Birlikte vakit geçirdiğinizde, gerçekten birlikte misiniz? Yani, o anın tüm dikkatini birbirinize veriyor musunuz? Yoksa, bazen dikkatler başka yönlere kayıyor mu? Peki dikkat dağılmadığında birinin sizi gerçekten dinlemesi veya o anın değerini bilmesi nasıl olurdu?
Bugün ilişkilerde göz teması, bir sohbetin ortasında telefonlardan uzak kalabilme yeteneği ve birbirine odaklanma hakkında düşündüm. Çünkü bazen en yakınlarımızla geçirdiğimiz anlar bile, dikkatsizlik ve anlam eksikliği yüzünden kaybolabiliyor.
Dikkatin gücü: Saygının bir göstergesi
Her iki tarafın da orada olup, sadece o anı paylaşıyor olması, bir ilişkinin sağlıklı olabilmesi için gerekli olan temel unsurlardan biridir. Fakat bazen bu doğal olarak gerçekleşmeyebiliyor. Göz göze bakmak, birinin sizi gerçekten dinliyor olması ve dikkatinizin birbirinize odaklanması; ilişkilerdeki ‘saygı’ anlayışını derinden etkileyebiliyor. Saygı, yalnızca kelimelerle ifade edilen bir şey değildir. Gerçek saygı, karşındakine verdiğin zaman ve dikkatle ölçülür. Bir ilişkide, bazen göz teması kurmak, birlikte geçirdiğiniz anı tamamen içselleştirmek, hatta karşındaki kişiye sadece odaklanmak bile, birine ‘Ben seni önemsiyorum’ demenin en güçlü yollarından biridir. Dikkatin dağılması, yalnızca bir anlık bir eylem gibi gözükse de, derinlemesine düşündüğümüzde aslında bir duygusal mesafe yaratır. Ve bu mesafe, zamanla büyüyebilir.
Ben birlikte olduğumda, karşımda duran kişinin benimle gerçekten burada olduğunu hissetmek isterim. Ama bazı anlarda, o kişinin yanımda olduğunu bilsem de aynı zamanda kendimi yalnız hissedebiliyorum. Çünkü bazen, o kişi düşüncelerini bambaşka bir dünyada kaybediyor gibi hissediyorum ve bu beni çok incitiyor. Anın kıymetini bilmediğini düşündüğümde, içimde bir eksiklik duygusu oluşuyor ve bu durum, sadece bir an bile olsa bana kendimi çok yalnız hissettiriyor. Eğer karşı tarafa bu hissimi dile getirdiğimde bana hak verip daha dikkatli olacağını söylemesine rağmen aynı durum tekrarlanıyorsa bu, onun söylediklerinin benim için anlamını kaybetmesine sebep oluyor. Çünkü her defasında bu hissimi açıklama ihtiyacında olmak, bu konuda benim gösterdiğim özeni karşıdan alamadığıma işaret ediyor ve kendimi sürekli tekrar eden bir döngünün içindeymiş gibi hissediyorum. Oysa birinin dikkati tamamen size verildiğinde, bir sohbet çok daha derinleşebilir.
Dijital dikkat dağınıklığı: İlişkilerimize etkisi
Birlikte zaman geçirirken, gerçekten birbirimize odaklanıyor muyuz, yoksa sadece aynı ortamı mı paylaşıyoruz? Çoğu zaman, yanımızda olan kişiyi dinlerken bir yandan sosyal medyada geziniyor, bir şeyler araştırıyor ya da zihnimizi meşgul eden başka düşüncelere dalıyoruz. Ve bu, farkında olmadan ilişkilere zarar veren bir alışkanlık haline geliyor. Özellikle teknolojinin hayatımızdaki öneminin artmasıyla birlikte, dikkat dağılmalarına karşı duyduğumuz toleransın sınırları da değişti.
Bir zamanlar, birinin telefonunu bir kenara koyup dikkatini tamamen sana vermesi o kadar doğal bir şeydi ki. Şimdiyse; elimizden düşmeyen telefonlar, sık sık gelen bildirimler ve ‘bir dakika’ diye bakmaya başladığımız sosyal medya uygulamaları, bizleri birbirimizden uzaklaştıran araçlar haline gelebiliyor. Dijital dünyada bağlantı kurmak o kadar kolay ki, bazen bu durumun gerçek anlamda bağ kurmayı ne kadar zorlaştırdığını fark etmiyoruz bile. Bir ilişkiyi sağlıklı olarak sürdürebilmenin başında, sanırım önce bu dijital bağımlılıklara karşı mücadele etmeye istekli olmak geliyor. Bu noktada, birlikte geçirilen zamanın daha bilinçli bir şekilde değerlendirilmesi, küçük ama etkili adımlarla mümkün olabilir. Örneğin; bir araya geldiğimizde bildirimleri kapatmak, ya da “sadece biz” anları yaratmak gibi…
Gerçek anlar biriktirmek
İlişkilerde en önemli şey, birlikte geçirilen anların kalitesidir. Gerçek anlar, sadece fiziksel olarak bir arada olmakla değil, tüm dikkatimizi karşımızdaki kişiye verebilmekle mümkün olur. Bazen küçük bir göz teması, içten bir sohbet ya da sadece sessizce paylaşılmış bir an bile, yıllar sonra hatırlanacak kıymetli bir anıya dönüşebilir. Ancak dikkatimiz dağıldığında, bu anları kaçırma riskimiz artar. Gerçekten birlikte olabilmek için bazen bilinçli bir çaba göstermek gerekir. Telefonlarımızı bir kenara koyarak, zihnimizi o ana odaklayarak ve karşımızdaki kişiyi gerçekten duymaya çalışarak daha derin bağlar kurabiliriz. Çünkü anın içinde var olmak, sadece kendimiz için değil, karşımızdaki kişi için de bir hediye niteliğindedir.
Elbette hepimiz zaman zaman dikkatimizi başka yerlere kaydırabiliriz. Hayatın karmaşası, günlük stresler ya da bir yığın işler bizi farklı yönlere çekebilir. Ancak, bir ilişkiyi sağlıklı tutmanın temeli, birlikte geçirilen anların kıymetini bilmek ve birbirimize gerçekten odaklanmakla mümkün. Eğer bu küçük ama önemli anları kaçırırsak, aslında ilişkinin özünü kaybetmeye başlarız.
Belki de kendimize şu soruyu sormalıyız: “Bugün gerçekten bir an biriktirdim mi?”
Günlük hayatın koşuşturmacası içinde sevdiklerimizle paylaştığımız zamanın kıymetini bilmek, ilişkilerimizin derinliğini ve samimiyetini belirler. Hayatın gerçek değeri, farkına vardığımız ve içselleştirdiğimiz anlarda gizlidir.
İlginizi çekebilir: Bizim acilen bazı insanları affetmeye ihtiyacımız var