Gerçek kelimesi sözlükte; “El ile tutulup göz ile görülecek biçimde tam anlamıyla var olan, varlığı hiçbir biçimde yadsınamayan bir durum, bir olgu, bir nesne ya da bir nitelik olarak var olan.” veya “Kendisi gibi olan, aslına uygun bulunan, yapay olmayan.” şeklinde ifade edilir. Peki, o zaman neden gerçeklik kişiden kişiye değişir?
Psikolojiniz sizi hayatta tutmaya çalışır
İnsan psikolojisi son derece komplike gözükse de, en temelinde sizi hayatta tutmak için uğraşır. Ve hayatta kalma mekanizmaları adeta bir parmak izi gibi kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bazı insanlar hayatta kalabilmek adına gerçekliği saptırarak algılarlar. Kimi insanlar ise hayatla baş edebilmek uğruna, gerçekleri inandıkları ile değiştirirler. Ve sonuç olarak o el ile tutulup göz ile görülecek olan gerçeklik yavaş yavaş dönüşmeye başlar. Her ne kadar bu, beynin sizi hayatta tutmasına veya dönemsel olarak ayakta kalmanıza yardımcı olsa da, uzun vadede önlenemez bir şekilde algılarınızı bozmaya başlar.
Bir örnekle açıklayalım; geçmişinde çok fazla acı çeken, çok yoksul bir aileden gelen bir kişi, belki de hayatı boyunca maddiyatı mutlulukla eşleştirmiştir. İyi bir işe girip, yüksek bir maaş almaya başladığında, geçmişini inkar etmeye başlar. Böylelikle daha yüksek statülü arkadaş toplantılarına girmeye, daha klas ortamlarda boy göstermeye ve daha iyi okullarda çocuklarını okutmaya hak kazanır. Tüm bu sarmalın içindeyken ufak ufak geçmişinden, onu o yapan gerçeklikten uzaklaşmaya başlar. Hikayeler değişir. Geçmişe dair anıların üzeri kalın battaniyelerle örtülür. Ve kişi hem kendisine hem de çevresine yalanlar söylemeye başlar.
Kabul görülme ihtiyacı
Bu yalanlar, girdiği otama göre şekillenir. Kendi yalanına yavaş yavaş inanmaya başlar. Çünkü kendisini böyle “daha çok” kabul görmüş hisseder. İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri olan ve küçük yaşlarda tamamlanması gereken “kabul görme ihtiyacı”, belirli bir yaştan sonra ancak böyle karşılanılmaya başlanır.
Peki ya sonra?
En temelinde beyne, sahip olduğu donelerin doğru olmadığı sinyali verilmekte ve kısa süreli bir rahatlama yaratılmaktadır. Ancak uzun vadede parçaların yerine oturmaması, bazı sektelere yol açmaya başlar. Kişi kendisini hissetmesi gerektiği gibi hissedememeye başladığında artık yanardağ patlamıştır. Derinlerde bir şeyler eksiktir. O da, “gerçeklerdir.”
Doğru olmayan düşünceler kısa bir süre iyi hissettirse de, beyin bir süre sonra sağlıklı düşünmeye ihtiyaç duyar. Beynin ve kişinin psikolojisinin dönemsel iyileşmesi kalıcı bir iyileşme vaat etmez. Kalıcı iyileşme ancak gerçek duygular ve gerçek hislerle olur. Bu sebeple kişi kendi kendine kaldığında doğrulara geri dönmelidir ki bunun üzerine sağlıklı bir gelecek inşa edebilsin.
Aslında en temelde farklı bir persona ile hayata hazırlanmaya çalışan kişi, aynaya baktığında kendi personasına yabancılaşır. Bu yabancılaşma birçok psikolojik problemin başında gelir.
Yani dönemsel ve akut bir iyileşme daha büyük bir yıkıma, hatta belki de birçok akıl sağlığı problemine yol açar.
Doğrusu nedir?
Sağlıklı olan, kişinin uğruna yalan söylemek zorunda hissettiği “gerçekleri” fark edip bunları kabullenmesidir. Bunları neden saklamak zorunda hissettiğini araştırması, uğruna akıl sağlığını feda ettiği bu simülasyona neden bu denli ait olmaya çalıştığını anlamasıdır. Her ne kadar zor bir süreç olsa da, sonucunda “authenticity” denilen, kendine haslığı bulur. Benliğini bulan ve kendini tanıyan insan ise sağlıklı düşünerek, gerçekleri çarpıtmaktan vazgeçer.
İlginizi çekebilir: Yaş gruplarına göre çocuk yogası: 5-8 yaş