Gen düzenleme teknolojileri: Gelecekte insanlığın genetik kodunu neler bekliyor?

CRISPR adı verilen yeni bir biyoteknoloji, ciddi ahlaki soruları gündeme getirse bile, ölümcül virüsleri yenme ve genetik hastalıkları tedavi etme olasılığı sunuyor.

Berkeley’li biyokimyacı Jennifer Doudna, insan genomunu düzenlemeyi mümkün kılan yeni bir teknolojinin icat edilmesine yardımcı oldu. Bu, onu 2020’de Nobel Ödülü sahibi yapan bir başarıydı. Bakteriler DNA’larında, kendilerine saldıran virüsleri tanıyabilen ve sonra doğrayabilen kümelenmiş, tekrarlanan diziler (bilim insanlarının CRISPR dedikleri) geliştirirler. Dr. Doudna ve ekibi, bu sistemi DNA’yı düzenleyebilen bir araç yaratacak şekilde uyarladılar. Bu teknoloji, genetik hastalıkları iyileştirme, daha sağlıklı bebekler yaratma, yeni aşılar icat etme ve insanlara virüslere karşı kendi savaşlarında yardımcı olma potansiyelinin önünü açıyor.

Dr. Doudna’nın bazı konferanslarına katılan genç Çinli bilim adamı He Jiankui ise CRISPR’yi dünyanın ilk tasarım bebeklerini yaratmak için kullandı: Henüz embriyo aşamasında iken, DNA’sı AIDS’e neden olan virüs için reseptör üreten bir geni çıkararak yeniden düzenlenmiş ikiz bebekler ortaya çıktı. Bu durum beraberinde tartışmaları da getirdi.

Kendi genlerimizi düzenleme konusundaki yeni keşfimiz büyüleyici olsa da, rahatsız edici bazı soruları da gündeme getiriyor. İnsanlığı ölümcül virüslere daha az duyarlı hâle getirmek için türümüzü değişikliğe uğratmalı mıyız? Virüslerden korunmak, özellikle yaşadığımız salgının ortasında harika bir nimet gibi görünüyor. Peki ya sağırlıktan kurtulmaya çalışmak ya da uzun boylu bireyler geliştirmek için kullanılmaya başlandığında?

Bu teknoloji, insanlara muhteşem faydalar sunabilir ancak birçok ahlâki sorunu da beraberinde getiriyor. Genetik teknolojiye erişmek ücretsiz değilse (ve asla olmayacaksa), bu durum bireyler arasında eşitsizliği büyük ölçüde artıracak ve hatta insan ırkının kalıcı olarak kodlanmasına mı neden olacak?

Hastalıkların tedavisinden üstün insan tasarımlarına

En az tartışmalı vakaları ele alarak başlayalım: Orak hücre anemisi gibi basit mutasyonların neden olduğu hastalıkları düzeltmek. Mississippi’li bir kadın olan Victoria Gray, geçtiğimiz yıl bazı kök hücrelerini CRISPR ile düzenleyerek etkili bir şekilde tedavi edildi. Elbette bu hiçbir tartışmaya yol açmadı çünkü gen düzenlemesi bir yetişkinin hücrelerinde yapıldı ve gelecek nesillerce miras alınmayacaktı. Şimdilik bu tür tedaviler 1 milyon dolardan fazlaya mal olsa da neden türümüz üzerinde kalıtsal düzenlemeler yapıp, gelecek nesillerden bu hastalığı ortadan kaldırmaya başlamıyoruz?

Bu konuda dikkatli davranmamız gerekmesinin önemli bir nedeni, istenmeyen sonuçların ortaya çıkma riski. Örneğin, kusurlu orak hücre geninin bir kopyasını yalnızca bir ebeveynden alan kişiler hastalığı geliştirmezler, ancak sıtmanın çoğu biçimine karşı bağışıklık geliştirirler. Ancak araştırmacıların orak hücre mutasyonunu düzenlemenin güvenli bir şekilde yapılabileceğini gösterdiğini varsayalım. Bunu yasaklamak için herhangi bir sebep olur mu?

Orak hücre anemisi tedavisi gören David Sanchez, “Bu hastalıktan kurtulmak harika bir şey ancak çocuklarım adına karar vermek istemezdim,” diyor. “Bu hastalık beni ben yapan ve sabırlı olmayı öğreten bir deneyim sundu. Bu hastalığa sahip olmasaydım asla şu anki ben olamazdım.”

Cesur ve ilginç bir görüş, ancak bir gencin orak hücre hastalığına katlanmaya istekli olduğunu hayal etmek zor. Ebeveynlerin, özellikle orak hücre hastalığı olan bir hayata katlananların, çocuklarının buna sahip olmasını istediklerini düşünmek daha da zor. Ancak David Sanchez de düşüncelerini değiştirmiş görünüyor. Çocuklarınızın orak hücre hastalığı olmadan doğduğundan emin olmanın bir yolunu bulmak ister misiniz? sorusunu “Evet” diye cevaplıyor. “Eğer bu bir seçenekse, o zaman elbette.”

Orak hücre hastalığı geçirerek öğrendiği empati ne olacak? “Empati gerçekten önemli olan bir şey” diye yanıt veriyor. “Orak hücre olmadan doğabilirlerse, çocuklarıma gerçekten vermek istediğim bir şey bu. Yaşadıklarımı çocuklarımın veya başkalarının da yaşamasını istemem.”

Bundan birkaç on yıl sonra şizofreni, bipolar bozukluk ve depresyona yatkınlık oluşturan genleri düzenlemenin güvenli yollarını bulursak daha da zor bir soru ortaya çıkacak gibi duruyor. Bu psikolojik bozuklukların ortadan kaldırılması, sanatlarını bu koşullarla savaşarak derinlemesine şekillendirilen Vincent Van Gogh ve Ernest Hemingway gibi dehaların bir daha karşımıza çıkmamasına yol açabilir. Şizofreninin, çocuğunuzun bir sanatçı olmasına yardımcı olacağını bilseydiniz, yine de onu tedavi eder miydiniz? Bu karar size mi yoksa hükümete mi bağlı olacak? Sanırım çoğumuz, çeşitli sanat dallarında kültürümüzü fakir kılacak olsa bile, hükümetin çocuklarımızı bu tür hastalıklardan korumamızı yasaklamasını istemeyiz.

Öte yandan, daha güçlü çocuklar üretmek için gen düzenleme teknolojisini kullanmak isteyen ebeveynlere ne diyeceğiz? Çıplak ayaklarıyla maraton koşabilen ve elleriyle çeliği bükebilen sporcular görmeye başlarsak spora yaklaşımımız nasıl olacak? Bu durum, atletizm kavramımızı baştan aşağı değiştirebilir. Sporcuların gayretine hayran olmak yerine, genetik mühendislerinin büyüleyiciğine hayran kalmaya başlarız.

Gen düzenleme, hafıza, odaklanma, bilgi işleme ve hatta belirsiz bir şekilde tanımlanmış zekâ kavramı gibi bilişsel becerileri geliştirebilecek seviyeye erişirse daha da tartışmalı bir sınıra ulaşacağız. Bilim insanları, sinir hücrelerindeki reseptörler için genleri geliştirmek de dahil olmak üzere farelerde hafızayı zaten geliştirdiler.

Bugünlerde, biyoetikçiler kalıtsal gen düzenlemelerinin tıbbi olarak gerekli olmadıkça yapılmaması gerektiği konusunda fikir birliği içindeler. Ancak genetik düzenleme insanlar için daha güvenli hâle geldikçe, iyileştirmeler yapmak için onu kullanmanın ahlâki açıdan yanlış olduğu konusunda herkes hemfikir olmayacak. Bu da gelecekte insanlığı büyük tartışmaların içine sürükleyecek gibi görünüyor.

 

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!