Duygusal istismar, fiziksel istismar gibi bedende gözle görülür yaralar açmadığı için çoğu zaman tespit etmesi kolay olmuyor. Her ne kadar fiziksel yara söz konusu olmasa da duygusal istismarın her türü ruhta derin izler bırakır.
Bu yazımın amacı; baş döndürücü hızda ilerleyen hayatımızın ortasına konumlanan bir duygusal istismar türü olan ‘gaslighting’i tanımak üzerine olacak.
Gaslighting terimini, bir sis lambası gibi düşünülebilirsin. Sis lambası, etrafı aydınlatmak yerine sadece bulanık bir ışık yayar ve her şeyi olduğundan daha belirsiz, muğlak hale getirir. Manipülatör de aynı şekilde, zihninde olanları bulandırarak gerçekleri sis perdesinin arkasına saklar. Işığını parlatmak yerine, senin dünyanı gölgelemeye ve yönünü kaybetmene neden olur. Sis dağıldığında ise, aslında başından beri orada olan gerçekleri görmeye başlarsın.
Yaşadıklarım gaslighting mi?
Gaslighting’e maruz kalıp kalmadığını anlamanın yolu, bu duygusal istismar türünün belirtilerinin farkına varmaktan geçiyor. Fakat ne yazık ki insan kendine yakın bir mesafede konumlandığı için göz kusuru yaşayıp, kendine dışarıdan bakarak, sorgulayabilmek konusunda zorlanabiliyor.
Doğduğun, büyüdüğün ailede ilişkilerin kaygan bir zemin üzerine kuruluyken bir de bugünlerde yanlış arkadaş ve partner seçimleri arasında mekik dokuyor olabilirsin. Histerik, alıngan, unutkan, yalancı ve duygusal biri olmanla ilişkili etiketlemeler havada uçuşuyor olabilir. ‘’Sen kafanda kurmuşsun, sadece bir şakaydı, dramatize ediyorsun, yanlış anladın, bu senin hayal gücün, ben öyle söylemedim.” gibi cümleler kendinden şüphe duymana yol açmış olabilir. Uzun süredir yaşadığın fakat dile getiremediğin bu durumu tanımlayan kelime belki de gaslighting’dir.
İlişkilerinde bu kalıplara maruz kalmış olabilir misin? Ya da bir ötekine yaşatmış olabilir misin? Bu sorularımızın cevabını birlikte arayıp ilişkilerimizi mercek altına alalım.
Yakın ilişkilerinin özünde yatan dinamiği anlamak için aşağıda yer alan soruları kendine sorabilirsin:
- Belirli kişilerle konuşmak kendini ‘’biraz tuhaf’’ hissetmene yol açıyor mu?
- Duygularına güvenmemen gerektiğini düşündüğün anlar oluyor mu?
- Hatırladıklarının doğruluğunu sınarken kendini sorguladığın oluyor mu?
- Çatışmalarınızın temel kaynağının sen olduğunu düşünüyor musun?
- “Fazla duygusal’’ biri olduğunu öne sürüyorlar mı?
- Çevrende, duygu ve deneyimlerini değersizleştirirken, kendi başarılarını vurgulayan birileri var mı?
Bu sorulara verdiğin yanıtlardan evet fazlaysa bir manipülatör ile sağlıksız ilişki içinde olma olasılığın yüksek. “Gaslighting’ten nasıl kurtulurum?” diye düşünmenin vakti gelmiş bile olabilir.
İlişkilerde karşılıklılık ilkesi
İlişkilerde karşılıklılık ilkesine inanıyorum. Bu kavram insanların aldıkları iyiliği, yardımı ya da desteği karşılamaya yönelik doğal eğilimleri olduğu görüşünü ifade ediyor. Yani, biri bize bir iyilik yaptığında, biz de ona benzer bir şekilde karşılık vermek isteriz. Bu ilke, hem romantik ilişkilerde hem de dostluk, iş ilişkileri gibi sosyal bağlarda etkili bir şekilde çalışır. Fakat yapılan iyiliklerin zihinsel kaydını tutmak, fırsatını bulduğunda bunu kullanmak bir manipülatörün çok sık başvuracağı taktiktir. Çıkılan bir yemekte hesabını ödeyip, ardından bunun karşılığında beraberlik yaşamayı talep etmesi, partnerinin koşulları kendi isteğine göre çarpıttığı anlamına gelir. Ya da bir ebeveyn, çocuğu bir isteğini yerine getirmediğinde, “Bu kadar şey yaptım senin için, ama sen bana bunu yapıyorsun!” gibi cümleler kullanarak çocuğun kendisini suçlu hissetmesine yol açabilir. Burada da amaç, çocuğu duygusal olarak baskı altına alarak kendi isteklerine boyun eğdirmektir. Bunlar ilişkisel tuzaktır ve her düştüğümüz tuzak manipülasyona maruz kaldığımız anlamına gelir.
Manipülatörü onarmak senin görevin değil
Herkesin sevmeyi ve sevilmeyi öğrenme biçimi farklı olsa da bunun altında yatan sebepler tamamen o kişinin çözmesi gereken bir sorun, senin değil. Kendini zaman zaman o kişi için endişelenirken bulabilirsin. Ya da tüm olanlardan kendini sorumlu tutuyor olabilirsin. “Olanları abartıyorsun, bencilsin” gibi cümleleri çok sık işitmek bu cümlelerin gerçek olduğu yanılsamasına kapılmana sebep olabilir. Tüm bunlar İlişki dansınızda kurtarıcı olma inancına sahip olduğun sinyali olabilir. Peki, “kurtarıcı” olmak nasıl bir anlam taşıyor?
İlişkilerde kurtarıcı rolünde olmak; bir tarafın diğer kişiyi sürekli kurtarmaya, sorunlarını çözmeye ya da ona bakmaya çalıştığı dengeli olmayan bir dinamiği doğurur. Bu da zamanla hem duygusal hem de fiziksel olarak tükenmeye neden olabilir. Ayrıca, bu tür bir rol karmaşası, ilişkinin eşit bir temelde ilerlemesini engeller. Kurtarıcı rolünden çıkmak zincirin bir diğer halkasıdır.
O kişiyi iyileştirme isteğin belirirse; yalnız olmadığını, benzer hisleri paylaşan, benzer deneyimler yaşayan pek çok farklı insan olduğunu bilmelisin. Durum içinden çıkılamaz bir hâl alırsa, sevdiklerine veya bir uzmana danışmaktan kaçınma.
Zincirleri kırmak
Yanlış ilişkiler kümelerine sıkışıp kalmış olabilirsin. Sağlıklı bir ilişki güç savaşı gibi değil, etkileşimli bir dans gibidir. Sağlıklı bir ilişki; partnerlerin birbirini besleyerek, ruhuna vitamin depolayacağı kişilerle temasta olması anlamını taşır. Ötekini ele geçirme, kontrol etme, sevgi bombardımanına tutup sonra geri çekilmek gibi değil, koşulsuz sevgi üzerine inşa edilir. Bu satırları okurken gözlerindeki sis bulutları aralanmış olabilir. Yaşadıklarını anlamlandırmış, ne olduğunu tanımlamış olabilirsin. Zinciri kırmak tam da burada başlıyor. Artık bu karamsar manzaraya daha uzak bir perspektiften bakıyorsun. Yanlış adımların birbirini takip ettiği bu ilişki dansını bırakıp sağlıklı ilişkiler kurabilecek vizyona sahipsin. Kırılan özgüvenini tamir etmek, öz şefkatin dozunu arttırmak ve en önemlisi kendini affetmek gibi adımları takip ederek kendine dönebilirsin.
İlerlemek bazen geriye dönmektir
Terapi odasında bu konular açığa çıktıkça beraberinde en sık yankılanan sorular; ‘’Bana bunu nasıl yapar?’’ ‘’Ben bunu daha önce nasıl fark etmedim?’’ oluyor. Çoğu zaman başımıza gelen talihsizlikleri anlamlandırma döngüsü içinde kayboluyoruz. Yanlışları, haksızlıkları anlamlandırmadan evvel, bunların karşı tarafın kendi güvensizliği ve geçmiş tarihi ile ilintili olduğunu görmekten uzaklaşıyoruz. Başına gelen kasvetli olayları anlamlandırma koridorunda kaybolmak da, bu kasvetli koridorun şefkate açılan pencerelerine ulaşmak da senin göz mesafende. Slight der ki; “Zor ilişkiler deneyimlediysen, kayıpların varsa ya da hayata dair anlam ve amacın azaldıysa bile, anlamlı ve dolu bir yaşam sürmeye değersin.”
Sevdiğin, güvendiğin biri tarafından kırılmak, ruhunu zedelemiş olabilir. Tüm bunlar o kişinin kendi değersizlik hissinin yansıtmalarıydı. Kendini hedef haline getirdiğin suçlama oklarını birer birer kenara bırak.
Sonsuz sevgi ve saygıya layıksın. Bu satırlar, olmasını dilediğin hayatı inşa ederken sana yol göstersin. Unutma; bazen ilerlemek, kendine geri dönmekten geçer.
İlginizi çekebilir: Stres nedir, stresin psikolojik belirtileri nelerdir?