İyi haftalar olsun! Bu hafta benim için bomba gibi bir açılımla karşınızdayım: Konumuz kendimiz olmak!
Bugüne kadar yazılıp çizildi bu konu; benim tarafımdan da aynı şekilde ama bu defa çözmeye en yakın halde olduğumu hissediyorum. Yaşasın!
Bugüne kadar ben hep başkalarının hayatına, yaşadıklarına özendim. Bu hasetlik ya da kıskançlık olarak olmadı hiçbir zaman. Sadece yaşamak istediğim hayat konusunda ilham ya da yapamadığım için yetersizlik duygusu olarak da geri geldi açıkçası. Şimdi ise, sonunda bu konudaki idrak basamağına çıktığım şu an, artık her şeyin değişmeye başladığı yer benim için sanırım. Yaşasın!
Örnek vermek gerekirse: özendiğim hayatlar arasında başka şehirde yaşamak, çok az kıyafetle, minimal yaşamak, şaman tadında bolca doğada kendimle doğada bir yaşam istiyorum son senelerde. Bunu yapanlara gıpta ile bakıyorum. Hayranlıkla izliyorum. Arayıp bulup nasıl yaptınız anlatır mısınız diye soruyorum. Sonra neden ben de onlar gibi yapamıyorum diye kendimi didikliyorum.
Bugün ise kendime şunu soruyorum: Bu hayaller gerçekten sana mı ait?
Soruyla beraber aynı anda kalbim açılmaya başlıyor sanki. Duymaya başlıyorum kalbimin sessiz fısıltısını ama bir o kadar net olan sesini:
Sen şunu unuttun: “ihtiyaçların” saniyesinde karşılanıyor. Daima. Eksiksiz, her zaman.
Sen hiç alışveriş yapmayayım aman aman ben de az şeyle yetineyim dedikçe kendini ne kadar alışverişten alamadığını farkında mısın? Burada bir yanlışlık yok mu? Bugüne kadar yoklukta var olduğun sandığın kendinin de alışverişlerin için rahat rahat, hiç duraksamadan bir şekilde akan paralar da cabası..! Buradaki isteklerinle asıl ihtiyacın arasındaki net farkı görebiliyor musun?
Senin özendiğin hayatlar değil demek ki ruhun yolundaki ihtiyaçların.
Kendi yolunu çizmek çok ama çok kıymetli.
Anlıyorum ki senin gözünde şamanlar, minimalist yaşayanlar vb. daha bilge belli ki ve belli ki sen de öyle olmak istiyorsun. Fakat şu an sana hiç biri tam olarak uymuyor, hayatına yerleşmiyor; göremiyor musun?
Bu hayatta doğru, yanlış yok. İleri, geri yok. Bilge, bilge olmayan yok.
Sadece deneyim, an var. O an dünyada olma gerçeğin, isteklerin, kendi hayallerin, yaptıkların, ihtiyaçların var.
Kim bilge, kim saygın; bu ruhun yolu değil. Ruh, bu kavramlardan, etiketlerden hiç anlamıyor ki. Bunlar, insanın hayata koyduğu kavramlar. Dönem dönem sürekli de değişim halinde. Ne kadar gerçek olabilir ki? Mesela hatırla; 70’li yıllarda balık etli olmak moda iken, şuan 34 beden olmak moda. E o dönemde genç kız olsaydın eğer kilo vermemeye mi çalışacaktın? Y da başarı eskiden çocuk yapmakken bir kadın için; şu an iş hayatında var olmak. Ne tuhaf değil mi! İnsanın zihninden gelen ve sürekli değişen kavramlara tutunmak ve hayatını bu yönde ilerletmek nasıl peki?
İlginizi çekebilir: Şimdi beklentilerinizi yavaşça yere bırakın: Ruhunuzu takip etmeye başlamanın tam zamanı
Gördüğün gibi her an her şey değişiyor. Peki sana ait olan hangisi?
Kendi yolun, kendi inandıkların, kendi doğruların, kendi kavramların neler?
Hem bir şey diyeyim mi? Bilgelik diye bir şey varsa bu hayatta; sen gerçek bir bilgesin. O yüzden herkesin bildiği kalıp bilgelerden olmak zorunda değilsin. Ve hatta sıkı dur en güzeli geliyor: bilge olmak zorunda da değilsin!!!
Neden böyle bir misyon edinmişsin kendine?
Bu dünya üzerinde yaşayan bir insansın. Basit aslında. İnsan bedenindeyken sana ne tatmin hissettiriyorsa; cevap tam da orada.
Uçmaya, kaçmaya, azla yaşamak için kıvranmaya gerek yok. Orası iyi ve sen eksik/kötü değilsin.
Ne isen, nasıl isen ihtiyacın tam olarak o ve bunu olduğu gibi kabul etmek en güzeli, en şefkatlisi, en merkezinde olanı ve en havalısı!
Evde güzel giyinmek sana iyi mi gelecek, enerjini yukarı mı çekecek? Al kendine bir sürü şey, hatta doldur!
Sana küçük gelen şeyleri senelerdir zayıflayacağım diye saklıyor muydun? Bırak, kurtul ve başkalarının hayatına fayda etsin.
Sen kendi hayatına, kendi ihtiyaçlarına bak sadece.
Mutluluk tam da oralarda.
Unutma; kimsenin yolu kimseden kıymetli değil. Ruh için hepsi aynı. Madalyonun farklı deneyimleri. Madalyon aynı.
Tam şu an bu satırları yazarken Türk kahvesi istedi canın. Bir sağlık workshop’unda öğrendin ki kahve, sempatik sinir sistemi için uyarıcı. İhtiyacı olan zamanda içilmesi daha ’doğru’. Fakat senin canın şu an bu sohbetle keyif kahvesi mi istedi? O zaman sana afiyet olsun neşeyle!
Yani anladığın üzere, olay kendi ihtiyaç ve arzularını karşılamak, kendi doğrularını yaratmak ve yaşamak.
Sen, kendi ihtiyaçlarının ve hislerinin yani kendinin arkasında durursan sapasağlam; önüne geçilemez bir ışıltı yayacaksın tüm dünyaya. Sonsuz kaynağa erişip oradan dünyaya taşıyacaksın o ışığı tüm ihtiyacı olanların yararına. Ve bunu SADECE KENDİN OLARAK yapıyor olacaksın.
Yolunda iyi şanslar dilerim.
Seni seviyorum ve seni her halinle seviyorum.
Kısa zamanda yeniden sohbet etmek dileğiyle,
Sessiz Fısıltı.
İlginizi çekebilir: Son kullanma tarihi dolmuş isteklerin peşini bırakmak: İç sesiniz size doğru yolu gösterecek