“Ve aşk bir saç teli kadar inceydi. Üstünde yürüyebilmek için cambaz olmak değil, yürekli olmak gerekiyordu…” –Cemal Süreya
Son dönemde ilişkilerle ilgili çok fazla duyduğum bir yorumdan yola çıkacağız bugün… Mutlaka sizin de kulağınıza gelmiştir aynı şikayetler; “karşıma istediğim gibi biri çıkmıyor”, “evet karşılaşıyorum ama bir türlü uyumlu bir ilişki yakalayamıyorum”, “benim istediklerim çok fazla kriter ile sınırlı, tam istediğim gibi birini bir türlü bulamıyorum”… Ve daha bu cümlelere benzer binlerce örnek; “ben çok şansızım”, “benim sevdiklerim beni sevmiyor, beni sevenler ile ben uyum sağlayamıyorum”…
Bana da oldukça fazla gelmeye başladı bu mesajlar. Durup sizlerle bir bakmak istiyorum bizler bunları duyarken ve hatta belki de söyleyenlerden biriyken, bir “ilişki” konusunda “gerçek” ama tamamıyla kendimize çok çok dürüst yaklaştığımız durumda gerçek inancımız gerçek düşüncemiz ve en önemli gerçekten “gönüllü olduğumuz” şey nedir?
Hemen kendimden bir örnek vererek açıklamak istiyorum, evet aldatıldım ve evet, en sonuna kadar güvensizim. Güvensizim, demek neyi beklemektir; karşılaşacağım herkesin “yalan” söylemesini, herhangi bir ilişkinin sonunda “aldatma” ile biteceğini, her ne olursa olsun bir erkek kişisinin dikkatinin veya hislerinin başka bir kişiye kayacağını, bana yalan söyleyeceğini, bir noktaya geldiğimde yine inandığım her şeyin yıkılacağı… Peki bu en derin inançlar (ki bu cümleyi kurmak inanın bana çok ama çok zor benim için çok derinlere gerçekten sakladığım herşeyin arkasına bakmak gerekiyor) içimizde birikmişken bakıyoruz karşımıza kimler çıkıyor?
Hemen kendi hayatımdan vereceğim örnekler ile devam ediyorum, benim bu inançların sahibi, karşılaştığım neredeyse eksiksiz tüm olası ilişkiler bir yalan barındırıyor, bir “olmaz” durum yani ilişki “oldurmamak” için bir kısıt, mutlaka “yaşamaktan” kaçınacağım bir açıklama… Belki “kaçmak”, sürekli ertelemek, hatta karşılaşmayı bile… Evet, bir yanım çokça isterken bir şeye adım atmayı diğer yanım sürekli “korkuda”, “güvensizlikte” arka planda dönen “tek başınalık” mesajlarında.
Şimdi şikayet aşamasına geliyoruz, ben de burada yazdığım gibi şikayet edenler grubundanım ama işte dönüp de en derinlere baktığımızda, sizce inançlarım bu yöndeyken, ben güvenemezken, bir ilişkiyi bunca güvensizlikle, bunca değersizlikle tanımlarken ve sürekli tek başına kalmanın en ama en iyi şey olduğunu düşündüğümde, yani “daha önce almış olduğum yaralardan dolayı” sürekli yaralanmaktan kaçarken gerçekten bir ilişki “yaşayabilmeye” gönüllü olabilmek diğer bir anlatımla kalbimi tam olarak açabilmek mümkün müdür? İşte sorumuzun kaynağına dönüveririz; bu durumda gelen “olasılıklar” neden benim derin düşüncelerimi “kanıtlamak” ister tekrar tekrar bana “güvenemeyeceğim”, “kalbimi açamayacağım” ve her durumda “bir şekilde sevmeye bir engel koyacağım” durumları getirmektedir? Neden sürekli “tek başıma” kalmak üzere kaçarım tüm olasılıklardan?
Sadece dilimizde olan “bir ilişki yaşama” isteğimiz olabilir. “İstiyorum” demek oldukça kolaydır, fakat önemli olan ve detayda anlamamız gereken hayatımızda “ilişki” kavramı hakkında gerçekte ne düşündüğümüzdür. Belki bilinçaltı diyebiliriz belki “üzerini örttüğümüz” inançlar, korkular, stresler, eski hatıralar, geçmiş ilişkilerden getirdiğimiz ön yargılar… Bunların hepsi aslında bugünümüzü etkilemektedir.
Bir ilişkiyi gerçekten yaşayabilmek için, “gerçekten” gönüllü olmamız gerekir. Yani yeni bir ilişki ancak eski korkularımızdan, bilinçaltımızdan ve güvensizliklerimizden tam anlamıyla sıyrılabildiğimizde mutlaka ve mutlaka karşımıza çıkacaktır. Neden olmuyor sorusu bugün beynimizin içinde sürekli dönüyorsa, neden benim istediğim olmuyor diye yargılıyorsak neden bana yalan söylüyor neden beni üzüyor neden bana istediğimce yeterince değer vermiyor işte bu soruların hepsinin cevabı diğerinde değildir… Tümü “kendi kendimize” cevaplamamız gereken sorulardır. Bizler ilişkilerimizde “yalan” ile karşılaşacağımıza inanıyorsak “gerçekten sevilmeyi ama çok sevilmeyi” hak edecek düzeyde olduğumuza inanmıyorsak, sevilmeyeceğiz…
Bugün ilişkilerinize bakmanızı dilerim; hayatınızda ilişki, aşk, sevgi ve hatta evlilik gibi konular söz konusu olduğunda ne hissedersiniz, hangi yargılara, hangi hayal kırıklıklarına, hangi gücenmişliklere, hangi “olmayacak”lara inanmaktasınız? Evet, ilişkilerimiz bize tutulmuş aynalardır, bize dil ile söylediklerimizi değil kalbimizin şarkısını yansıtırlar… Biz değersizlik hissediyorsak bu karşımıza çıkar, güveniyorsak bu, bir ilişki hak ettiğimizi düşünmüyorsak bu ve tek başınalığın çok daha iyi olduğuna inanıyorsak (ben burada parmak kaldırıyorum, işte o benim) bunu bizlere gösterirler.
Bu yüzden ilişkiler sevgi aşk hakkında ne için şikayetiniz var ise dönüp kendinize bakmanızı dilerim. Aynanıza yansıyan nedir, son dönemde neler ile karşılaşmaktasınız, hayat size neyi öğretmektedir veya karşınıza çıkanlar hangi inancınızı yansıtmaktadır? Sadece sevginin aşkın ve hayatın akışına “korkmadan”, “güvensizlik hissetmeden” ve sonsuz bir “inanç” ile kendinizi bırakabilmenizi dilerim… İşte o gün her şey sadece “çok güzel” olacak…