Gerekliliklerden uzak, hayata yakın bir duruş: Kendini tanıma yolunda açık ve kararlı olmak

Arkadaş ortamlarında ya da bir olay karşısındaki tepkimizde şu tarz cümleler dökülebiliyor ağzımızdan kimi zaman: ‘Ben böyleyim, ben asla öyle yapmam böyle yaparım. Ben buyum. Benim tarzım şu.’ Bu cümleler ağzımızdan sadece dökülmekle kalmıyor aynı zamanda hayatımıza şekil de veriyor… Bir sonraki benzer duruma bu tepkiler sepetinden uygun bir tepki seçiyor ve sonucunu daha önceden zaten bildiğimiz/yaşadığımız bir şekilde kendi ellerimizle örmüş oluyoruz… Ne büyük sürpriz ama! Yani zihnin yaşamak istediği sonucun farkında ve en kısa/bilindik yoldan bunu seçmen için seni ikna ediyor! -işte burası kulaklarınızın aşina olduğu yere çok benzer: ‘Konfor Alanı’- Ve bu böyle geçip giderken yıllar geçiyor… Güneşin dünyaya olan konumu, gezegenler, saatler, mevsimler, yıllar derken bir sürü şey de değişiyor… Bu değişiklerin bir kısmını görebiliyoruz bedenimizde. Ya biraz kilo alıyor veya veriyoruz, ya kırışıklıklarımız artıyor, ya da ağrılarımızı duyumsar oluyoruz günler geçtikçe… Yani geçen zamana direnmeyip ayak uyduran fiziksel dünyamız var bizim. Tıpkı doğada olduğu gibi. Kış mevsiminin o sert, acıtan fırtınasında rüzgara kendini bırakmış, rüzgarla dans eden ağaç gibi… Yani direnmek yerine ‘o hal ne ise orada var olmanın bir yolunu bulan’ fiziksel dünyanın içerisindeyken, zihnimiz bunun neresinde?

Burada dikkat çekmek istediğim yer, bizim biz oluşumuzu ağzımızdan çıkan cümleler gerçekleştiriyor.. O cümleler doğrultusunda eyleme geçiyoruz ve sonuçları yaratıyoruz. Burada spiritüel bir şeyden bahsetmiyorum. Bir eylem varsa onun ortaya çıkaracağı bir sonuç vardır. Evet pozitif cümleler kuran biri ile tam tersini uygulayan arasında da benzer bir bağ var ancak en temelde dikkat etmek istediğim şey: ‘Kendimizi hangi cümlelerle tanımlıyoruz?’ veya bir başka açıdan soracak olursak: ‘Kendimizi hangi cümlelerle sınırlıyoruz?’, ‘Kendimiz hakkındaki düşüncelerimizle gerçekliğimiz arasında bir fark var mı?’ ‘Hangi kendimizi diğer insanlara gösteriyoruz: Onların görmek istediğini mi? Gerçekte olduğumuz hali mi?’

Hepimiz artık bir şekilde görüyoruz, duyuyoruz, okuyoruz yani her halükarda maruz kalıyoruz ki: Değişim diye bir şey var. Her ne kadar fiziki değişim kendi kendine olsa da gözle görülür bir yanı var. Peki ya zihin açısından değişim? Kendi kendine değişen, gelişen, uyum sağlayan bir fiziki özelliğin yanında zihinsel gelişim dediğimiz şey, üzerinde kafa çalıştırmayı hak etmiyor mu sizce de?

Zihni geliştirmenin bin bir türlü yöntemi var ancak en önemlisi burada bilerek ve isteyerek, kendimizi yönetme şeklimiz. Düşünsenize, gün içinde neleri yönetiyorsunuz? Say say bitmez. Peki kendinizi hiç yönettiğinizi düşünüyor musunuz? Mesela birine bir öfke duyduğunuz zaman bunun nedenini soruyor musunuz yoksa aklınıza, içinize ilk gelen cümleleri mi sarf ediyorsunuz? Bir başka örnek daha: Bir kriz anında heyecana kapılıp sizi/olayı/içinde bulunulan hali heyecan veya kaygılarınızın mı yönetmesine izin veriyorsunuz veya olması gerekeni bulmak için zihninizi biraz kullanma gayretinde bulunuyor musunuz?

Bu örnekler ve yöntemler üzerine, dünyadaki herkesin diyecek bir sözü vardır ve muhtemelen bu dünya var olduğu müddetçe zaman içinde değişse bile benzer şeyler üzerinde sözler söylenmeye devam edecek. 

Benim anladığım gerçek şu ki; yönteminiz ne olursa olsun insan kendini tanıma yoluna açık ve kararlı olmalı… Başka da bir –meli –malı’sı yok bunun. Yani bugün bana uyan hatha yoga sana uymayabilir. Belki uyan bir başka yoga tarzı vardır veya hiçbir yoga tarzı sana uygun değildir. Uymak zorunda mı? Hayır, değil.  Bugün sana uyan sabah koşusu benim ruhuma iyi gelmiyor olabilir. Belki bu koşu dalağımı, kalbimi yoruyor, kaşlarım çatılıyor ve içime karanlık çöküyor. Yani vücudumu zorlayınca strese giriyorum ve herhangi bir mecradan duyduğum ‘mutlaka yapmanız gerekenler listesi’ içindeki o şey ‘bana iyi gelecek beklentisi ile yapılmak zorunda hissedildiğinde’ doğal olarak sinir sistemimi kötü etkiliyor ve belki bir daha kendim için herhangi bir eylemde bulunmamı bile engelliyor olabilir.

Burada açık olmak önemli. ‘Herkese uyan, genel geçer eylemler’i görmek ve bana ne kadar uygun/ne kadar gerçekçi diye bakmak; yani bunun başka yolu nedir diye akıl ile düşünme gayreti önemli.. 

İlginizi çekebilir: Yapmamız gereken tek şey için bolca zamanımız var: Düşünmek

Çoğu zaman sadece insanların söylediği yöntemleri hayatımıza alıyoruz.. Hazır yiyecek gibi düşünün. Buna ihtiyacın var ama sen yapmıyorsun da zaten bir başkası yapmış, onu kullanayım… Üstüne düşünmüyoruz bile.. Marketten alışveriş yapar gibi yaşıyoruz yani.  Şunun hakkında öyle deniliyor… Doğrunun bu olduğu savunuluyor… Bu doğru harici açık bir kapıyı geç, bir başka kapının var olmadığını düşünüyorsun otomatik olarak. Veya  ‘bunun mutlaka yapılması gerekir’ler var.. Peki ya yapılması gerekenler yapılmayınca/yapılamayınca? İşte bu da bambaşka bir konuyu doğuruyor.

Aklımızdaki yapılması gerekenler listemizi öyle hunharca bilgilerle dolduruyoruz ki gerçeklikten uzak bir liste halinde uzuyor da uzuyor. Halbuki bu önümüzdeki 24saat içinde uyuyacağız, kişisel bakım ve ihtiyaçlarımızı gidereceğiz, bir işimiz varsa işimizin gerekliliklerini, evimizin sorumluluklarını, günlük rutinlerimizi yerine getirecek ve sevdiklerimize vakit ayıracağız. Aynı zamanda kendimizi yönetebilen bir noktaya gelmek için sürekli aklı devrede tutacak ve akla rağmen hareket edeceğiz. Kendimiz için kendimize rağmen kendimizi bulacağız, tanıyacağız, anlayacağız. Yani hayat, ‘ben böyleyim’ vb. gibi öğrenilmiş formülleri gördüğümüz her yere uygulayacağımız bir şey haline çekilmemelidir diye düşünüyorum. Aksi halde, yaşadığımız hayattan mutsuz, rollerden rol seçen, kendini tanımayan, kendini sevemeyen doğal olarak bir başkasını sevemeyen ve aynı zamanda o  bir başkasından da ayrı düşünülemeyen (bağımsız olamayan değil sadece bağımlı olan), kalabalıklar içerisinde yalnız bireyler olarak ne kendimize ne içinde bulunduğumuz dünyaya bir katkımız olmadan göçüp gideceğiz.. Çünkü hayat gerçekten çok kısa.. Buna en yakın şahit artık hepimiziz: Covid diyeyim, siz anlarsınız..

 

İlginizi çekebilir: Hayata dahil olmanın sırrı: Diğerlerinden önce, kendine koşabilmek 

Şebnem Pınar
Merhaba! Yazılarımda benim 'anlama yolculuğumu' okuyor olacaksınız. Beni anlamak için yazan birisi olarak tanımlamak da isteyebilirsiniz. Şimdi daha önceden edindiğiniz tüm varsayımları ve okurken ... Devam