X

Gerçek ustalık: Savaşmak değil, doğasını anlamak

Bu hafta kendimi bilgisayar karşısında betimlerken arzuhalci gibi hissettim, hem soran hem cevaplayan bir sokak daktilocusu!

Elimi boğazımdan sokup midemde ne var ne yok karıştırıyorum. Midemi sıkıştıran, hatırladığım veya halihazırda bildiğim ne varsa, versin o ipin ucunu da, oradan tutunup bağlanayım yüce bilene. Tam göbek deliğimden, beni bu dünyaya bağlayan dertlerimden, sevinçlerimden, ortak geçmişimizden…

Ve bazen, sık sık, düşünmediğimi fark ediyorum. Herhangi bir şey üzerine, olmuş olanın -ben farkına varmamış olsam da- hayali içinde sürüklendiğimi, beni nereye çekerse gittiğim yollardan topladığım mis kokulu çiçekleri, dikenli kaktüsleri… Başkaları üzerinden de anlatamam ya, başkası yok ki benim için. O karşıma oturup halini anlatırken gözyaşlarına boğulan benim, acısını ve zihnin dehlizlerinde kaybolmuş olmanın çaresizliğini yaşayan benim… Lanet edişini anlayan, bir tarafıyla da aslında bunun gerçek olmadığını bilen benim. Bundan, bu konudan çıkmak için bir şeyden, belki çocuk kalma isteğinden, belki öfkesinden, belki sorumluluktan kaçma isteğinden feragat edecek olduğunu bilen benim…

Hayat bir değiş tokuş, biraz öfke verirsin biraz özgürlük alırsın karşılığında. Biraz tutku verirsin, biraz dileklerinden alırsın, biraz yaşam verirsin, sonsuz sevgi parçacığı alırsın, biraz özgürlük verirsin, ölüm alırsın karşılığında. Belki tüm mesele, ederini verip vermediğimizdir, alıp almadığımız, deyip değmediği yani…

Başka biri olmak için verdiğimiz yaşam enerjisi, “gerçek bize” ölüm getirir. Bu eder hakkaniyetli midir?
Kesinlikle!
Yeni bir insan yaratmak, yeni bir varlık yaratmak (kimliklerden bahsediyorum) için çokça enerji lazım, kaynağı ise, özündür.
Adil bir alışveriş.
Peki isteğinin, yani başka bir varlık yaratma isteğinin sana kattığı veya amaçlarına hizmeti ile, verdiğin karşılık bir terazi kefesinde olsa…
Hakkaniyetli mi senin için?

Tadına bakmadan geri çevirdiğimiz yemekler gibiyiz.
Tadına bakmadan,
-Tuzlu ve biraz da kekremsi görünüyor bu! Üzerine biraz toz şeker ve bir parça dondurma alabilir miyim?
Çok mu saçma?
Sanki yaptığımız tamamen böyle.
Biraz monopoly oynamak gibi, elinde ne olduğunu bilmeden değiş tokuşa girmenin mantık ile -aslında burada temiz bir zihinden bahsediyorum- hiçbir alakası yok.
Kavramlarımız ve algımız da birbirine karışmış durumda.

Doğal olarak, günlük yaşam, ilişkilerimiz, aşk ilişkilerimiz ve daha birçoğu hiç bilinmez patikalarda, dikenli çalılara karışıyor. Her yerimiz çizik, çürük…
Kim olduğuna bakmak için, ceplerde ne olduğunu bilmek, sana artık faydasız olanları değiştirmek lazım. En büyük korkular buralardan geliyor,
-Ya o nefret ettiğin hal sende varsa?
Kendi kendini hayal kırıklığına uğratmak, sandığın sen olmadığını, hayalini kurduğun insan olmadığını görmek zorunda kalırsan? Ve evet, olmanı bekledikleri olmadığını biliyorsun!
Bu korkuyla daha da tutunuruz o bilmediğimiz ve bakmaya da cesaret edemediğimiz hallere.
Eller iyice kenetlenir, dikenleri batar öfkenin, saklayıp gizlediğimizin…

Ve özellikle romantik bir ilişki içindeysek, yani bizi her an gözleyen başka bir çift göz varsa?
O zaman her şey daha bir zordur, kendi kendimize sıkışıveririz köşeye, yok olmaya doğru giden adımlar atarız, yeter ki görünmesin o pis hallerimiz. Yani pis olduğunu sandığımız!
Aynı güdüyle, karşı atağa geçmemiz gerekir ki, bir kriz anında kendimizi savunabilelim. Oysa gördüğümüz ancak kendi sakladığımızdır. Farkına varalım, varmayalım! Deriz ki,
-Bak benim değil, onun pisliği bu!
Herkesin işaret parmağı karşısındakini gösterir.
-Lütfen benim olmasın bu pis haller!

Kendisinin her haline bilse de bilmese de “Evet” diyen ulaşır ancak o koşulsuz diye diye ağzımızdan düşürmediğimiz sevgiye. Gözünüze takılmaz, hallerdir, gelir ve geçer.
Belki sadece kendisiyle kavgalı insanlar görürsünüz, ama yine de, gelir ve geçer. Her kavga, her savaş bitkinlikle sonlanır, elbette!

Kendini bilmeye “Evet” demek, o kavgadan da uzak tutar seni.

Öyle ya, köyde bir derviş varmış (aynı zamanda bir zen ustası için de var bu hikaye).
Genç bir kız sürekli danışmaya, öğrenmeye gidermiş dervişin evine. Günler gelmiş geçmiş, kız köydeki genç sevgilisinden hamile kalmış. Bütün aile ve etraf sıkıştırmış kızı, kimden bu bebek?
Kız dayanamamış, dervişi göstermiş, onun çocuğu!
Dervişe gidip sormuşlar, doğru mu?
-Öyle dediyse öyledir, demiş.
Bütün ahali tavır almış dervişe, bu ahlaksızlık kabul edilemezmiş.
Biri gelip demiş ki,
-Senin artık hiçbir itibarın kalmadı, kimse söylediklerine inanmıyor.
-Öyle diyorlarsa öyledir, demiş derviş.
-Kendini savunmayacak mısın?
-Savunacak ne var ki? Ne diyorlarsa öyledir.

Günler geçmiş, kız yaptığına çok pişman olmuş ve gerçek babanın kim olduğunu itiraf etmiş.
Dervişe koşmuşlar hemen: Bu doğru mu? Çocuk senin değilmiş?
-Öyle diyorsa öyledir, demiş derviş.

Kendiyle pürüzsüz bir netlikte olma, dışarıdaki kavgaya karışmaz. Onun için değişen bir şey yoktur. Hakikat arayışı, kendinde başlar. Sen kendi hakikatını, hakkı görebilirsen… En ciğerindeki esansı koklayabilirsen, yaşamın hakikatini de anlayan olursun. Aslında hakikatin ne olduğunu anlayan olursun. Hak olursun, hakikat olursun.

Ondandır ki, mideyi karıştırmakta bir sıkıntı yoktur. Her zaman bir mükafat, her zaman bir anlayış var karşılığında. Sular karışsın ki, dibe çöken görünmezler görünür olsun!
Korkusuzluk, kendine ne olursa olsun verdiğin “Evet”, karşındakinden de kabul görür.
Pürüz olmayan yere çöp tutunmaz. Eğer bir çöp tutunduysa aklına, bedenine, sendeki pürüzdendir.
Yumurta gibi pürüzsüz olursan, bulutlar gelir geçer, yağmurlar akar gider. Sen sen olmaya, hakikati yaşamaya devam edersin.

Bedene, acılara, öfkeye, yargılara, öç almaya olan tutkunluk, yaşamı hapishane, kurtulunması gereken bir yer gibi gösterir. Gelip geçiciliği nursuz bırakır.

Çamurdan kurtulmaya çalışmak bataklıkta gömer bizleri. Savaşmak değil doğasını anlamaktır ustalık. Kendi hallerimizden, o bakmaya bile korktuğumuz yaralarımızdan kurtulmaya çalışmak değildir çözüm. Yok saymak hiç değildir, yok sayarsak başka bir şeyi var etmeye çalışarak öldürürüz asıl benliğimizi.

Sadece görmektir; yargılamadan görmek, acıya ortak olmak, sağaltmaktır. Kendinin acısını ya da başka bir kardeşinin… Yeryüzünden acıyı silmektir. Sen kendine değil her şeye karşı sorumluluğuna “Evet” dersen, topluca birlikte sileriz o istenmeyenleri.

Savaşmadan! anlayıp, omuz vererek.
Kendine yapamıyorsan başkasına, sonra sıra sana da gelir.
Eninde sonunda hepimizin ortak yaşamıdır bu, ayrı değiliz birbirimizden. Aynı kazanı karıştırır, aynı midenin sıkıntısını yaşarız.
Gün gelip fark kalmadığında seninle başkası arasında, iyi ile kötü de kalmaz, yargı da kalmaz, korku da kalmaz…
Yavaş yavaş, zorlamadan ama izleyerek.

Devasa bir örümceğin incecik ipliğinden ördüğümüz bir iğne oyası yaşam, özenle sabırla… Bitsin diye değil, sürdükçe ördüğün, her ilmeğinde örüldüğün, biraz kendinden, biraz ondan, kaynaştıra kaynaştıra bütün olduğun. Araya takılan çer çöp olursa da, ya da dolaşmış ipler… Güzelce, nezaketle çözdüğün ve örmeye devam ettiğin…

Kim bilir belki bundandır çeyiz, gelin kızın kendine ördüklerinin seyri… Yeni yaşamına nasıl bir örgüyle başlamış, sabrı, keyfi, zevki var mıymış… Hayalleri işlenmiş mi o yatak örtüsüne?

Güzel yaşamlar örelim, ilmek ilmek severek, nezaketle her anına dokunduğumuz…

İlginizi çekebilir: Kimliğimiz inançlarımız üzerine mi kurulu, yoksa bildiklerimiz üzerine mi?

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale