Dünyaya gelip gittiğimiz 700-800 hayat boyunca aradığımız şey eve dönüş yolunu bulmak, buradaki maddelerin hakkını verip varlığın ihtiyacı olan kıyas bilgisini, gözlem maddelerini toplamak, sentezlemek değil mi? Hazcı ve keyifli bir entelektüel sohbetin dışına çıkmak istiyorsak “evet” demek gerekir?
Bu güzel koşullamadan sonra uzaklara gidelim. Yolu “fakirlikle” anlayanlara bakalım bize nasıl izlenimler verecekler. Bazıları için çok kolay olan bu hal bazılarımız için de ekstra zor bir şey. Varlığın alma arzusu üzerindeki bu kısıtlamasıyla nasıl başa çıkacaksın ki? Yerde yat, tuzlu ye, az uyu, az iç, bol bol çalış. Uf!
Deniz kenarında ya da ormanın içinde pranamaya yapmak vardı şimdi, şöyle güzel güzel esnerdik! Yine esneriz, beden bizde nasıl olsa. Fakirler, birinci yol olarak geçer ve “ego” denilen ve ona bağlı alt seviyedeki isteklerin kısıtlanması haliyle genişleyen bir haldir. Bir lokma, bir hırka tam bu tanıma uyar, kendilerini aşağı görürler toplum içinde. Peki, bu ana gelelim; konfor alanında tekamül eden ve varlıksal genişlemesini yapan dostların mekanına gelelim, çalışır mı sistem bizim üzerimizde?
Kendimizi pekiştirdiğimiz ve öncelikleştirdiğimiz bir hayat anlayışı inşa ediyoruz algısal olarak. Bu algı kapılarından ne geçer acaba? Gerçek duygusu nerededir? Buna uyku hali diyebiliriz. Varlık izlenimleri hep aynı şekilde alıyor ve izlenim almak için tüketiyor. Hemen hemen her şeyi; bazılarında yiyecek çok görünürdür, bazılarında cinsellik, bazılarında ilişkiler, kitap artık ne varsa…
Fakirleri anlamak, zamanındaki fakirlerin bu ana katkısını anlamak için derin düşüncelere girmemize gerek yok. Basitlik, sadelik üzerine kurulu olan minimalizme bakıp bunu doğrudan anlayabiliriz. Nedir minimal olmak? Kuşkusuz iyi gelir, sadeleştirir ve ihtiyacın dışında bir şeyle doldurulmamanı sağlar. Peki, az yedik içtik, bir hırka giydik, dört tane gömlekle hayatımızı geçirdik, sular daha az zehirlendi, daha az pamuk ilacı kullanıldı, peki biz burada ne yaptığımızı anladık mı? Bu madde alemi içinde ne yapıyorum ben? Hayatımdaki mutsuzluklar, yaşadığım sıkışıklıklar, hep aynı insanlarla denk gelmek, şirketinde karşında oturanla ilgili kafanda susturamadığın/dönüştüremediğin düşüncelerini ne yapacağız? Yine aynı insanın dostum?
Fikir kavramı din realitesinden aktif çalışır çünkü üç merkezli insanın, üç besini ve üç dışkısı vardır. Bu üçlü sistemin üzerine çöktüğünüzde beden ve onun sistemleri üzerinde hakimiyet kurabilme şansınız olabilir. İnsanın ahenkli gelişimi için üzerine çökmek değil, dengede olması gerektiğini de hatırlatmak isterim. Bir şeyi terbiye ediyorum illüzyonu bile insanın aktif olarak yapabildiğini sanmasından ibarettir. Gerçekte ne yapabiliyoruz? Bu da günün sorusu olsun, ekmeği kırıp yemeği unutmayalım dostlar.
Üç besine, girdiye bakmak önemli. Kendimizi nasıl beslememiz gerektiğini anlamak çok önemli. Şimdi sadece fiziksel besinler demediğimi anlamışsınızdır, insan izlenimler denilen maddeler ile beslenir. Hindistan’da da sun gazing yapan bir arkadaşımız 10 yıldır bir şey yemiyor, içmiyor? Nasıl olacak şimdi bu iş? Beden denilen mekanizmada böyle bir şey var çünkü. Konuyu beden mekanizmasında harcamak istiyorum, kendimize nasıl gideceğiz? Nasıl kavuşacağız onunla, nasıl anlayacağız istediklerini, nasıl duyabileceğiz onu?
İncil’lerde üstat anlatıyor, anlatıyor sonra da “kulağı olan duysun” diyor. Duyabilenlerin duyduğu bir sistem varsa bununla entegre olmamız gerek. Aynı Zion’a dönüş kodunu almış Matrix’teki nebukadnezar gemisi gibi. O kodu bulmamız lazım hep birlikte dostlar. Yazımıza birkaç parça halinde devam edeceğiz, sonraki yazıda biraz fakirleri açıp oradan hemen rahiplere geçeceğiz. Sözlerin sahibiyle bitirelim yazımızı.
İşte kapıda durmuş, kapıyı çalıyorum. Biri sesimi işitir ve kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim; ben onunla, o da benimle, birlikte yemek yiyeceğiz. Ben nasıl galip gelerek Babam’la birlikte Babam’ın tahtına oturdumsa, galip gelene de benimle birlikte tahtıma oturma hakkını vereceğim. Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin.
Vahiy 3:20-22
İlginizi çekebilir: İllüzyonu anlamak: Maya ve Ahamkara