X

Gerçek benliğimizi nasıl besleyebiliriz: 5 öneriyle ruhunuzu besleyin

Birbiriyle savaşan iki kurt hakkındaki Çeroki öyküsünü duymuş olabilirsiniz. Kurtlardan biri kötü, diğeri iyidir. Efsaneye göre her iki kurt da içimizdedir ve beslediğimiz kurt hangisiyse savaşı kazanacak olan da odur. 

Kurtların “benliklerimiz”i simgelediğini varsayarsak, bunlardan biri “sahte benliğimiz” diğeri ise “gerçek benliğimiz”dir. Bu kavramları ünlü psikanalist D.W.Winnicott 1960’larda geliştirdi. Gerçek benlik, doğduğumuzda sahip olduğumuz asıl bizi ifade eder ve sağlıklı gelişme gösteren kişi bu benliğini “besler.” Sahte benlik ise yoksunluklarımızı telafi etme çabasıyla “doğar” ve diğer insanların fikir ve isteklerine bel bağlayarak “beslenir.”

Psikoterapist Stephen Cope bu duruma şöyle yaklaşıyor: “Sahte benlik, çevre asıl benliğimizi olduğu şekilde kabul etmediğinde doğar. Özellikle erken gelişme dönemlerinde, hayatı olduğu şekliyle yaşama yetkinliğimizden koparılırsak, huzur bulma ve kendimizi sakinleştirme becerilerimiz de ciddi ölçüde zarar görür. Sürekli ve doyumsuz bir biçimde dış dünyadan kabul görmeyi, başkaları tarafından onaylanmayı bekleriz.”

Yeme bozuklukları, yukarıda açıklanan ve saplantı derecesinde yatıştırılmayı bekleyen sahte benliğe bir örnektir. Sahte benlikteki kurt, doyumsuz bir açlıktır. Yeme bozuklarıyla ilişkili davranışlar kurdu “besler” ama kurt asla doymaz. Sahte benliğin saplantıları arasında diğer kurt, gerçek benlik, unutulur. Sahte benlik, yeme bozukluğu, kişinin kimliği haline gelir. 

Cope devam ediyor: “Başlangıçta etkili bir uyum sağlama stratejisi olan sahte benlik zamanla öğrenme güçlüğü haline gelir. Bedenimizle olan doğrudan iletişimi keser. Olmamız gereken kişi hakkındaki fikirler öyle baskın hale gelir ki gerçekte kim olduğumuzu, nasıl biri olduğumuzu görme yetimiz ciddi yara alır. Ego sahte benliğe gömülür ve onun gerçekliğine inanmaya başlar. Sonuç olarak, sahte benliğe yönelik herhangi bir tehdit ve onun isteklerini yerine getirmeyi engelleyici herhangi bir durum hayata yönelik tehlike olarak algılanır. ‘Ben’ olarak kabul ettiğimiz şeyi canımız pahasına savunmaya başlarız.

Yeme bozukluklarının kendilerini gösterdikleri kişi ya da şey olmadığını fark etmek çok önemli. İyileşme, gerçek benliğimizi hatırlayıp onu ‘yeniden beslemek’ten geçer. 

Dr. Dorie McCubbrey, yukarıdaki bilgiler ışığında gerçek benliğini beslemek için gerekli bakış açısını sağlayan beş ilke geliştirdiğini belirtiyor. Başta bu ilkelere “Sezgisel Öz Bakım” adını vermiş. Beş yıl önce ise Yeme Bozukluğunda Sezgisel Terapi (EDIT)™ kavramını geliştiriyor. Bu terapi, temelinde Bilişsel Davranış Terapisi, Diyalektik Davranış Terapisi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, Sezgisel ve Farkındalıkla Yeme gibi alanlardan kanıta dayalı uygulamaları içeriyor. 

Dr. McCubbrey’nin açıklamalarıyla EDIT™ yaklaşımının beş ilkesini aşağıda şekilde özetleyebiliriz: 

Atıştırmalık: Kendini sev

*Sahte benlik – “Olması gerektiği şekilde görünürsem kendimi sevebilirim.”

Sahte benlik, bedeni kimliğimiz olarak algılar ve insanın kendini sevmesini bedenini sevmesiyle eşit tutar. Bu nedenle, kendimizi sevmenin tek yolu ideal standartlara uygun bir bedene sahip olmaktır. Fakat bu standartlar hem güvenilmezdir hem de ulaşıldıklarında bile yeterince iyi olmadıkları düşünülür. Diğer bir deyişle, yeme bozuklarında ‘yeter’ sözcüğünün yeri yoktur. 

*Gerçek Benlik – “Kendimi olduğum gibi sevebilirim.”

Gerçek Benliğin ruhsal, duygusal, zihinsel ve fiziksel yönleri vardır. Kendinizi her şeyinizle, şu an tam olarak olduğunuz biçimde kabul eder ve seversiniz. Hiçbir şeyi ‘düzeltmeye’ gerek yoktur. Başkalarının fikirlerinden etkilenmez, toplumun dayattığı ideallerden özgür olarak yaşarsınız. Gerçek Benlik zaten ‘yeterince iyidir,’ her zaman öyle olmuştur ve olacaktır. 

*EDIT™ yaklaşımı

Dr. McCubbrey, Kendini Sev ilkesi hakkında düşüncelerinizi geliştirmek için aşağıdaki alıştırmayı öneriyor.

Love Your Self sheet

Ara sıcak: Kendine dürüst ol

*Sahte Benlik: “Kurallara uyacağım ve yapmam gereken neyse onu yapacağım.”

‘Kurallar’ söz konusu olduğunda yeme bozukluklarıyla ilgili davranışlar ve diğerlerinin beklentileri kast edilmektedir. Sahte benlik, bu kuralları dışarıdan maruz kaldığımız etkiler sonucu edindiğimizin farkında olmadan kendi kuralları gibi benimser. Kuralların çoğu birbiriyle çelişir, zamanla bozulur ve değiştirilir. Ama sahte benlik her seferinde daha sert kurallar koyarak kendini sınar ve kör daireler içinde hapsolur. 

*Gerçek Benlik : “Hayatın her alanında sezgilerime güveneceğim.”

Sezgi ya da içgüdü, içerdeki beni bilmekle ilgilidir ve herhangi bir mantıksal analiz gerektirmeden gelen farkındalıktır. Gerçek Benliğin ‘sesidir.’ Hayatın her alanında bu sese göre karar veren Gerçek Benlik, diğerlerinin fikirlerini dinleyebilir ama bunların kendi değerleriyle uyuşup uyuşmadığı üzerinde düşünür. Gerçek Benliğin pusulası daima doğru yönü gösterir. 

*EDIT™ yaklaşımı:

Dr. McCubbrey, Kendine dürüst ol ilkesi hakkında düşüncelerinizi geliştirmek için aşağıdaki alıştırmayı öneriyor.

Be True to Your Self

Garnitür: Kendini ifade et

*Sahte Benlik – “Mutlu bir ifade takın ve ortama ayak uydur.”

Sahte Benlik, her şeyin ‘yolunda’ olduğu izlenimi yaratmaya ve etraftakilerden kabul görecek şekilde davranmaya oldukça eğilimlidir. Yeme bozuklarıyla ilgili davranışlar bazı hisleri saklamanın yolu olarak görev görür. İfade edilen her duygu aslında sahte benliğin taktığı ‘güvenli’ maskedir. 

*Gerçek Benlik – “Tüm hislerim ve kendimi özgürce ifade edebildiğim için minnettarım.”

Gerçek Benlik, içten gelen hislerin farkındadır ve bu hisleri sağlıklı bir şekilde ifade eder. Kuvvetli hisleri, gerektiğinde birtakım beceriler kullanarak ölçülü bir şekilde, olumsuz olarak etkilenmeden yaşar. Tüm hisler, Gerçek Benliğe aittir ve sahte değildir. 

*EDIT™ yaklaşımı:

Dr. McCubbrey, Kendini İfade Et ilkesi hakkında düşüncelerinizi geliştirmek için aşağıdaki alıştırmayı öneriyor. 

Express Your Self

İçecek: Kendini önemse

*Sahte Benlik: “Diğer herkesin bana ihtiyacı var; kendi ihtiyaçlarım önemli değil.”

Sahte Benlik, insanın kendine özen göstermesini ‘bencillik’ olarak algılar ve kendinden ödün vermek pahasına başkalarının ihtiyaçlarını önemser. Yeme bozukluğuyla ilgili davranışlarda bulunması gerektiği dışında herhangi bir ihtiyacı olmadığına inanır. 

*Gerçek Benlik – “Önemliyim; önceliğim kendimi beslemek.”

Gerçek Benlik için ‘bencillik’ sahte benlikte olduğundan farklıdır. Kendine önem vermenin aynı zamanda başkalarını da geliştireceği anlamına geldiğine inanır. Kendimizi beslediğimizde diğer insanlarla paylaşacak daha fazla şey buluruz. 

*EDIT™ yaklaşımı:

Dr. McCubbrey, Kendini Önemse ilkesi hakkında düşüncelerinizi geliştirmek için aşağıdaki alıştırmayı öneriyor. 

Give To Your Self

Tatlı: Kendine inan

*Sahte Benlik: “Yeme bozukluğumdan asla kurtulamayacağım.”

*Gerçek Benlik: İyileştiğimde hayatımı özgür bir şekilde yaşayacağım.”

*EDIT™ yaklaşımı:

Dr. McCubbrey, Kendine İnan ilkesi hakkında düşüncelerinizi geliştirmek için aşağıdaki alıştırmayı öneriyor. 

Believe In Your Self

Not:

Yukarıdaki yazıyı Dr. Dorie McCubbrey’nin makalesinden derleyerek çevirdim. 

Dr. Dorie McCubbrey, yeme bozukluklarının tedavisinde yirmi yılın üzerinde klinik deneyime sahiptir. Alanıyla ilgili iki kitap yazmıştır. Bunlar: Dr. Dorie’s Don’t Diet Book (1998, Positive Pathways Press) and How Much Does Your Soul Weigh (2003, HarperCollins). 

Kaynaklar:

Cope, Stephen. Yoga and the Quest for the True Self (1999, Bantam Books).
McCubbrey, Dorie. How Much Does Your Soul Weigh (2003, HarperCollins).

İlginizi çekebilir: Ortaya çıkın ve paylaşın: Yeme bozukluğu yaşadığınızı saklamak zorunda değilsiniz

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale