Genom dizilim teknolojileriyle birlikte, dünya çapındaki birçok araştırmacı zeka farklılıklarını açıklamaya yardımcı olacak genetik değişkenleri belirlemeye çalışıyor. Bazı bilim insanları, elde edilen bulguların eğitimin geliştirilmesi için kullanılabileceğini düşünüyor. Acaba bu gerçek olabilir mi? Ya da ezilen toplumlardaki eğitim sonuçlarının geliştirilmesini hedefleyen programlar üzerinde bir çeşit soğutma etkisi yaratabilir mi?
Aslında tüm bu sorular New York merkezli bağımsız bir bio-etik araştırma merkezi olan Hastings Center‘ın “Zeka Genetiği: Etik Değerler ve Güvenilir Araştırma Yürütülmesi” (The Genetics of Intelligence: Ethics and the Conduct of Trustworthy Research) başlıklı raporuna dayanıyor. Söz konusu rapor bilime bir değer biçerek araştırmanın uygulamasıyla ilgili endişeleri ve özellikle eğitim alanında uygulanmasının sonuçlarını ortaya koyuyor. Rapor, araştırmanın güvenilir bir şekilde yapılması gerektiği ve “sınıflandırma ve ırkçılık girdabından” kaçınması gerektiğine dair tavsiyelerle sona eriyor.
Rapor aynı zamanda Hastings Center ve Columbia Üniversitesi ile Johns Hopkins Center for Talented Youth ve Johns Hopkins Berman Institute of Bioethics işbirliğiyle gerçekleştirilen bir çalışmanın sonucu. Söz konusu çalışma davranışsal genetikçiler, sosyologlar, psikologlar, hukukçular, eğitimciler ve etik uzmanlarının katkılarıyla gerçekleştirildi.
Rapordaki başlıca sorulardan biri, genetik farklılıkların zeka üzerindeki belirgin etkisinin nasıl tanımlanacağıyla ilgiliydi. Araştırmalar aynı toplumda yaşayan insanların zeka testlerinde neden farklı performans sergilediklerini açıklamak için genetik farklılıkların yardımcı olabileceğini söylese de şimdiye kadar bu farklılıkları açıklayabilecek DNA temelli hiçbir çalışma bulunmuyor. Bazı bilim insanları ise kalabalık insan topluluklarına uygulanan yeni genom teknolojilerinin hangi genlerin bu farklılıklara neden olduğunu açıklayabileceğini söylüyor. Bazıları ise bunun samanlıkta iğne aramak kadar zor, hatta imkansız olduğunu söylüyor. Zeka üzerindeki genetik etkinin genler arasında ve genlerle çevre arasında karmaşık ilişkiler yarattığını ve bunu hangi genlerin yaptığının yüz binlerce insanın genomları incelenerek bulunamayacağını savunuyorlar.
Raporda yanıt aranan bir diğer soru ise zeka genetiğiyle ilgili araştırmaların eğitimi geliştirip geliştirmeyeceği yönünde. Bazı bilim insanları, hangi genetik farklılıkların zekayı etkilediğinin anlaşılmasıyla bir çeşit “kişiselleştirilmiş eğitim” sistemi oluşturmanın mümkün olduğunu düşünüyor. Bazı şüpheci bilim insanları ise bu tür çalışmaların, entelektüel gelişimi destekleyen pedagojik, sosyal, siyasi yöntemlere olan ilgiyi azaltacağını ve zekanın kendi doğasında olan farklılıkları belirginleştireceğini, böylelikle de eğitimdeki eşitsizlikleri daha da derinleştireceğini düşünüyor.
Raporun yanıt aradığı son soru ise bilimsel ve etik unsurlar göz önünde bulundurularak zeka genetiği üzerine bu tür araştırmaların ilerletilip ilerletilmemesi gerektiği noktasında ağırlık kazanıyor. Araştırmayla ilgili yorum yapan uzmanların hiçbiri, taşıdıkları derin endişelere rağmen araştırmanın rafa kaldırılması gerektiğini düşünmüyor.
Raporun sonuç kısmında, zeka genetiği üzerine güvenilir çalışma yapmakla ilgili tavsiyeler arasında projenin kapsamının belirlenmesi, araştırmacının tarihsel ve sosyal bağlam konusunda gerekli hassasiyeti sergilemesi yer alıyor. En önemli tavsiye ise araştırmayı yapan kişilerin “sınıflandırma ve ırkçılık girdabından” kaçınması.
Kaynak:
Science Daily
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Davranışlar genetik miras yoluyla mı oluşuyor?
Ailenin kaçıncı ferdi olduğunuzun kişiliğiniz üzerindeki etkileri
Hatıralarımızı DNA aracılığıyla gelecek nesillere aktarmanın yolu