Kitapları dolduracak kadar çünkü sayabiliriz konu sevgi ve “neden seviyor olduğumuz” sorusu olduğunda…
Çünkü bizim için çok önemlidir! Çünkü bizim için çok kıymetlidir. Çünkü bize gerçekten değer vermektedir. Çünkü onunla iyi vakit geçirmekteyizdir. Çünkü yaptıklarıyla bizi sürekli şaşırtabilmektedir. Çünkü onunla birlikteyken çok heyecanlanıyoruzdur. Çünkü o olmadan nefes aldığımızı hissedemiyoruzdur. Çünkü onun varlığı bize derin bir huzur vermektedir. Çünkü o olduğunda gerçekten sevildiğimizi hissetmekteyizdir. Çünkü onun hayatımızdaki varlığı bize güç vermektedir. Çünkü o en yakın arkadaşımızdır, can yoldaşımızdır. Çünkü o bizi gerçekten anlayabilen nadir insanlardandır. Çünkü o sanki yıllardır çok yakın tanıdığımız bir dostumuz gibidir.
İşte “çünkü”lerimiz… Çünkü ile kurulan tüm cümlelere bu yazımda daha detaylı bakalım istiyorum sizlerle birlikte. Önüne “çünkü” bağlacını koyduğumuz her cümlede aslında sevgimizin içinde bize sağlanmış olan bir şey bulunmaktadır. Bize verilmiş olan bu şey bizi “sevmeye” götürmektedir. “Çünkü o beni gerçekten seviyor”, yani “o beni sevmiyor olsa, ben de onu sevmeyeceğim” ile aynı noktaya geliyoruz.
Şartımız, sevgimizin oluşumunu belirlemektedir. Sizce gerçek bir sevgide böyle şartlar olabilir mi? Sizce gerçek bir sevgi sırf o kişi bizi seviyor diye ortaya çıkabilir mi? O kişi beni sevmediğinde bitecekse, içimdeki sevgi şartlardan arınmamışsa, ben gerçekten sevebilir miyim?
“Seviyorum çünkü o çok eğitimli!” Yani, eğer eğitimli olmasaydı, sevmeyecektim! Eğer o benim kriterlerimi sağlamasaydı birlikte olmamız mümkün olmazdı! Onu olduğu gibi, eksiği ile, fazlası ile sevemeyeceksem bu gerçek bir sevgi olabilir mi? Sırf benim istediğim kadar eğitimli, benim istediğim kadar zeki, benim istediğim kadar zengin, benim kriterlerimi karşılayabilecek kadar elit değil diye, benim (sözde!) sevgimi hak etmemekte midir? Bu şartların hepsini sağladığında oluşan o sevgim (o muhteşem sevgim!) sizce ne kadar gerçek olabilir?
Şimdi bir de sizleri, bu hafta bir arkadaşımın tavsiyesi ile dinleme şansı bulduğum bir konuşmada karşılaştığım başka bir sevgiyle tanıştıracağım: “-e rağmen sevgisi.” Yani cümlelerimizden “çünkü”lerimizi çıkardığımızda, saf sevgiye baktığımızda, şartlara bağlamadığımızda, sadece olduğu gibi sevebildiğimizde gerçekleşen sevgi… “Ben onu tüm aykırılıklarına rağmen seviyorum”, “Ben onu tüm yaptıklarına rağmen, evet, seviyorum”, “Ben onu tüm kaybettiklerine, başarısızlıklarına, düştüğü zamanlara ve çaresizliklerine rağmen seviyorum”, “Ben onu tüm sinirine, detaycılığına, isteklerine, aceleciliğine veya yemek pişirememesine rağmen seviyorum”, “Ben onu diğer tüm adamlara veya kadınlara göre bana uygun olmayan tüm şartlarına (belki eğitimi, belki dil bilgisi, belki geliri, belki hayat felsefesi) rağmen seviyorum”…
İşte bu paragrafta gördüğümüz sevgi, şartlardan bağımsız gerçekten gerçek olan ve gerçekten gerçek kokan bir sevgidir. O sevdiğimizin yanımızda olması veya onu sevmemiz için şartlara gerek yokken, birçok kişinin de garipseyeceği, kaldıramayacağı veya sevmeyi başaramayacağı durumlara “rağmen”, evet (hatta o kişi karşılığını veremiyor olsa da!) sevmekteyizdir.
Olduğu gibi, son derece samimi, son derece içten, son derece gerçekçidir bu sevgimiz! Sıcacıktır, yapıcıdır, doyurucudur, acımasız değildir ve yargılamamaktadır. Varlıktan, yokluktan, yaptıklarından, becerilerinden, eksikliklerinden, sınırlılıklarından bağımsız, biz o “kişiyi” olduğu gibi ve tüm oluşuna “rağmen” sevebilmekteyizdir!
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız sevginizi tanımladığınız cümlelerinize daha yakından bakmanızı dilerim ve sizi çok güzel bir konuşmayı dinlemek üzere aşağıdaki videoyla başbaşa bırakmak isterim. Siz siz olun, her şeye rağmen samimi sevmeye devam edin!
İlginizi çekebilir: Başka bir hayat mümkün: Gücenmeden, darılmadan, kırılmadan yaşamak