliyor tahmin ediyorum.
Bu gibi 3 boyutlu gerçeküstü deneyimlerin yaygınlaşmasıyla yakın gelecekte müzelere olan yoğun ilgide bir azalma olur mu? Mona Lisa tablosunun önündeki bitmek tükenmek bilmeyen kuyrukların sonu gelir mi örneğin?
Louvre Müzesi sinek avlıyor, eserlere olan ilgiyi artırabilmek için gezici sergilerden, kiralama önerilerine kadar pek çok çözüm fikri eşikte!’ Böyle bir gazete haberi -tabii hâlâ gazete diye bir şeyden bahsedebiliyorsak- okuyarak güne başladığımız sabahları görebiliriz gibime geliyor! Ne dersiniz?
(Ben sıradaki uygulamanın ‘Çığlık’ tablosu olması konusunda ısrarcıyım. Köprüdeki sırtı dönük ikiliden biri olmak istiyorum kesinlikle! Diğerinin kim olduğu çok da mühim değil:)