X

“Geride bırakabilmenin” güzelliği

“Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Mevlana Celaleddin Rumi

Sürekli hatırlarız, tekrar tekrar dilimizdedir. İfadelerimizdedir, neler yaşandığı, nasıl incindiğimiz, nasıl acı çektiğimiz, nasıl yorulduğumuz, yaralı olduğumuz… Bu bitmeyen bir hikayedir adeta. Yıllar geçer bizler yine o kapanmış defterleri açmaya, o yaşanmışlıkta kalmaya, o eskiyi hatırlamaya ve yeniden yeniden o geri döndürülemeyecek anlara, olaylara ve hatta oluşlara akarız.

Neden diye sorduğumuzda cevabı bulmak aslında basittir; fakat bu “geride bırakamamak” dediğimiz bu durumda asıl önemli olan farklı bileşenler vardır. Ben bu yazımda sizlerle bunlara daha yakından bakalım istiyorum… Bizler evet bugünde yaşarız ama geçmişin hangi “sebepleri” ve bugünün hangi “sonuçları” bizim bırakmamıza, yani bugüne akmamıza engeldir?

Bir kere olaylara “kabul verebilmek” yani olayları olduğu gibi kabul edebilmek yetimiz olması gerekir. Bu özellikle “diğer kişinin tercihine göre” kendimizi “kurban” rolü ile konumlandırmaktır aslında. Örneğin aldatılmış oluruz değil mi? Yıllarca söyler dururuz, X beni aldattı… Aslında olay tam olarak nedir, X kişisinin ilişkideki tercihi değişmiştir. Özgür iradesi ile başka bir kadın veya erkek ile birlikte olmaya karar vermiştir. Bunu öğrendiğimizde neden dünyamız yıkılır? Neden bırakamayız? Neden “kurban” verilmiş kurban “edilmiş” veya diğer bir deyiş ile “mağdur” oluruz? Çünkü kendimizi kendimiz ile değil “durumlar” veya “olaylar” ile “tanımlarız” yani “özdeşleşmeye” başlarız… İşte bu noktada muhteşem bir yol vardır; bırakabilmek yani geride bırakabilmek…

Aynı örneği incelemeye devam edelim, evet X kişisi ilişkimizi farklı bir yöne götürdü, farklı bir kişi ile birlikte olmayı tercih etti. Bu noktada öncelikle kabul verdiğimizde (bu değişimin her zaman en iyi hayırımıza olduğunu, normal bir durum olduğunu, bunun bizim de özgür irademizin bir parçası olduğunu ve değişen şeyin sadece bir ilişki olduğunu halen hayatta sağlıklı ve mutlu olduğumuzu gibi) olaylara daha sakin yaklaşabiliriz. Ve ertesinde ise vazgeçmek yani geride bırakmak gelir. Evet bir ilişki yaşanmıştır, zaman geçmiştir, deneyimdir ve artık yeni hikayeler yazmak, yeni maceralara atılmak ve işte hayatı keşfetmeye devam etmek için önümüzde muhteşem yepyeni bir yol uzanmaktadır…

Yani bu bakış açısı bize neyi kazandırır? Biz kendimizi “olay” tanımından ya da “aldatılmış olmak” tanımından bağımsızlaştırmış oluruz… O noktada kalmayız; yaşandı, bitti, ben geride bıraktım artık bugün var diyebiliriz… O an olan yani “diğer kişinin tercihine göre” ve öyleki hepimizin özgür irademize göre olması çok muhtemel bir tercihe göre “kendimizi kurban vermek” yerine sadece hayat güzel ve ben bugün buradayım diyebiliriz…

Peki bir de şu yönden bakalım. Ben bırakmaya hazırım ama ben bıraksam bile annem, babam, arkadaşlarım ya çevrem ne olacak diye sorgulayabiliriz… İşte bunun kontrolü de bizlerdedir aslında. Evet, hayatımızda birçok farklı karar alırken çevremizden de etkilenmekteyizdir (ve bu kaçınılmazdır) fakat hayatta hangi noktada ve hangi olayla karşılaşmış olursak olalım, eğer biz ayağa kalkmak istiyorsak mutlaka uzanan bir el olacaktır. Yine aynı örnek üzerinden ilerlemeye devam edelim; aldatıldık, evliliğimizi sonlandırmak istiyoruz. Yeni bir hayat istiyoruz, bu konuda “kararımızı” gerçekten açıklıkla vermişsek yapmamız gereken tek şey gerekli adımları tamamlamaktır. Yeni bir şehre taşınabiliriz, yeni bir ülkeye yerleşebiliriz…

Bırakamamak halimizin diğer bir bileşeni de kendimize hayatta biçtiğimiz can-ım “değerdir”. Aslında bu değer kavramı çok daha derinden değerlendiremiz gereken bir kavramdır. Nedir “değer” dediğimiz? İşte bırakamamak halimizde “değer” görüşümüz yine bir diğer kişinin bakış açısına göre şekillenmektedir. O diğer kişi bizimle olursa değerliyizdir; olmadığı durumda üzüntüyü, kaybı, kurban olmuşluğu benimser, sadece olanı olduğu gibi kabul edemeyiz; bırakamayız. O beğenmediği durumda değerimiz olmaz, o sevmeye değer bulmuyor diye sevilemeyeceğimizi düşünürüz, o sevgi ile bakmıyor diye bunun hayatımızda olmadığını varsayarız… Peki gerçekten böyle midir? Bizim muhteşem varlığımız bir kişinin kararına göre şekillenebilir mi?

İşte bırakamadığımız her gün geriye tekrar tekrar dönüp te aynı sayfaları okumaya devam ettiğimiz bu durumlar aslında hayat görüşümüz olur… Bakın sevgili Guy Finley Vazgeçebilmek isimli güzel eserinden bu durumu nasıl açıklıyor:

“…Eninde sonunda göreceğiniz gibi, neredeyse her çeşit mutsuzluk duygusu, bir parçayı bütünün kendisi sanmanın bir sonucu. Bu şu demek: Resmin tamamını görmediğimizde, kendi kendimizi baltalayacak davranışlarda bulunma olasılığımız oldukça yüksektir.

…Kendi kendini korkutan biri olmak yerine, her zaman için kendini aydınlatan biri olabilirsiniz. Bir seçeneğiniz var. Her zaman için kendiniz için iyi olanı seçebileceğinizi keşfetmek, gerçekten heyecan vericidir.

…Yalnızca mutsuzluk veren bir durumu ya da bitmek tükenmek bilmeyen acı duyguları geride bırakmayı istemek yetmez. Çünkü istekler, açan bir çiçek gibi sırada bekleyen arılar gibi, birbirlerinin yerini alır, değişirler. İşte bu yüzden, geride bırakmanın tam olarak ne hakkında olduğunu derinden anlamak bizim için böylesine önemlidir.

  • Geride bırakmak, neler olabilirdi diye düşünerek hüsran dolu hayallerle yaşamak değildir.
  • Geride bırakmak, başka birisinin hatalı olduğundan kesinlikle emin olmak değildir.
  • Geride bırakmak, hayali bir yeni zaferin sıcaklığıyla ısınırken, bir hayal kırıklığının küllerine bağlı kalmak değildir.
  • Geride bırakmak eski bir soruna endişe içinde yeni bir çözüm aramak değildir.
  • Geride bırakmak beklentilerini düşürmenin ağırlığı ile yaşamak değildir.
  • Geride bırakmak size geçmiş bağlılıklarınızı anımsatacak acı veren kişilerden ve yerlerden kaçmak değildir.”

Bugün kendinizle her yere taşıdığınız, kalbinizde ve beyninizde “ağırlık” olan, geride bırakamadığınız, kendinizi tanımlarınızdan kurtaramadığınız ne varsa yeniden sorun; “bu doğru mu, siz gerçekten sadece bu tanıma uyan kişi misiniz, bunu tanımlamak için mi bu evrende muhteşem bir beden ve akıl ile yaratıldınız?”

Ve işte sevgiyle, farkındalıkla ve sadece gerçek sizi bulmak üzere; geride bırakın…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale