dummy

Gerçeği kalbine sor: Yaşadığın aşk mı yoksa bağımlılık mı?

Gerçeği kalbine sor: Yaşadığın aşk mı yoksa bağımlılık mı?

Dağı bile taşır insan, âşık olup inanınca” Şems-i Tebrizi

dummydummy

İlişkilerimiz; evet hem çok sevdiğimiz hem de en büyük sıkıntıları, üzüntüleri, acıları ve en büyük öğretileri bize öğretenlerimiz… Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte aşklarımızı, sevgilerimizi, biraz daha açık açık yorumlayalım istiyorum, hem de “gerçek” kavramı bakış açısıyla. Gerçekten hissettiğimiz, gerçekten yaşadığımız, gerçekten yaşamak istediğimiz, gerçekten bırakamadığımız, gerçekten isteyip de belki bulamadığımız, hatta gerçekten istemesek de razı geldiğimiz her şeyi, eteğimizdeki tüm taşları dökelim istiyorum…

“Dağı bile taşır insan, âşık olup inanınca” Şems-i Tebrizi

Bir bakarız hayatımıza bir aşk ile giren muhteşem bir adam veya kadın buluvermişiz… “Her şey çok güzeldi” deriz, bazen geriye dönüp baktığımızda. Eskide kalan güzel günleri söylüyordur dilimiz, fakat yüreğimiz çoktan başka noktadadır. Yine de bu ilişkilerde “kalırız” değil mi? Gitmek olan ise her daim zordur…

Gitmekte ne var, neden bu kadar zor?” diyeceksiniz. Evet “statik” olan, durağan olan, değişmeyen olan, bugünkü bildiğimiz değişecektir gittiğimizde… Bugün herkes her şeye sessizce “evet” demiştir, bir kabulleniş vardır. Eskide kalan aşk azalmış olsa da sessizce “evet bunu kabul ediyorum” demektedir halen kalışımız, bunu dile getirmeyişimiz, işte o ilişkide hala “mutluymuş” gibi olmaya devam etmemiz. Peki, kendimize ne zaman “gerçek” bir soru sormaya cesaret edebileceğiz, ne zaman gerçekten ve gerçekten yaşadığımız şeyin ne kadar “gerçek” olduğunu sorgulayabileceğiz?

Yıllar geçer biz henüz kendi “gerçeğimiz” ile yüzleşememişken… O gün mutlu değilken bile mutluymuş gibi gözüken ben yıllar geçtikçe daha da gerilerde kalır. Bir bakarız ki “ben” diye bir şey kalmamış. Aşkımız ise “bağımlısı” olduğumuz bir akış haline dönüşüvermiş. “Heyecan” diyeceksiniz ben size “yok” diyeceğim, “tutku” diyeceksiniz o da “yok” diyeceğim, “merak” diyeceksiniz ben size “nerede?” diyeceğim… Peki bunları hissetseniz de yani bunların olmadığını hissetseniz de neden devam etmektedir bu ilişkiler?

Aşkı bağımlılıktan ayırmak öyle zor bir kavramdır ki çok ama çok büyük bir ‘kendi’ ile yüzleşmek gerektirir.

Neden birer ceset konumuna geçmişken, nefes almıyorken, güneş, görmeye bile halimiz kalmamışken, her gün huzursuz bir şekilde yastığa başımızı koyuyorken, en önemlisi neden bu ilişkinin bir parçası bile olduğumuzu artık hatırlayamıyorken, neden kalmaya devam ederiz?

İşte bu yazı kendimize, kendi gerçekliğimize, kendi kendimize soramadığımız o gerçek soruları içerecek, böyle zor sorulara zor da olsa cevaplar bulmaya çalışacağız sizlerle… Verebileceğimiz en güzel cevap ise “bağımlılıktır” aşkta, işte zaman geçtikçe o ilişkide bizler yıllar geçirdikçe rahatladıkça “nasıl olsa burada” noktaları geldikçe birbirimizin kalbine bakmaktan, artık birbirimize bile “bakamamak” noktasına geldikçe fakat işte bir kere adımız “evli”, “kız arkadaş”, “erkek arkadaş”, “ilişkide”, “nişanlı” olmuşken ve bunlar hayatımızda “ben olmak” kavramının çok daha önüne geçmiş ise, sırf bu sıfatlardan birinin öznesi olabilmek hayatımızın amacı olduysa ve bizler bunu “değiştirmenin” bu kadar “zor” olduğuna inanmışsak, bizler “neden buradayım?” sorusunu soramaz hale gelmişsek… İşte bizler bu anda çoktan “bağımlılık” olup da kalmışızdır bile… Çıkışını asla bulamayacağımız sevgili labirentimiz kurulmuş, bizler de içerisinde yeniden ve yeniden aynı çıkmaz sokakları dolaşmaya çoktan başlamışızdır…

Aşkı bağımlılıktan ayırmak öyle zor bir kavramdır ki çok ama çok büyük bir ‘kendi’ ile yüzleşmek gerektirir. Bunu görmek için gerçekten yüreğimizi açmamız gerekir. Bir yanda “uzun yıllar” birlikte olduğumuz çok sevdiğimiz bir adam veya kadın vardır fakat diğer tarafta var mı yok mu diye sorgulamaya bile korktuğumuz bir bağ…

Bu kadar yıldan sonra ne değişecek daha ne istiyorsun?

İşte öyle bir noktaya geliriz ki tam bir yol ayrımıdır, nereye gideceğimiz bizim tercihimizdir. Bir yan “hayır” der ne güzel “geçinip” gidiyorsun, ne var “rahatını” bozacak, seviyorsun, sevmiyorsun, tutku, heyecan, gerçek, hayal, ne önemi var, ilişki işte yaşa gitsin… Bu kadar yıldan sonra ne değişecek daha ne istiyorsun?

Bir diğer yol ise “evet” der, sen çok daha farklı bir gerçeklik aramaktasın. Sana gül bahçeleri vaat edemiyorum. Bu yola gireceksen zorlu tepeler aşacaksın, yalnız geceler geçireceksin, bazen yağmur olacak, bazen fırtına, bazen ıssız ovalar geçeceksin ama her daim sen kendi yolunda yürüyeceksin. Kalbine dürüst olacaksın, bir kere sen gerek misin, bugün bu adama bu kadına bakarken içinde dünyalar büyüyor mu, dünyayı döndürecek durduracak tekrar döndürecek kadar güçlü hissediyor musun? Yanında değilken bile onun bir parçası gerçekten seninle birlikte mi? Bunca yılı birlikte geçirseniz de her sabah sanki ilk kez bir sabah birlikte uyanmış gibi hissedebiliyor musun? Bunlara cevabın hayır ise bu yol senin yolun çünkü bu “gerçek” bir yol önce kendine dürüst olmadan bu yola çıkman işte mümkün olmayacak…

Hepimiz hayat yolumuzda seçimler yapmaktayız ve kişisel olarak da inancım en büyük seçimlerimizin gerçekten sevgili aşk ve ilişkilerimiz evliliklerimiz kısacası “özel” ilişkilerimiz üzerine yaptığımız tercihler olduğu… Bu tercihlerimiz bazen evet bizleri öyle çok yoruyor ve bazen de öyle çok mutlu edebiliyor ki hayatta yaşayabileceğimiz en uç deneyimleri yaşayabiliyoruz. Fakat konu bu seçimlerde “gerçek” sorular sorabilmeye geldiğinde hep çekiniyoruz…

Sana gül bahçeleri vaat edemiyorum. Bu yola gireceksen zorlu tepeler aşacaksın, yalnız geceler geçireceksin…

Bugün bu yazımı okuyorsanız, ilişkinizin hangi zamanında olursanız olun – bir yıl, beş ay, hatta üç gün fark etmez – ama kendinize gerçeği sormaktan aşkı veya bağımlılığı görmekten çekinmeyin. Çünkü “aşk” olmadığınızda ve gerçeği bile bile yine de bir ilişkide kaldığınızda sonunda “neden böyle oldu?” sorusunu sorduğunuz kişi yine siz olacaksınız. Bu sorumluluğu aldığınızda üzülmek ve üzülmemek yine sizin elinizde…

Aşk gerçek ise bunu bilirsiniz, eğer dışarıdan “aşk” gözüken bağımlılık ise bunu yine evet siz yine tüm “gerçeği” ile bilirsiniz. Sadece kalbinize gerçeğini sormanız yeterli; bugün aşk ile mi yoksa sadece öylesine “atmak için” mi atıyor?

 

İlginizi çekebilir: “Aşkın doğrusu aşkın yanlışı” diye düşünmeden aşk olabilmenin büyüsü

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp